AKP adına Avukat Muhammer Cemaloğlu, MHP adına Avukat Kürşat Türker Ercan ve BBP adına Avukat Zekai Yiğit imzasını taşıyan suç duyurusu dilekçeleri, Ankara savcılığına verildi.

Dilekçelerde, savcılıklarca soruşturma başlatılarak, Arslan’ın ‘Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama suçundan Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesine göre cezalandırılması talep edildi.

Tepkiler

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Halk TV’de yayınlanan ve Gazeteci Ayşenur Arslan’ın sunduğu “Medya Mahallesi” isimli programda Türk Mukavemet Teşkilatı hakkındaki sözleri sebebiyle inceleme başlatıldığını duyurmuştu.

Aralarında siyasî parti temsilcileri ile bakanların da yer aldığı pek çok isim, Ayşenur Arslan’a tepki mesajları yayınlamıştı.

Ayşenur Arslan ne demişti?

Gazeteci Ayşenur Arslan, Halk TV’de yayınlanan “Medya Mahallesi” programında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Halil Falyalı suikastını değerlendirirken, “Halil Falyalı, kendini TMT, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın üyesi olarak tanıtırdı. Türk Mukavemet Teşkilatı, adada ve yakın hinterlandında suikastlarla bilinen bir illegal diyelim, yarı resmî bir oluşumdu.” demişti.

Arslan, daha sonra özür dilemişti

Ayşenur Arslan, daha sonra aynı programda, yanlış anlaşıldığını ileri sürerek, rencide olanlardan özür dilemişti.

Arslan, özür dilediği programda şunları söylemişti:

“Ben şunu söyledim; dedim ki Falyalı meselesinde, Falyalı kendisini hep şöyle takdim ediyordu: ‘Biz, kaç kuşak TMT Türk Mukavemet Teşkilatı’nın parçasıyız’ diye. Oradan hareketle, peki, bilmeyenler olabilir, gençler nereden bilecek? TMT nedir dedim. İllegal dedim, durdum bir yarı illegal dedim, bir yapı olduğunu söyledim. Şimdi illegal deyince bunun Türkiye’de gene kelime haznesi sınırlanmış insanlardaki algısı farklı herhalde. Orada hata benim. Başka bir kelime bulmalıydım herhalde ama bulamadım. Hālâ bulabilmiş değilim, onu da söyleyeyim. Mesele şu: Elbette illegal olacak. Yeraltı mukavemet teşkilatı. Yeraltı. Tıpkı, evet İstiklâl Savaşı’nda gibi.

Bakın, 1976 yılının başında Kıbrıs’taydım. Daha yeni bitmişti o harekât. İzleri daha tazeydi. Saray Otel’de kaldım. Saray Otel’in bütün duvarları delik deşikti. Terasında kum torbaları hālâ duruyordu. Teras yanmış. İşte bomba izleri vesaire… Benim Kıbrıs’taki Türklerin ne yaşadığını bilmediğimi zannediyor olabilir misiniz? Onların yanında olmadığımı düşünüyor olabilir misiniz? Türk Mukavemet Teşkilatı’nın neye karşı nasıl kurulduğunu, adadaki Türkleri korumak için nasıl örgütlendiğini, kimlerin canı pahasına orada görev aldığından haberdar olmadığımı zannediyor olabilir misiniz? Değil efendim. Hiçbiri değil, biliyorum. Orada benim söylediğim şuydu: İllegal, yarı illegal bir teşkilat, Türk Mukavemet Teşkilatı. Bunu ben, arada sırada, herhalde yapmamam lâzım diye düşünüyorum; çünkü bir belgesel olsa bu, ya da sırf tarih konulu bir program olsa ben açayım; TMT nasıl kuruldu, işte Fazıl Küçüklerden gelelim devam edelim vesaire vesaire. Türklere yönelik soykırım boyutundaki cinayetlerden bahsedelim; ama daracık zamanda demek ki bunlara hiç girmemem lâzım. Ben, onu anladım. Özellikle Türk Mukavemet Teşkilatı için hayatını kaybedenlerin ailelerini incittiysem, özellikle onlardan özür diliyorum; çünkü asla söz konusu değil onları incitmek. Benim ne haddime zaten. Ben, orada başka bir şey söyledim. Ha, biliyorum, dert başka, dert başka. Dert orada, çekecekler ipi oradan, işte Ayşenur Arslan’a olta atacaklar, oradan Halk TV’ye bir şey getirecekler vesaire. Umarım, kamuoyu ve siyaset, buna izin vermez.”