Önemli Olan Söz mü, İcraat mı?

Başta İslam ülkeleri olmak üzere bütün dünyanın gözü önünde 6 aydır İsrail’in Gazze’deki vahşet ve soykırımı devam ediyor.

Abone Ol

Taş üstüne taş, gövde üzerinde baş kalmayan Gazze’de, 40-50 bin şehit, 100 bin civarı yaralı ve esir alınan çocuklar, gençler ve yetişkinler… 

Ve bizler her gün bu vahşeti seyredip kahrolurken, her seçimde, “AKP kaybederse Kudüs düşer” ve “dünya lideri-Müslümanların ve mazlumların umudu dedikleri Erdoğan” il il gezerek Belediye Başkanları için oy peşinde.

İsrail rejiminin en büyük destekçisi olan ABD dahil bir çok ülkelerde on binlerce kişinin katıldığı mitingler yapılıyor. Müslüman veya Arap olmayan birçok ülke, İsrail’le ilişkilerini kesiyor. Güney Afrika Cumhuriyeti, Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’in soykırım suçlamasıyla yargılanmasını sağlıyor, ama Filistin’le tarihsel ve din kardeşliği bağları olan Erdoğan yönetimindeki Türkiye, İsrail’le ticareti kesmiyor?    

Ha Allah var, Erdoğan sert açıklamalar yapıyor! "İsrail terör devletidir"  “İsrail’in işlediği insanlık suçlarına ses çıkarmayanlar, en az failler kadar bu suçlara ortaktır” benzeri birçok sert açıklaması var. Ama kendisi İsrail’le ticareti kesmiyor?  İsrail’in zırhlı araç ve uçakların yakıtını, silah parçalarını, barutu, dikenli telleri, kimyasal maddeleri, çimentosu, giyimi, gıdası, suyu… Türkiye’den gönderiyor!  

Başta Saadet Partisi ve gazeteci Metin Cihan olmak üzere, sosyal medyada İsrail’le ticaret gündeme geldiği zaman iktidar cephesi önce yalanlamaya çalışmış ama belgeler ortaya konunca kabullenmek zorunda kalmış ve Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, “Türkiye limanlarından İsrail'e 7 Ekim-31 Aralık 2023 tarihleri arasında 701 geminin sefer yaptığını açıklamıştı.

Ve bütün bu katliam ve itirazlara rağmen, İsrail’le ticaret halen devam ediyor. Şimdi burada önemli ve etkili olan Erdoğan’ın “İsrail terör devletidir” demesi mi yoksa İsrail’le yapılan ticarete izin vermesi mi?

Eskide iktidarlar, “ulusal çıkar” gerekçesiyle İsrail’le ilişkileri sürdürse de bir mahcubiyet ve halkın tepkisinden dolayı bir gizlilik içinde yapmaya çalışırlardı. Erdoğan’la bunlar da ortadan kalktı ve bazı dindarlar, sarıklı ve cübbeli müsvedde hocalar hiç utanmadan sıkılmadan İsrail’le ilişkileri ve ticaretin gerekliliğini savunup “caizlik” fetvalarını vermeye başladılar. 

Bunlar yetmezmiş gibi AKP’li bazı adaylar seçim meydanlarında halen Gazze’yi ağızlarına alabiliyor ve sanki kendileri iktidar değilmiş gibi “Gazze’nin kurtuluşunu” AKP’nin mahalli seçimi almasına bağlıyorlar. İnsan bu kadar mı düşer, insan bu kadar mı yüzsüz olur! 

Ama diğer tarafta “İsrail’le ticaret durdurulsun” pankartı açan duyarlı vatandaşlar, yaka paça gözaltına alınıyor, İsrail’le ticaretin sürdürülmesini ve soykırıma destek verilmesini eleştiren Saadet Partisi ve bazı yazarlar, “iftiracı” veya “İrancı’lıkla suçlanıyor! 

“Türkiye, İsrail’le ticaretini durduramaz; çünkü bu ticareti özel şirketler yapıyor” diyenlere soruyorum: 
• ABD’li özel şirketler, İran gibi devletin yaptırım uyguladığı bir ülkeye satış yapabilir mi? Hatta, ABD sadece kendi şirketlerini değil, başka ülkelerin şirketlerini bile yaptırım kararlarına uymaya zorlarken, Türkiye kendi şirketlerini, alacağı bir yaptırım kararına uymaya zorlayamıyor öyle mi? Kim inanır buna?

