Yardım: Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet (TDK)
Kutuplaşma: Aşırı zıt görüşlere sahip olan gruplara ayrılmak. (Ekşi Sözlük)
Tekel: Bir kişi veya kuruluşun herhangi bir alanda kazandığı büyük güç (TDK)
Tekelleşmek: Tekel durumuna gelmek, tekele dönüşmek.(TDK)
Gündemdeki terimler, “Yardım, Kutuplaşma ve Tekel”
Ülkemizde, kutuplaştırma AK Parti iktidarı döneminde, tekelleşme ise başkanlık sistemiyle beraber her alanda kendini daha açık göstermeye başladı. Hemen hemen her alanda tek kişinin karar verdiği sistemde, tek adam yönetimi, tek parti, tek ittifak, tek millet, tek medya ve en son tek elden yardım dağıtmaya kadar indi.
Tekel (tek el) o kadar yanlış ve tehlikeli görülmüş ki, anayasada kendine yer bulmuştur; “Devlet, piyasalarda fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler.” (Anayasa 167) Yani devlet, bırak kendisi tekel olmayı, tekelleşmeyi engellemek için anayasa maddesi koymuştur.
Ama geldiğimiz noktada, AK Parti iktidarı, devletin gücünü kullanarak her alanda tekeleşmeye gittiği ortada. Çünkü tekelleşmenin mantığında çıkar ve menfaat yattığı gibi, iktidarını sürdürmek ve kaybetmemek için “benden başka alternatif olmasın” korkusu da vardır.
Bunu seçim sürecinde hepimiz yaşadık ve şahit olduk.
“Erdoğan olmazsa ülke Suriye’ye dönecek”
“AK Parti olmazsa ülke ekonomisi batacak”
“Cumhur ittifakı desteklenmezse dış mihraklar ülkeyi bölecek” gibi…
Bu zihniyet, öyle bir duruma geldi ki, afetlerde bile, kutuplaştırmayı sürdürdü ve tekelleşmeye gitti.
24 Ocak 2020 tarihinde Elazığ’da meydana gelen depremde HDP’li Ergani Belediyesi’nin gönderdiği yardımı, Elazığ Valiliği geri çevirmiştir. Ve yine aynı depremde Bakanlık, depremde ağır hasarlı olduğu tespit edilen beldelerden biri olan, Yazıkonak Belediyesine Saadet Partili olduğu için yardım göndermediği tespit edildi.
Belki birçok örnek yazmak mümkündür ama son gelişmeler akıllara durgunluk verecek noktada. Korona virüs salgını nedeniyle, vatandaşlarımızın yaşadığı büyük sıkıntı nedeniyle, herkesin elbirliğiyle yardıma koşması ve yardıma teşvik edilmesi gerekirken, muhalafet belediyelerinin vatandaşa yardım etmek üzere topladığı paralara bloke konulması, belediye, vakıf, dernek gibi STK’ların yardım dağıtımının yasaklanması, Mersin Belediyesinin halka ücretsiz ekmek dağıtmasının yasaklanması, yetmedi bir de Adana’da 3 kişinin bedava ekmek dağıttığı için gözaltına alınması... İnsan aklı almıyor.(!)
Bu tekelleşme ve kutuplaşma, ülkeyi gereksiz tartışma ve gerilime sürüklemektedir. Vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek için harcanacak enerjimizi, maalesef birbirimizi engellemek ve kırmak için kullanıyoruz.
İktidarın “Yardımı yalnız ben dağıtırım” ve Belediyelerin yardım kampanyalarını yasaklaması sonrası bir de Belediyeleri, “devlet içinde devlet olma”, “PKK ve Paralel Yapılanmaya benzetmesi” ile suçlayarak, işin ne kadar yanlış ve tehlikeli bir mecraya taşındığını göstermektedir.
Vatandaşın, bu iddialara inanmadığını, çok rahatsız olduğunu, bu önemli bir mücadeleyi, iktidarın siyasi hesaplaşmaya, siyasi ranta çevirme gayreti ve partizanlık olarak gördüğünü söyleyebiliriz.
Devletin, suiistimallere ve kargaşaya meydan vememek için bazı kuralları koyması doğaldır. Sosyal mesafe ve maske kullanarak Belediyeler ve STK’lar yardım dağıtabilmelidir. Ancak sadece “ben dağıtırım” mantığı yanlıştır. Kaldı ki bu tür afetler siyaset üstü konulardır. Herkes taşın altına elini koymalı, her türlü fedakârlığı yapmalı ve mağdurlara en hızlı şekilde yardımları ulaştırmalıdır.
İktidar, bu hizmeti tekleştirince hem yükünü ağırlaştırdı, çünkü her tarafa yetişmesi mümkün değil, hem de vatandaşa yardımın zamanında ulaşmasına engel olmuş oldu. Bunun en bariz örneğini maske dağıtımında yaşadık. Maske kullanımı mecburi kılındığı halde, milyonlarca vatandaşımıza halen maske ulaşmış değildir.
Özgürlüklerin kısıtlandığı, tek tip insan oluşturma zihniyet ve uygulamaları, daha çok baskı rejimleri olan, diktatörlük, monarşi ve oligarşik yönetimlerde görülür.
Seçimlerin sembolik hale geldiği, millet iradesinin önemsenmediği, belediyelerin ve STK’ların hizmet ve özgürlük alanlarının daraltıldığı, demokrasinin birçok alanda ismen kaldığı bir süreçten geçiyoruz. Bu durumu herkesin endişeyle izlediğini, vatandaşın ciddi bir güven bunalımı yaşadığını söyleyebiliriz.
Vesselâm…