Erdoğan ve AK Parti, 19 yıldır tek başına iktidar. Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele vaadiyle gelen AKP, yolsuzluk, yoksulluk ve yasakların tavan yaptığı bir iktidar haline dönüştü. Hayat pahalılığı, işsizlik, enflasyon, israf, savurganlık, yüksek kur, faiz, dış politika, eğitimdeki başarısızlık, adaletsizlik, suç oranlarındaki artışlar, uyuşturucu, kumar, fuhuş, kadın cinayetleri, boşanmalar… Her alanda başarısızlığını göstermiş durumda.
Ama Erdoğan ve AKP iktidarı, bu uyguladıkları politikalarının neticesindeki başarısızlığının toplumda yarattığı ekonomik, sosyal ve siyasal sonuçlarından asla kendilerini sorumlu tutmuyor. Erdoğan ve AKP yetkililerine göre bütün bu sorunların ana sorumlusu, “dış güçler” ve muhalefettir. Çünkü dış güçler veya dış mihraklar, ülkemizin başarılı bir şekilde yönetilmesini, vatandaşların refah seviyesinin yükselmesini, askeri ve siyasal açıdan güçlenip büyümesini istemiyorlar. (!) İşte bu yüzden, hayat pahalılığı oluşuyor, meyve, sebze ve gıda fiyatları artıyor, döviz kuru tarihi rekorlar kırıyor, 20 ayda 4 Merkez Bankası Başkanı ve 3 yılda 3 Hazine ve Maliye Bakanı değişiyor. (!)
Peki sormazlar mı?
• İki ayda bir muhalefet partileri ve konunun uzmanlarıyla, ekonomiden dış politikaya istişarede bulunmaya, dış güçler mi engel oluyor?
• Şeker ve kâğıt fabrikaları başta olmak üzere var olan bütün fabrikaların satışını dış güçler mi yapıyor?
• Diyarbakır’daki İplik Fabrikasını satıp inşaat yapılmasına, Tekel Tütünün kapatılıp açık cezaevine dönüştürülmesine, Sümer Halı Fabrikasının kapatılıp Millet Bahçesi yapılmasına, ‘fabrika yapan fabrika’ olan Temsan’ın atıl hale getirilmesine, dış güçler mi karar verdi?
• Tarım ve hayvancılık yapan çiftçiye yeteri destek verilmediği için tarım ve hayvan ürünlerinde bile dışa bağımlı hale gelmemize dış güçler mi karar verdi?
• 10 TL’lik ihaleyi, 20 TL’ye vermeyi ve her alanda yapılan yolsuzlukları dış güçler mi yapıyor?
• Torpili, rüşveti, yolsuzluğu, işi ehline vermemeyi, hukuksuzluğu ve adaletsizliği dış güçler mi yapıyor?
• Sarayları, araç konvoylarını, israf ve savurganlığı dış güçler mi yapıyor?
• KHK, EYT ve yıllarca süren mahkemeler yüzünden uzun tutuklulukla on binlerce insanın mağdur olmasını dış güçler mi yapıyor?
• Kürt halkının, “ana dilde eğitim”, “Kürt halkının varlığının kabulü ve diğer demokratik haklar” gibi insani ve İslâmi haklarının, temel sebep olduğu ve yıllardır devam eden Kürt meselesinin çözümünde katkı sağlayacak, birlik ve beraberliği pekiştirecek, şiddet ve terör yandaşlarının elindeki malzemeyi alacak bu hakları verdiniz de dış güçler mi karşı çıktı?
• Toplumu kutuplaştıran ve ötekileştiren, toplumda kin ve nefret tohumlarını eken ve iç barışı tehlikeye atan, Cumhur ittifakının yetkililerinin konuşmalarını dış güçler mi hazırlıyor? Bütün bu sorulara elbette hayır cevabını verebiliriz.
Evet, AK Parti ve bileşenlerinin 19 yıllık iktidar döneminde, başta seçim dönemleri olmak üzere belki en çok kullandığı terim “dış güçler”, “dış mihraklar” ve “ülkenin bekası” olmuştur. Yani, ülkemizi etkileyen güçlü yabancı devletler ve Türkiye’nin kötülüğünü isteyen yabancı ülke, kurum veya kişilerin varlığı sebebiyle, ülkenin geleceğinin tehlikede olduğunu vatandaşa kabul ettirme gayreti olmuştur. Bunda da başarılı olduğunu söyleyebiliriz.
