Mahmut Arıkan yaptığı basın açıklamasında Narin Güran cinayetine değinerek ‘’Narin’i katledenler hak ettikleri cezayı alacak mı? Kamuoyundaki bu endişe yersiz değildir.’’ Dedi.

Arıkan’ın ifadelerinin tamamını şu şekilde dile getirdi;
Her gün onlarca suç kaydı olan kişilerin sokaklarda serbestçe dolaştığını görüyoruz. Görüyoruz ki ceza kanunu ve infaz yasası; suçluları caydırıcı şekilde cezalandırmaktan çok uzak. Bu cezasızlık durumu, katilleri ve çocuklarımızın hayatını karartan canileri cesaretlendirmektedir. Narin’in katledildiği bu acı olayı bir milat kabul ederek; benzer vahşeti, aklının ucundan dahi geçirenlerin bacaklarını titretecek değişiklikleri hayata geçirelim.


Buradan Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran iktidara ve tüm muhalefet partilerine sesleniyorum. Gelin hep birlikte;
1.    Ceza kanununda ve İnfaz yasasında değişiklik yaparak cezaların caydırıcılığını artıralım.
2.    Cinayet ve özellikle çocuk cinayetleri için çerçevesi çok net şekilde belirlenmiş bir kapsamda idam cezasını yasalaştıralım. Burada daha sonra siyasi bir intikam aracına dönüşmemesi için “çerçevesi net bir şekilde belirlenmiş ve cinayetle sınırlı” olması bizim için en önemli kriterdir. Bunun altını dikkatle çiziyoruz.

Gazze’de şehit sayısı 41 bin 825’e yükseldi Gazze’de şehit sayısı 41 bin 825’e yükseldi


Toplum olarak adalet duygumuzu derinden sarsan çocuk cinayetleri karşısında hep birlikte “İdam gelsin!” seslerini duyuyoruz. Evet, sadece -altını çiziyorum sadece- bu vahşice eylemler karşısında bunun gerekliliğini savunuyoruz. Ancak ne yazık ki, adaletin mafyanın oyuncağı olduğu, yargının parayla satın alındığı, bu Türkiye’de çocuk cinayetleri için bile idamı söylerken bir kez daha düşünüyoruz. Ciğerimiz yanıyor, ama “idam” derken bile AK Parti’nin siyasi hesaplaşmalarına takılmaktan korkuyoruz. Türkiye bu cehennemi yaşamak zorunda değil!


Hukuku ve adaleti yerle bir eden bu iktidarı bir an önce değiştirip, gerçek adaleti sağlamak ve toplumun vicdanını rahatlatacak cezaları hak edenlere en ağır şekilde vermek bizim görevimizdir. Biz aynı zamanda, sadece cezalandırmayla suçun önlenemeyeceğinin farkındayız. Bu nedenle aynı zamanda toplumu bilinçlendirme ve suçu ortaya çıkaran sosyolojik zemini ortadan kaldırmaya yönelik kapsamlı politikaları da uygulamaya geçirmek gerekmektedir.
Ama her şeyden önce evlatlarımızın aydınlık geleceğini ve güvenle yaşayabileceği bir ülkeyi kendimize dert edinelim. Bunun için çaba harcayalım. Aksi takdirde toplumsal çürüme ve ahlaki erozyon bir kurt gibi bünyemizi hızla kemirmekte ve Türkiye her geçen gün daha yaşanılamaz bir yere dönüşmektedir.