Münafık imana gelmez

Abone Ol

Gerçekten, münafıkta gâvur inadı vardır. Onun için dediği dedik, öttürdüğü düdüktür. Onlar kendini beğenir, başkalarını hakir görür, acelecidirler. Bunlar dünyaya hırsla sarılır, İlâhî yasaklara şüphe ile yaklaşırlar.

Ayrıca münafık, günah işlemekten korkmaz, ibadetlere karşı heyecanı sönüktür. Kendisine nasihat tesir etmez. Malumdur ki münafıklık alameti üçtür:

· Konuşunca yalan söyler,

· Söz verince yerine getirmez,

· Kendisine bir şey emanet edilince ona hıyanet eder.

Onun için münafığa ‘efendi’ demeyin. Eğer o efendi olursa, insan gazaba uğrar. Zira münafık ikiyüzlüdür. Bukalemun gibi, kolaylıkla her renge girer. Onların güler yüzü, aldatmacadır.

Hz. Ali buyuruyor ki: “İkiyüzlü insanlardan uzaklaşınız. Zira iyi vaktinizde etrafınızda dönüp dolaşırken, kötü vaktinizde derhal sizden kaçarlar.” Nitekim münafıklar da menfaatperesttir, şirin görünerek insanları aldatırlar.

Münafıklarla tartışılmaz, onları ikna etmek zordur. Onlarla mücadele, insanı ziyadesiyle yorar. Fikri sabit insanlardır. Peygamberimiz buyuruyor ki: “Ümmetim için korktuğum şeylerden biri, âlimin hatası ve münafığın Kur’an üzerinde mücadelesidir.

İnsanların en kötüsü, ona bir yüzle, buna bir yüzle gelen, ikiyüzlü münafıklardır. Münafıklık işaretleri olarak şunları da ekleyebiliriz:

· Allah’ı zikretmez,

· Gafil yaşar,

· Çok güler, çok konuşur, gevezedir,

· Amel ve ibadete karşı tembeldir,

· Münafık kendini beğenir, başkalarını hakir görür.

Ayrıca belirtelim ki, münafık günah işlemekten korkmaz, makamını/rütbesini suiistimal ederek çalar, sömürür, çaldırır, sömürtür. Hak-hukuktan bihaberdir. Günübirlik yaşar, yalan konuşur, aldatıcı konuşmalar yapar, yaptığı konuşmalara kendi bile inanmaz. Münafıklar insanların yüzkarasıdır. Bunlar helal-haram ayırımı yapmadan doymaya çalışırlar.

Bunlar için Allah buyuruyor ki: “İnsanlardan öyle kimseler vardır ki; inanmadıkları halde ‘Allah’a ve ahiret gününe inandık’ derler. Bunlar Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değildirler. Onların kalplerinde hastalık vardır, Allah hastalıklarını artırmıştır.

Yalan söyledikleri için onlara elem verici azap vardır. Kendilerine ‘yeryüzünde bozgunculuk yapmayın’ dendiği zaman, ‘biz sadece ıslah ediciyiz’ derler. İyi bilin ki asıl bozguncular kendileridir. Lakin farkında değillerdir.” (Bakara/8-12)

Münafıklar: “Müminlere rastladıkları zaman ‘inandık’ derler, arkadaşlarıyla baş başa kaldıklarında ‘biz şüphesiz sizinleyiz, onlarla sadece alay etmekteyiz’ derler.” (Bakara/14)

Keza: “Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, bu yüzden doğru olan yola dönmezler.”(Bakara/18), “Onlar (münafıklar) müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinirler; Onların tarafında bir şeref ve kudret mi arıyorlar? Doğrusu kudret bütünüyle Allah’ındır.” (Nisâ/139)

Yine Allah buyuruyor ki: “İnsanlardan öylesi (münafık) vardır ki dünya hayatına dair sözleri senin hoşuna gider, pek azılı düşman iken, kalbinde olana Allah’ı şahit tutar. İş başına geçince yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, harsı (ekini, kültürü) ve nesli kökünden kurutmaya çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez. Ona ‘Allah’tan kork’ denilince, gururu kendisini günaha sürükler. Artık ona cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o.” (Bakara/204-206)

Görülüyor ki münafıklarla asla dostluk kurulamaz. Zira onlar, bir makama gelebilmek için her türlü dalavereye başvururlar, hakşinas görünürler. İşbaşı yaptıktan sonra da her türlü suiistimali yapmaktan çekinmezler. Millete ait olana göz dikerler. Milleti aldatmak için de bazen ayet okurlar, bazen sureti haktan görünürler. Her kılık, onlar için mubahtır. Bu gibiler zaman zaman da saf değiştirirler.

Ülkemizde her meslekte ve bilhassa siyasetimizde, bunların sayısı ziyadedir. Her partide bunlara rastlamak mümkündür. Maalesef dünyevileşme bunların ahlakını da bozmuştur.

Münafıklar ön yargılıdır, onlarla münazara faydasızdır. Zira onlar fikri sabit insanlardır, hak sözden rahatsız olurlar. Ondan sonra şedit davranırlar, yetkilerini kullanarak, kendilerine muhalefet edenleri susturmaya çalışırlar. Böylece milleti tedirgin ederler. Münafıkların kısmı azamisinde firavun inadı vardır, yani Nuh derler ama asla peygamber demezler. Onun için münafık değişmez, bildiğini okumaya devam eder.

Sonuç olarak, Kul Sadi’nin dediği gibi:

Uymaktasın nasıl isterse zaman,

Şüphe içindesin; etmedin iman,

Sana nasihatim, münafık olma,

Ya tam kâfir ol ya tam Müslüman.

Gayret bizden, yardım Allah’tan. Ne kadar yazsak da yetmez, çünkü münafık imana gelmez. Nitekim:

Münafık kişi kuzu postuna bürünür,

Hem ifsat eder, hem muslih görünür.

Rahman ve Rahim,

Kadir ve Muktedir,

Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.

“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”

Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 30.06.2025