Evrensel'den Sevim Saylam'ın haberine göre, Türkiye’de asgari ücret son on yılda 20 kattan fazla artarak 2015’te 1000 TL’den 2025 yılında 22 bin 104 TL’ye yükseldi. Ancak bu artış, işçinin yaşam koşullarını iyileştirmedi.
DİSK-AR’ın 2016 yılına ait asgari ücret raporuna göre yaklaşık 6 milyon yurttaş asgari ücret alarak çalışmaktaydı. Net asgari ücret üzerinden hesaplandığında 2015 yılında 6 milyon asgari ücretlinin gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) içinden aldığı pay yüzde 3.68 iken son 2024 yılına gelindiğinde asgari ücretli çalışan sayısı yaklaşık 7.5 milyon kişiye yükseldi. Asgari ücretli sayısındaki yüzde 25 oranındaki artışa, ve hükümetin asgari ücrette yapılan zam oranlarıyla övünmesine rağmen asgari ücretlilerin GSYH içinden aldığı pay yüzde 3.52’ye düştü. Asgari ücret 2015’teki alım gücünü korusaydı 2024 yılı sonunda ülkedeki toplam gelirden alması gereken pay yüzde 4.6 seviyesinde olmalıydı.
2015 yılında bir asgari ücretli maaşıyla yaklaşık 65 kilogram kıyma, 75 litre zeytinyağı ya da 12 çeyrek altın alabiliyordu. Bugünse aynı maaşla yalnızca 20 kilogram kıyma, 25 litre zeytinyağı ya da 2 çeyrek altın alınabiliyor. Yani asgari ücretlinin alım gücü on yılda yaklaşık yüzde 60 azaldı. Artış rakamlarda kalsa da işçinin sofrasına yansımadı. Ücretteki erime yalnızca gıda fiyatlarıyla sınırlı değil. Merkez Bankası verilerine göre 2005 yılında yıllık asgari ücretle 31 cumhuriyet altını alınabiliyordu. 2024 kasım itibarıyla bu rakam 11.6 altına düştü. Yani asgari ücretli son yirmi yılda 20 cumhuriyet altını kaybetti.
Asgari ücret artık yalnızca en düşük gelir değil, ortalama ücret haline geldi. Çalışanların neredeyse yarısı asgari ücret civarında maaş alıyor. DİSK-AR’ın 2023 verilerinde asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında çalışanların oranı yüzde 66 iken, asgari ücretin iki katından fazla maaş alanların oranı yalnızca yüzde 7,5. Kayıt dışı çalışanlarda tablo daha da ağır: Bu kesimin yüzde 41’i asgari ücretin yarısı ya da altında ücret alıyor.
Vergi istisnası uygulaması da işçinin cebine yansımıyor. Asgari ücretteki vergi muafiyeti “matrahtan indirim” yerine “vergiden indirim” şeklinde uygulandığı için, brüt maaşı 35 bin TL olan bir işçi yılda yaklaşık 15 bin TL kaybediyor. Devletin “vergi avantajı” olarak sunduğu düzenleme de böylece işçiye değil, işverene yarıyor.