Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Akın, Saadet Partisi Genel Merkezi'nde Türkiye ve Dünya gündeminde yaşanan gelişmelere ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi.
Akın açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Milletimizin kendi problemleri ile baş başa bırakıldığı bir dönemden geçiyoruz. Çünkü bu problemleri çözemeyen bir hükümet ile maalesef karşı karşıyayız.
Bakınız yapılan bağımsız araştırmalar gösteriyor ki Milletimizin 1. gündemi ekonomidir. 2. gündemi adalettir.
Hal böyleyken hükümet, toplumun derdine çare olmak yerine, toplumun %2’sinin dahi gündeminde olmayan konuları ısrarla tartışmaya açıyor.
Bizce bunda şaşılacak bir görmüyoruz. Çünkü hükümet, vatandaşını ağır reçetelerle ezerken, milletimizi oyalamayı tercih ediyor.
Şu çok açık bir gerçek ki, kendi milletinden ekonomik sıkıntıyı kaldıramayan bir hükümet, hiç bir toplumsal kutuplaşmayı çözemez.
Çünkü kutuplaşmaların temeli, güdümlü ve bozuk ekonomidir, terazisi bozulmuş adalettir.
Bundan dolayıdır ki biz Saadet Partisi olarak, inşallah adil bir ekonomik düzenle, tam bağımsız Türkiye hedefiyle toplumsal barışı ve huzuru sağlayacağımızı ifade etmek istiyoruz.
Bakınız Türkiye’miz yeraltı ve yer üstü zenginlikleriyle, insan kaynağıyla dünyanın sayılı ülkeleri arasındayken,
Milletimiz varlık içinde yokluk çekiyor, göz yaşı döküyor.
İşte Türkiye’mizdeki genel tabloya baktığınız zaman;
Tarım ve hayvancılık çökme noktasına gelmiştir,
23 yılda 8 tarım bakanı değişmesine rağmen hala çiftçilerimiz masraflarını karşılayamadığı için mahsülünü döküyor, sektörden çıkıyor. İşte geçtiğimiz günlerde bir patates üreticimiz feryad içinde mahsülünü döktü. Biber, karpuz, domates üreticimiz aynı şekilde göz yaşı döküyor.
Diğer taraftan yine çiftçimizin alım gücünün ne kadar düştüğünü göstermek için çarpıcı rakamlar paylaşmak istiyorum.
-1997 yılında çiftçimiz, 1 kg buğday satarak 2750 gr gübre alabilirken
-2025 yılındayız 1 kg buğday ile ancak 310 gr gübre alabiliyor.
-1997 yılında çiftçimiz 1 lt mazot almak için 2 kg buğday satıyordu.
-2025 yılındayız 1 lt mazot alabilmek için 4 kg buğday satması gerekiyor
-İşte çiftçinin hali budur! İşte bu yüzden;
Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) verilerine göre 2008-2020 yılları arasında çiftçilerin sayısı %48 oranında azalmıştır. 2008’de 1 milyon 127 bin olan çiftçi sayısı 2019’da 600 bine kadar düştüğünü üzülerek görüyoruz.
Besicimizin durumu ise çok farklı değil
Bakınız 1971’deki gazete kupürünü sizlere arz etmek istiyorum. Türkiye, Erzurum’dan Rusya’ya 1 Eylül 1971 yılında 40 bin büyükbaş hayvanı ihraç ediyor Bugün ise kimsenin aklına gelmez ülkelerden, Sırbistan’dan et ithal ediyoruz.
Diğer taraftan süt üreticimiz kahveye gidip oturup, 1 bardak çay içebilmek için 1 lt süt satıyor. Bu yüzden besicimiz masrafları karşılayamadığı için süt ineklerini kesiyor buna bağlı olarak ülkemizdeki hayvan sayısı yeterli gelmiyor. ithalata neden oluyor. Ve tüm bu sebeplerden dolayıdır ki köyler ilçeler boşalmış. Çiftçimiz en iyi bildiği işi bırakıp, büyükşehirlere göçüyor. Montajcı sanayii de asgari ücrete mahkum bir şekilde çalışmak zorunda bırakılıyor.
Diğer taraftan ekonomik hayatta korkunç bir pahalılık, enflasyon almış başını gidiyor, vatandaşımız hangi marketten neyi ucuz alırım diye indirim günlerini kovalıyor, ucuza ekmek alabilmek için halk ekmek kuyruğunda bekliyor.
Sanayici, esnaf kan ağlıyor borç içinde, gün geçmiyor ki bir sanayicimizin daha iflas ettiğini duymayalım.
Emekli, memur, işçi geçinemiyor, her gün bir yerde kitlesel iş bırakma eylemleri görüyoruz. Bu kitlesel eylemler bugün bitse bile, seneye yine aynı tabloyu göreceğimizi belirtmek istiyorum. Çünkü ekonomi hükümet eliyle çökertilmiştir.
