Sözlerine başlarken aramızdan ayrılan teşkilat mensuplarını anan Öz Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Devlet Sert, Öz Sağlık-İş Sendikası’nın 12 yılda sürdürdüğü büyük hizmetlerden bahsetti. Sert, “Öz Sağlık-İş Türkiye’nin her karışında, her bir taşında örgütlüdür. Sivil toplum kuruluşları içerisinde Öz Sağlık-İş Teşkilatı kadar örgütlü bir başka vakıf, dernek, sendika, kurum, kuruluş yok” ifadelerini kullandı.
“ÖZ SAĞLIK-İŞ GEÇMİŞİN GETİRDİĞİ TOZLU VE İSTİKAMETİ BELİRSİZ MÜCADELEYİ VİZYONER SENDİKACILIK ANLAYIŞI İLE DEĞİŞTİRDİ”
Öz Sağlık-İş Sendikası’nın yeni ve vizyoner bir sendikal anlayışı, büyük teşkilatı ile birlikte inşa ettiğinin altını çizen Genel Başkan Sert, “Geçmiş sendikal alışkanlıkları, geçmişin getirdiği tozlu ve istikameti belirsiz mücadeleyi bir yana bırakarak akademik bir sendikal yolculuğa çıkacağız dedik. Bu konuda çok şükür aşama da kaydettik.” dedi.
“SENDİKAMIZ TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK KAMUOYU ARAŞTIRMALARINDAN BİRİSİNİ 50 BİN DENEKLE GERÇEKLEŞTİRDİ”
Sağlık ve sosyal hizmet işçilerinin kurumlarıyla ilişkileri, iş-aile-ev uyumları, sorunlarının tespiti için Türkiye’nin en büyük kamuoyu araştırmalarından birini gerçekleştirdiğini vurgulayan Başkan Sert, “Türkiye’nin her yerinden, her kurum ve kuruluştan, hastanesinden, huzurevinden, çocuk evlerinden, bakım evlerinden, üniversitelerden 50 binin üzerinde üyemiz katıldı bu çalışmaya. Çok titiz bir değerlendirme ve analiz süreci yaşadık. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin kılcal damarlarına kadar indik, bir nevi sondaj yaptık. Sonuçlarını önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşacağız” şeklinde konuştu.
“AMACIMIZ, SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİSİNE ULUSLARARASI NORMLARDA BİR SENDİKAL HİZMET SUNMAK”
Başkan Sert sözlerine şöyle devam etti:
“Hedefimiz; Öz Sağlık-İş Sendikası çatısı altında Hakkını hukukunu bize teslim eden, bizimle yol yürüme arzusunu ibra eden sağlık ve sosyal hizmet emekçisine, günümüz koşullarında uluslararası normlarda bir sendikal hizmet sunmak, kazanımlarını artırmak, bu kazanımları sosyal sendikacılık anlayışı ile zenginleştirmek.
Her gün düzenli olarak takip ettiğimiz ülke gündemi, işçi gündemi, yine her gün raporlar halinde önümüze gelen dünyadaki sağlık ve sosyal hizmet emek kuruluşlarının küresel yaklaşımları, her Başkanlar Kurulu toplantımızda, her eğitimde, üzerinden defalarca kez geçtiğimiz sorun ve çözüm önerilerimize ilişkin yaklaşımlarımız bunun için. Biz buna yeni nesil sendikal yaklaşımlar diyoruz. Türkiye’nin en dinamik, en genç, en sosyal ve farkındalığı en yüksek işçileri olan siz sağlık ve sosyal hizmet işçileri için tüm bu bilimsel, ulusal ve küresel çalışma düzeni pratiğini uygulamaya devam ediyoruz”.
