Yanlış anlaşılmasın diye öncelikle şu açıklamayı yapayım: Bu yazımda kast ettiklerim, genel görüntü ve gidişattır. Elbette bu yazdıklarımın dışında milyonlarca Müslüman vardır. Bunları istisna ediyorum.
Ramazan ayı Kur’ān ayıdır. Hâliyle bilenler, genelde günde en az bir cüz Kur’ān okur. Ama burada iki çelişkiye dikkat çekmek istiyorum. Biri, okuduğunu anlamamak, anlamaya çalışmamak ve yaşamamak. İkincisi, okuduğumuz Kur’ān’da faiz, yolsuzluk, rüşvet, torpil, imtiyaz, kamunun malını yandaşlarla paylaşma, adaletsizlik, zulüm, kul hakkını yeme gibi yasaklanmış olan fiilleri ya işleriz ya da işleyenleri önemsemeyiz, alkışlarız ve destekleriz.
Biraz daha açacak olursak, din, iman, Kur’ān, ezan gibi inanç değerlerini, vatan, bayrak gibi millî değerleri diline dolayarak, yolsuzluk, rüşvet, torpil ve zulüm yapanları, “Bunlar bizdendir” deyip göz yummak, desteklemek yapılana ortak olmaktır. Halbuki, inanç değerlerinin istismar edilmesinden, en çok o inancın samimi mensuplarının rahatsız olması gerekir. Eğer istismarcılardan rahatsız olmuyor ve desteklemeye devam ediyorsak, ciddi bir yozlaşmaya uğradığımızı fark etmemiz gerekir.
Günümüzde, yozlaşma ve çürümeyi sadece bireylerde değil, dernek, vakıf ve cemaat olarak bilinen birçok yapıda da görmek maalesef mümkün. Bunların temel ölçüleri, okunan Kur’ān-ıı Kerîm’deki değerler yerine, pragmatik (yarar-çıkar) ve oportünist (fırsatçılık) ölçüleri olmuştur.
Adam kayırmalar, ihale kapmalar, yolsuzluklar, adam yerleştirmeler veya partizancılığı açıkça yaptıkları halde buna “dava” demekten de geri durmuyorlar. Bu şahıs veya gruplar, çeşme kendilerinden kesilip başka tarafa akmaya başlarsa ancak o zaman eleştiri sesleri çıkmaya başlar.
Diğer yandan, dinî ve millî değerleri dünyevî çıkar ve menfaatleri için kullanan istismarcılar veya popülistler, (halk yağcıları) en çirkin işi yaparken, çok yüzlülük ve din tüccarlığıyla milleti kandırmaya devam ediyorlar.
“Bir de zalimlere (sevgi beslemek, yağcılık yapmak veya yaptıkları işlere rızā göstermek suretiyle) meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (Cehennemlik olursunuz). Allah’tan başka yardımcılarınız da yoktur. Sonra azabından kurtarılamazsınız.” (Hud 113)
Kurtuluş, Kur’ān’ı okuma, anlama ve yaşamaktadır. Kur’ān-ı Kerîm’i kendimize değil biz Kur’ān-ı Kerîm’e uyacağız. Samimi, dürüst ve şuurlu olacağız. Kanmayacak, kandırmayacağız. Sözümüz ve fiillerimiz çelişmeyecek. Daima haktan ve adaletten yana olacağız.
Vesselâm.