İşte geçtiğimiz pazartesi memurlarımız iş bıraktılar, maaşları yeterli gelmiyor, artık aldıkları maaş bırakın çocuk okutmayı, birikim yapmayı, yaşamalarına dahi yetmiyor.
Büyükşehirlerde artık 2. iş yapmayan memurumuz neredeyse kalmadı. Memurumuz cuma mesaiden çıkıp pazar günü de dahil olmak üzere tabiri caizse köle gibi çalışıyor. İşsizlik had safhada, kayıtlı işsiz sayısı 3 milyondur, kayıt dışılarla, atanamayan gençlerimizle, öğretmen, sağlık görevlisi vs birlikte 15 milyon işsiz olduğu tahmin ediliyor.
Çocuklarımız işsiz. Geçtiğimiz gün bir hanım öğretmen adayımız isyan ederek "Yakalım mı kendimizi? İşimiz yok, ailemiz dağılmak üzere" diyerek mülakatta haksızlığı eleştiriyor.
Ve en önemlisi milletimizin milyarlarca dolarlık maden sahaları, devlet fabrikaları özelleştirme adı altında yok pahasına holdinglerin cebine konulurken, madenlerin çıkarıldığı ilçede yaşayan vatandaşlarımız yoksulluk ve işsizlikle boğuşuyor, yarı taş yarı tuğla evde yaşıyor.
Diğer taraftan ihaleler yoluya 1 liralık iş 3 liraya, bazen 5 liraya yapılırken, israf, istismar, ihmal, lüks ve şatafat ile ile milletimizin hazinesi boşaltılıyor, tüm bunlardan dolayıdır ki dış borç anormal bir seviyeye ulaşmış. Büyük miktarlarda dış borç faizi ödeniyor. ve bunların sorumlusu sanki milletimizmiş gibi boşalan hazineyi doldurmak için halkımız haksız ve yüksek vergilerle eziliyor,
Tüm bunlara bağlı olarak hepinizin şahit olduğu üzere milletimizde müthiş bir stres yükü artmış asayiş olayları patlak vermiştir.
Ve gelelim dış politikaya. Maalesef işte geçtiğimiz gün beyaz sarayda verilen fotoğrafta bir kez daha gördükki avrupa birliği amerikanın emrindedir, amerika ise Siyonizm'in emrindedir.
Biz bügüne kadar hep söyledik zaten bunlar birbirinin aynıdır. Bunlardan bize bir hayır gelmez diye ifade ettik. Erbakan Hocam ne demişti hatırlayalım “Siyonizm timsaha benzer. Bu timsahın üst çenesi Amerika ise, alt çenesi Avrupa Birliği’dir. Beyni İsrail, gövdesi ise işbirlikçileridir.” demiştir. Hükümet ne yapıyor -efendim ben avrupa birliğine gireceğim. Bu yüzden uyum yasaları getireceğim. Getirdiniz işte, bakın aileler yuvalar dağılıyor. Bir baba evine giremiyor.
Maalesef hükümet 23 yıl önce son derece stratejik bir adım olan D8’leri rafa kaldırıp ben Avrupa birliğine gireceğim diyerek bugünkü ortadoğu haritasının şekillenmesine neden olmuştur. D8 in önemini kavrayamayanlar; İsrail’in ve Amerikanın ortadoğuda köstebek gibi koridorlar açmasına seyirci kalmıştır. Ve bugün artık İsrail sınır komşumuz olmuştur.
Diğer taraftan Filistin’de dünyanın gözü önünde soykırım yapılıyor. Milyonlar sokağa dökülmüş. Ama hükümet sadece sınırlı bir tepkiye izin veriyor ve en ufak adım atmıyor. Bugünlerde aziz Milletimiz tek yürek olmuş Gazzeye Türkiyeden 40 gemi parası topladı, inşallah erzak doldurup bu gemileri yakın zamanda gönderecek. Çünkü bu millet bu zülme asla rıza göstermez, tarihin en şerefli milletidir bu da zalimlere ibret olsun. Bu millet Bir zulmü durdurmak istediği zaman, siz ne yaparsanız yapın kimseden talimat almaz ölümü göze alır ve bu işi yapar. Aziz milletimizi bir kez daha tebrik ediyoruz.