“ULUSLARARASI EMEK PLATFORMLARINI KÖKLÜ TÜRK SENDİKAL GEÇMİŞİMİZLE BULUŞTURDUK”
“Dünyayı global bir köy kalıbında değerlendirdiğimiz şu dönemde hiç kimse sadece ulusal sendikacılık yapamaz. Yerli ve Milli Sendikacılık yapar. Kendi insanımızın ihtiyaçlarını kendi normlarımıza göre de belirler ancak evrensel sendikacılığı, küresel değerleri ihmal edemez. Sendika olarak tam da bu noktadayız. İslam coğrafyasının umudu olan Dünya İslam Sağlık Birliği’nin kurucu üyesiyiz. Naçizane bendeniz bu birliğin Genel Sekreteri olarak uluslararası tüm toplantılarda Birliği temsil etmek üzere tevdi edilen Genel Sekreterlik görevini yerine getirmekteyim.
Avrupa Kamu Hizmetleri Federasyonu EPSU ve Uluslararası Kamu Hizmetleri Federasyonu PSI’ya eş zamanlı üyelik başvurusu yaptık, sonuçlanmasını bekliyoruz. Bu üyeliklere paralel olarak Avrupa da kamu hizmetleri çalışanlarını temsil eden ve bu manada en güçlü ses olan Unı Global gibi küresel işçi platformları ile de temas halindeyiz.
“İTİBAR HIRSIZLIĞI YAPAN SENDİKALARA İNAT YERLİ VE MİLLİ DURUŞ GÖSTERİYORUZ”
22 ülke ile ikili iş birliği anlaşması yaptık, karşılıklı eğitim ve tecrübe aktarımı programlarında bir araya geldik. Ülkemizi uluslararası platformlarda şikayet eden, güç duruma düşüren ve itibar hırsızlığı yapan kimi sendikalara inat, yerli ve milli duruşumuzu hep gösterdik. Uluslararası emek platformlarını artık köklü diyebileceğimiz Türk sendikal geçmişimizle buluşturduk, İşçi sendikacılığı konusunda hem Konfederasyonumuz HAK-İŞ’in tarihi misyonunu, hem de sendikamız Öz Sağlık-İş’in Rabbime şükürler olsun kısa zamanda nasip olan ve parmak ısırtan sendikal tecrübesini aktarma imkanları bulduk.
“EMEĞİN HİKAYESİNİ ÖZ SAĞLIK-İŞ SENDİKASI İLE YAZMAKTAN VAZGEÇMEYENLER KAZANDI”
“Bu yıl sendikal manada büyük bir mücadelenin içinden geçtik. Her anına sizler şahitsiniz. Bu yıl imzalanan Kamu Çerçeve Protokolü’nde HAK-İŞ koordinasyon Kurulu Başkanlığı’nı yürüttüm. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, HAK-İŞ ve TÜRK-İŞ Konfederasyonları olarak aylarca süren bir pazarlık masasının tarafı olduk. Talepler, taleplere verilen cevaplar, getirilen karşı teklifler, günlerce süren bekleyiş, masanın gidip geldiği anlar, Türkiye genelinde eylemler, Bakanlık önündeki hak arama günleri, yürüyüşler, basın açıklamaları, türlü türlü eylem modelleri. Tüm talepler bütün çıplaklığı ile ortadayken, işveren tarafının günler süren sessizliği, işçiyi yoran, neredeyse yok sayan, sabırları tüketen bir süreç yaşadık ama inandığımız bir yol vardı ve kararlıydık.
HAK-İŞ olarak ve kamunun en büyük işçi sendikası Öz Sağlık-İş olarak kararlıydık çünkü; haklıydık. Çünkü sadece ve sadece; Hak ettiğimizi istiyorduk. Caddelerde, sokaklarda haykırdık, hastane önlerinde, meydanlarda oturduk ses yükselttik. Biz düşman değiliz, biz bu devletin işçisiyiz. Görmezden gelemezsiniz dedik. Her dakika, bir sonraki kazanım için uğraştık. Büyük fedakarlık, büyük bir mücadele sonrasında 2025 yılı KÇP’sini imzaladık.
O günde söylemiştik. Sorumluluğunu omuzlarımızda hissettiğimiz 600 bin kamu işçisi çok daha fazlasını hak ediyor ama ülkenin şartları, dünyanın durumu ortada iken, her geçen gün bölünen ekmeğimizin daha fazla küçülmesine izin veremezdik.
