“Bir gece kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksay’a götüren Allah, eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir.” (İsra 1)
İsrail, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’yı yine işgal etti ve savaş alanına çevirdi; dövdü, yaraladı tutukladı. Yetmedi, Gazze’yi bombaladı; ara ara bombalamaya devam ediyor. Bu saldırılarda onlarca şehit yüzlerce Filistinli yaralandı. Mücahit Filistin halkı, yıllardır Mescid-i Aksay’a canını siper ediyor. İslâm ülkelerinde vatandaşlar, protesto için meydanları dolduruyor. Bu cesaretli milletlerin en büyük talihsizliği, ülkelerindeki liderlerin, İslâm’ın onur ve izzetini kaybetmiş, korkak ve işbirlikçi liderler olmasıdır.
Bu işgaller bu katliamlar ilk mi? Hayır. 1948 yılından bugüne devam ediyor.
Son mu? Maalesef hayır. Hedefleri, vaat edilen bu bölge Ahd-i Atik’te Kenan diyarı (Tekvin), ikinci mabet (Süleyman Mabedi’nin ikinci kez inşası) döneminden sonra artık Arz-ı Mev’ūd (Ahd-i Cedid) diye adlandırılmıştır. Kur’ān-ı Kerîm’in aksine Arz-ı Mev’ūd’un sınırları (bugünkü) Tevrat’ın çeşitli bölümlerinde belirli bir şekilde belirtilmiştir. Kimi bölümlerinde Mısır (Nil) Nehri, Lut Gölü, Batı Akdeniz, Hora Dağı ve Ürdün’ün Şeria Bölgesi’ni kapsamaktadır (Çıkış). Tekvin’de Nil Nehrinden Fırat Nehrine kadar olan toprakların tamamının kastedildiği söylenmektedir. (Tekvin/15)
Bilindiği gibi Theodor Herzl, dünyanın tanınmış siyonistleriyle 1897 yılında Basel’de “Dünya Siyonist Kongresi” toplamış, bundan böyle siyasî bir mecra olarak hareket edeceklerini belirtmiş ve bu kongre sonrası hedefi ilk 50 yılda İsrail devletini kurmak, ikinci 50 yılında yani kongrenin 100. yılında ise 2000 yıldır arzuladıkları Büyük İsrail Devleti’ni kurmak şeklinde karar almışlardı.
Bunun için o dönemin süper güç devletleriyle (Almanya/İngiltere/Osmanlı) görüşmelere başlamıştı. Almanya, kendileriyle görüşme taleplerini hiç kabul etmemiş, Sultan Abdülhamid ise sinsi planlarını bildiği için şiddetle reddedip bu hain emellerine engel olmak açısından Filistin’deki tedbirleri 2 kat arttırmıştı. Sadece İngiltere’den olumlu cevap gelmişti.
Sultan Abdülhamid tahttan indirildikten sonra İngiltere Filistin topraklarını işgal etmişti. Siyonistlere gün doğmuştu. Dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı’nın Yahudi para imparatorlarından Rotschild ailesine yazdığı mektup, (Balfour Deklarasyonu) sonucunda yavaş yavaş bu bölgeye Yahudi göçü başlamıştı. Siyonistler emellerine adım adım ilerliyordu.
1947 yılında BM’nin Araplara 3 Bölge İsrail’e 3 bölge tahsis etmesi aslında artık İsrail Devleti’nin varlığının kabul edildiğini gösteriyordu. 1948 yılında ise siyonistler David Ben- Gurion başkanlığında bağımsızlıklarını ilân ettiler. Yani Herzl’in kongrede belirttiği ilk hedefe artık ulaşılmıştı.
Artık İsrail Devleti vardı; fakat bununla sınırlı kalmayacaklardı. Yeni hedef belliydi: Büyük İsrail Devleti’ni kurmak.
Nihayet İsrail’in Ortadoğu’daki Kanlı Stratejisi Oded Yinon adlı bir gazetecinin raporunda kendisini açığa verdi. Bu rapor, Herzl’in 1897’deki bildirgesinin biraz daha gelişmiş haliydi. Peki, CIA destekli bu plan neydi?
Yinon’a göre Büyük İsrail’in oluşması, sadece iç dinamikler ile değil, komşu ülkelerin durumu ile de ilgilidir. Eğer komşu ülkeler birleşme yoluna giderse bu İsrail için en büyük tehdittir. Yapılması gereken ise önce düşman ülkeleri mezhep ve etnik temelde iç karışıklık çıkarıp bölmek ve bu durumdan faydalanarak İsrail’in bölgesel gücünün tesisini sağlamaktır.
Ardından bölgede Mısır, Suriye, Irak tarafından çevrili İsrail’e müttefik ülkeler bulmak veya oluşturmaktır. Ayrıca Türkiye, Irak, Suriye’nin parçalanması gerektiğinden ve yeni kurulan İran İslâm Cumhuriyeti ile nasıl baş edilmesi gerektiğinden bu raporunda teferruatıyla bahsetmekteydi. İsrail’in politikaları bu doğrultuda işliyordu.
(Devam edecek.)
Vesselâm