• İsrail’le ticaret yapan Müsiad ve Tüsiad üyesi şirketler, 2011’den sonra ekonomik yaptırım uygulanmaya başlanan Suriye’ye veya Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü Fırat’ın doğusundaki PYD yönetimi ile böyle özgür bir şekilde ticaret yapabilirler mi? Elbette yapamazlar. Öyleyse Erdoğan’ın “terör devleti” dediği İsrail’le ticaret neden yapılır? 
• Ayrıca, İsrail’le en fazla ticaret yapan şirketlerin iktidara en yakın şirketler olması ve Erdoğan’ın oğlu ile Binali’nin oğlunun isimlerinin geçmesi düşündürücüdür?

İsrail’in bütün bu vahşet, soykırım ve yurtiçinde Siyasi Parti, STK ve vatandaşların tepki ve itirazlarına rağmen, Erdoğan’ın ticareti kesmemesinin nedeni;
•    Yahudi kuruluşu olan American Jewish Committee (AJC) tarafından, kendisine 2004’te verilen Cesaret ödülü mü?
•    BOP eş Başkanlığı mı?
•    “Bölgede İsrail’in yaşama hakkını kimsenin tehdit etmesine Türkiye razı olmayacaktır” sözü mü?
•    Netanyahu'nun İslam ülkeleri liderlerine: “Çıkarınızı korumak istiyorsanız sessiz kalın” tehdidi midir.
•    Yoksa 2022’de ihracat 6.7 milyar dolar, ithalat ise 2.2 milyar dolar olarak Türkiye lehine gerçekleşen ticaretteki karlılık mı? Görünen o ki, bu maddeler, iktidarı esir almış gibi.

Hatırlayın, Erdoğan hem İsrail’e sürekli "Terör devleti” diyor, hep de normalleşme adımlarını atmayı ihmal etmedi! 2009 yılın Davos'ta 'Van Munit' dedi ama İsrail’le ticaret hep artı. İsrail’e “Haydut devlet” dedi ama Siyonist İsrail rejimini koruma kalkanı görevi gören, İncirlik ve Malatya Kürecik'teki askeri radar üssünü kapatmadı. Önemli ve etkili olan laf mı icraat mı?
AKPnin Gazze ve İsrail politikasına baktığımızda; "Kurtla birlikte yer, çobanla birlikte arar ve sahibiyle birlikte yasını tutar." Politikasıdır. Emekliye, fakir fukaraya ve çiftçiye de aynısını yapıyor.

AKP’ye oy veren değerli kardeşim! Senin de bunlardan çok rahatsız olduğunu biliyorum. Şimdi Erdoğan’ın “sözleri ve icraatlarını” göz önüne alarak, kıyasla; 

Biri, kumar, içki, rüşvet haramdır dediği halde, bu fiilleri işlese, Allah sözüne göre değil, işlediği fiile göre sorumlu tutmuyor mu? 
Biri, adam öldürmek büyük günahlardandır dediği halde kalkıp birisini öldürse, Allah sözüne göre değil işlediği fiile göre sorumlu tutmuyor mu? Demek ki, önemli olan haram olduğunu söylemek değil, onu işlemektir. Medeni kanunda da cezalar söze göre değil, fiilin işlenmesine göre değerlendirilir. 
İşte bu örneklerde olduğu gibi, Erdoğan’ın ticareti kesmeden “İsrail terör örgütüdür” demesi önemlidir ama hiçbir anlam ve faydası yoktur. 

Biz, söz ve icraatın önemini Gazze üzerinden değerlendirmiş olsak ta, bunu, adalette, ahlakta, ekonomide, tarımda, enflasyon rakamlarında, kurda, kişi başı milli gelir, ithalat ve ihracat rakamlarında da verilen sözler ve gerçekleşen rakamları da katabiliriz. Yani vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz deyip, vatandaşın ezildiği, doların 3’ü 5’i geçmez deyip, bugün 33 bin olması gibi.  

Buraya kadar anlatılanlardan, sözün değil,  “icraatın” ölçü olduğu anlaşılmış olması gerekir. Buna göre, AKP’nin samimiyetini gör ve oyunu kullan. AKP’ye vereceğin her bir oy, bugüne kadar İsrail’le yapılan ticarete, yapılan zamlar, hukuksuzluklar, torpil, yolsuzluk ve israfa onay olduğu gibi, bundan sonra yapılacaklara da yetki vermek ve günahına ortak olmaktır. Tercih senindir.
 
AKP, 20 yıllık icraatıyla Türkiye’yi getirdiği durum ortada. Saadet Partisi ise söz ve icraatın bir olduğu, iki yüzlülüğün olmadığı bir gelecek için mücadele ediyor.

"Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar." (Müslim, İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel)
Vesselam