AK Parti, 19 yıllık iktidarı boyunca genellikle her başarısızlığın ve olumsuz gelişmelerin arkasında, bütün sorumluluğu topyekûn yabancı ülkelere ve muhalefete dayandırmak suretiyle, kendilerini aklamaya çalışmıştır. Tabi haklarını da yememek lâzım, başarılı ve olumlu bir gelişme olduğunda, sahiplenmişlerdir. Yani başarılı hizmetleri AK Parti iktidarı yapmış ama bütün başarısızlıklara ise dış güçler sebep olmuştur.
Evet, her başarısızlığın akabinde ve her seçim döneminin değişmeyen baş malzemesi, “dış güçler ve dış mihraklar” olmuştur. Yerel seçimler öncesinde bile dış güçler hep işlenmiştir. “Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı?” (2019 İstanbul yerel seçimi.) “Bu akşam ya Gazze’den ya da Telaviv’den sevinç çığlıkları yükselecek.” (2015 Genel seçimleri.)
Erdoğan iktidarının başarısızlıklarının bedelini ödeyen vatandaşların patlama noktasına geldiğinin farkında olan ve ilk seçimde büyük bir hezimete uğrayacağı endişesini taşıyan Erdoğan, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da can simidi olarak kullanacağı argüman, “dış güçler, dış mihraklar ve ülkenin bakası” olacaktır.
Erdoğan’ın ısrarla savunduğu yüksek faiz sebep, enflasyon sonuçtur” tezini bile savunurken yine “dış güçler” sloganını kullandığını görüyoruz. Soruyoruz, madem ki, “düşük faiz yüksek kur ile ihracatı artırıp cari açığı kapatmayı hedefliyorsunuz”, madem ki, “19 yıldır bu sistem için hazırlık yapıyorsunuz”, o zaman neden “dış mihraklar bize operasyon çekiyor” deyip vatan, bayrak ezan edebiyatı yapıyorsunuz? Yap-İşlet-Devret sistemiyle Türk müteahhitlerinin yaptığı yol, köprü ve havalimanlarının geçiş ve garanti ödemelerinin, TL ile değil de, Dolar-Euro ile yapılmasını, bu müteahhitlere ödeme ile ilgili bir sıkıntı olursa, bu sıkıntının çözülmesi için, Türkiye’nin istinaf mahkemeleri değil de, İngiltere’deki istinaf mahkemelerinin yetkili kılınmasını dış güçler mi istedi?
Erdoğan iktidarı, başta ekonomi olmak üzere ülke yönetimindeki başarısızlığını örtmek ve iktidarının devamını sağlamak için, her muhalif sesi “hain, mandacı, devlete karşı” ilân ederek, şeytanlaştırma ve bir baskı oluşturmaya çalışıyor. Bunu yaparken, milliyetçi duyguları okşamayla, milli menfaatleri gözetmek, beka kaygısıyla vatandaşları sürekli bir korku ve endişe içinde bırakmak suretiyle devletin şahsında, cumhur ittifakına sahip çıkmaya ikna etmeye çalışmaktadır. AK Parti’nin bekasını devletin bekası olarak lanse ederken, AK Parti’nin icraatlarına yapılan her eleştiriyi, devlete karşı çıkma olarak değerlendirilmekte, soruşturmalar başlatılmakta ve dış güçlerle iltisaklı göstermeye çalışmaktadır.
Ama ne hikmetse bu dış güçlerin hangi devletler olduğunu bir türlü açıklamıyor ve bir yaptırıma gitmiyor. Biz, biliyoruz ki bu devletlerin başında ABD yer alıyor. Seçimler öncesi “Ey ABD!” denilir ama seçimler sonrası, ABD ile dostluklardan, ortak çıkarlardan ve müttefik olmaktan gururla bahsedilmektedir. Bunun gibi seçim öncesi bazı ülkelere karşı kullandığı “Ey”ler, seçim sonrası unutulur ve bu ülkelere yeni bir beyaz sayfa açma çağrısı yapılır. Bu da bize gösteriyor ki, AK Parti’nin “dış güçler, dış mihraklar ve ülkenin bekası” söylemleri, hep iç siyasete yönelik kullandığı söylemlerdir.
Son olarak şunu da ifade etmekte fayda vardır: Dış güçler, yani emperyalist devletler, elbette dün de olmuştur bugün de vardır yarın da olacaktır. Bu sadece Erdoğan veya AK Parti ile ilgili değildir. Bunlara karşı hamasi nutuklarla değil, güçlü bir ekonomiye sahip olmakla, bunun için de yerli üretim ve ihracata önem vermek, iç barış ve birlik ve beraberliği güçlendirmek, D-8 ve İslâm İş Birliği Teşkilatı gibi birliktelikleri aktif hale getirerek, tedbir almakla olur. Çünkü emperyalist ülkeler, ancak güçten anlar.
Vesselâm.