Aziz ve muhterem milletimiz Türkiye’de 23 yıldır kabineler, bakanlar hatta sistemler değişmesine rağmen, milletimiz yoksullaşıyorsa, sadece belli çıkar grupları, holdingler, güç odakları zenginleşiyorsa, ve belli mihrakların hedefleri gerçekleşiyorsa kimse bu olanların tesadüf olduğunu iddia edemez. Yusuf Has Hacip’in çok güzel bir sözü var. "Devlet kılıçla alınır, kalemle yönetilir." Devlet bir takım kavramları istismar ederek, popülizm ile, polemiklerle, rakamlarla oynayarak yönetilmez. Devlet, İlimle, bilgiyle, planla, projeyle ve adaletle yönetilir. Ellerinde bu milletin sorunlarını çözecek bu ülkeye sınıf atlatacak, sıçrama yaptıracak "kadroları ve projeleri,” olmayanlar bu sorunları asla çözemez. Milletine değil çıkar gruplarına kendisini borçlu hissedenler bu sorunları çözemezler.
İşte Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının açıkladığı 12. Kalkınma Planını incelediğinizde, bir türlü gerçekleşmeyen bir önceki 11. kalkınma planlarının tekrarı olduğunu görüyoruz. Çoğu temenni düzeyinde ve çözüm diye söyledikleri şeyler hep pansuman tedbirlerden ibarettir. Hükümet artık bu ülkenin meselelerini nasıl çözecekleri hakkında çözüm ortaya koyamıyor, 23 yılda artık öne sürecekleri bir mazeretleri de kalmamıştır.
Efendim yetkimiz yok, var işte yetkiniz niçin çözemiyorsunuz? Bu millet size ne istediniz de vermedi? Artık oyalanacak, kaybedecek tek bir dakikamız bile yoktur.
Milletimiz bu yükü daha fazla kaldıramıyor. Bu yüzden AK Parti hiç olmazsa bir erdem gösterip sandığını getirmeli ve sonucuna razı olmalıdır. Transfer yaparak, milletin kendisine vermediğini ben başka yollarla alırım demekle minderden kaçmayın! Milletimiz artık huzur ve saadete erişmeyi şiddetle istiyor, arzu ediyor. Biz inşallah Türkiye’nin en köklü partisi olan Saadet Partisi olarak, geçmişte yaptığımız gibi, ilk seçimde milletimizin bu arzusunu yerine getireceğiz.
Geçmişte Merhum Liderimiz Erbakan Hocamızın ortaya koymuş olduğu ağır sanayi fabrikalarıyla ülkemizi nasıl şaha kaldırdıysak, çalışan, emekli ve çiftçimize nasıl devasa zamlar verdiysek, D8’leri nasıl kurduysak yine yapacağız.
Saadet Partimiz yine aynı kadroyla aynı inanç ve azimle çağımızın gereksinimlerine uygun, ülkemize sınıf atlatacak, sıçrama yaptıracak hak ve adalet temelli plan ve projelerini hazırlamıştır.
Hazırlamış olduğumuz “Türkiye Kalkınma Planı” ile milletimizden yetkiyi aldığımız andan itibaren Türkiyemizi “Süper Güç” yapmak için kollarımızı sıvayacağız.
Projelerimizle, Politikalarımızla ülkemizin zenginliklerini çıkar gruplarının değil milletimizin cebine koyacağız.
İnşallah 2,5 milyon vatandaşımıza iş alanı açacağız, evlatlarımız yeni bir hayat kuracaklar.
Emeklimize, memurumuza, işçimize, çiftçimize hakettiği yüksek zamları vereceğiz. Böylelikle ekonominin çarklarını hızlıca yeniden çevireceğiz.
Madenlerimizi işletecek ve bu madenlere dayalı yüksek teknolojili ürünlerimizi üreteceğiz. Enerji bağımsızlığımızı ilan edecek ve buna dayalı sektörlerin önünü inşallah açacağız.
Yüksek katma değerli, yüksek teknolojili yatırımlar yapacağız. Türkiyenin en büyük cirolu sahalarını, sömürgeci devletlere değil kendi yerli yatırımcılarımıza açacağız.
İlimde, bilimde planda, projede inşallah hep önde olacağız.
Evlatlarımız güven ve huzur içinde yaşayacak.
Tüm bunları yaparken herşeyden evvel adil olacağız, liyakatli ve ahlaklı kadroları iş başına getireceğiz. Devletin işini yaparken devletin mumunu, kendi işimizi yaparken kendi mumumuzu yakacağız.
Ve en önemlisi de kendi mirasımıza sahip çıkacağız, coğrafyamıza sahip çıkacağız birlik olacağız. Adil bir düzen getireceğiz.
Saadet Partisi olarak 56 yıldır devletimizi ve milletimizi huzur ve saadete kavuşturmayı bir vazife bildik. Bu vazifemiz hamdolsun yine devam ediyor ve gayretle çalışıyoruz. Türkiyenin en büyük teşkilatı olan Saadet Partisi olarak tüm birimlerimizle milletimizi inşallah bu çıkmaz sokaktan, bu cendereden çıkaracağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Abdullah AKIN / Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı