27 Mayıs, Anadolu’ya İslam’ın ilk açılan kapısı, peygamberler ve sahabeler kenti Diyarbakır’ın sahabeler tarafından fethinin 1381. Yıl dönümü.
Diyarbakır, Mekke ve Medine’den sonra en fazla sahabenin medfun olduğu şehirdir. Yalnız Hz. Süleyman Camisinde, 27 sahabe medfundur.
Diyarbakır, son yıllara kadar ya terörle, ya karpuzuyla, ya yemeğiyle ya kadayıfıyla gündeme geliyordu. Anadolu Gençlik Derneği, “Diyarbakır’ın Fethi”ni kutlamaya başlayarak, Diyarbakır’ın fetihle, Sahabe-i Kiram’la ve tarihiyle de Türkiye Gündemine gelmesine güçlü bir katkı sağlamış oldu.
Elbette Diyarbakır’ın karpuzu, kadayıfı veya yemekleri, Diyarbakır’ın birer kültür hazinesidir. Ama bunlardan çok daha önemlisi, Diyarbakır’ın fethedilmesi, Mekke ve Medine’den sonra en çok sahabenin medfun olduğu şehir olmasıdır. Dolaysıyla fethin anlamını, Sahabe-i Kiramın gayesini, davasını ve hedefini anlamamız, anlatmamız ve yeni nesillere aktarmamız çok daha önemlidir.
“Fetih” Yaşatmak, “İşgal” İse Yıkmaktır
Fetih, şehir ve ülkelerin kapılarını, Allah’ın mesajını yaymak amacıyla İslâm’a açıp, İslâm idaresi altına almaktır.
Fetih, Allah ile kulları arasında örülmüş olan duvarları yıkarak, kalpleri İslâma açmak, insanın kalbine ve aklına ulaşmayı mümkün kılacak ortamı hazırlamaktır.
Fetih, kavram olarak, İslâm’ın meşru gördüğü maksat ve usuller çerçevesinde, Müslümanların Müslüman olmayan şehirleri veya ülkeleri teslim almak, İslamın nuruna ve adaletine kavuşmasını sağlamaktır.
Müslümanlar, yalnızca “Allah’ın dini, yani emir ve yasakları hakim olsun” diye fetihler yapar. İslâm ordusu, fetih sırasında kendisine karşı savaşmayanlara, kadınlara, çocuklara, yaşlılara dokunmadığı gibi, hayvanlara, ekinlere, suya ve çevreye de zarar vermemeyi prensip olarak kabul ettiği için, fetih asla işgal ya da istilâ değildir.
Çünkü işgal ve istilâ, tamamen çıkar amaçlıdır ve savaşta her şeyi mübah görür. Başta ABD olmak üzere Batılı küresel güçlerin, günümüzde işgal ettikleri ülkeleri nasıl yakıp yıktıklarını; çocuk, kadın, yaşlı demeden milyonlarca insanı nasıl vahşice katlettiklerini hepimiz görüyoruz. Bu yüzden “işgal” ya da “istilâ” değil, “fetih” olarak ifade ediyoruz.
Başka bir deyişle “bâtıl”ı temsil eden ABD, Rusya, Çin, İsrail ve diğer küresel güçler, insanları yok etmek, şehirleri yakıp yıkmak için savaşırken, İslâm, insanı yaşatmak, şehirleri imar etmek, adaleti, barışı ve eşitliği sağlamak için fetihler yapar.
Bugün, Yeni Fetihlere İhtiyaç Vardır
* İşgal ve İstilâ, sadece ordularla yapılmıyor. Bugün İslâm âlemi, askerî olduğu gibi ekonomik ve kültürel alanlarda da işgal altındadır.
* Fetih de sadece şehir ve ülkeleri ordulardan kurtarmak değil, ekonomik ve kültür alanlarında da küresel güçlerin, çok uluslu şirketlerin, “şirketokrasi”nin işgalinden kurtarmak ve fethetmektir.
Ülke ve millet olarak güçlü olmak istiyorsak, zihin ve gönüllerimizden başlayarak her alanda fetihler gerçekleştirmek zorundayız.
Vesselâm…