Evet, o masada, o meydanlarda 600 bin kamu işçisi adına bulunduk. Ama bir de kamunun en büyük işçi kadrolarını barındıran Öz Sağlık-İş olarak da bulunduk. Özellikle kamu işçileri arasında en düşük ücreti alan sosyal hizmet işçilerimizin bu sıkıntısını çözebilmek adına, çok daha büyük bir mücadelenin içine girdik ve sonunda başardık. Sosyal hizmet işçisinin geçmiş prangalarını, yeni toplu iş sözleşmemizle tamamen çözdük. Sosyal hizmet işçisi kardeşlerimizi kamunun üvey evladı muamelesinden büyük oranda kurtardık. Yetki sürecinde ne dediysek, neyi söylemişsek hepsini yerine getirdik. Bu KÇP’nin kazananı çok oldu, ama en büyük kazanç, en mağdur olan kesim adına sosyal hizmet emekçilerinin oldu.
Yani Emeğin hikayesini Öz Sağlık-İş Sendikası ile yazmaktan vazgeçmeyenler kazandı. Siz inandınız, sabrettiniz. Biz de en büyük sendikal mücadeleyi sizin için verdik. Hepinize çok teşekkür ediyorum”.
“Türkiye’nin En Büyük Sözleşmesini Sağlık İşçilerimiz Adına İmzaladık”
“Sendika olarak kamuda örgütlü olduğumuz 2 büyük kurumumuz var. Birisi Sağlık Bakanlığı diğeri Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı. Sosyal hizmet emekçilerinin aylardır yolunu beklediği toplu iş sözleşmesinden hemen sonra Sağlık Bakanlığı işyerlerinde çalışan arkadaşlarımızın sözleşmelerini bitirdik. Sosyal hizmet işçisine nazaran daha iyi durumda olan sağlık işçilerinin de kendi kurumlarında çözüm bekleyen ve bizim için eş değerde gördüğümüz sıkıntılarının bir bölümünü de bu sözleşmede çözdük çok şükür.
Dünyanın gıpta ile baktığı Türk Sağlık Sisteminin omurgası, bel kemiği sağlık çalışanlarıdır. Sizin o fedakarlığınız, sizin o korkusuz cesur emek mücadeleniz, sizin o pandemi karanlığını aydınlatan ışığınızdır. Elbette kazanacaktınız, elbette kazanımlı bir sözleşmeye imza atacaktık. Çok şükür öyle de oldu. Kamudaki işçiler adına Türkiye’nin En Büyük Sözleşmesini İmzaladık. Tam 200 bin işçi adına attık o imzaları. Her biri bu ülkenin kahramanı olan 200 bin sağlık işçisi için yeni bir dönem başladı.
Sizin üstlenmiş olduğunuz riskler, bu sözleşme ile kazanıma dönüştü. Aslında; sürdürülebilir diyalogla oturulan toplu sözleşme masası, sorunların doğru tanımı, afaki talepler değil, reel öncelikler kazanımlı toplu sözleşmeye dönüştü. Tabii ki hakkınız hep daha fazlası onun içinde; emeğin en güzel hikayesini yazan 200 bin kişilik bu en kalabalık kalemler, Sendikaları ile birlikte çok daha fazlası için mücadeleye devam edecekler. Sözleşmemiz hayırlı olsun arkadaşlar”.
“BU İŞÇİ, ALIN TERİNİ NEREDE DÖKÜYORSA ÖZ SAĞLIK-İŞ ORADADIR”
“Bu iki kurumun yanı sıra Türkiye genelinde örgütlü olduğumuz diğer kurumlar üniversitelerdir. Ülkemizde 48 üniversite hastanesinde 39 binin üzerinde sağlık işçisi çalışıyor. Geçtiğimiz yıl bu konuda büyük bir örgütlenme seferberliği başlattık. Şu an 48 üniversitenin 25’inde örgütlüyüz, hepsinde yetkili sendikayız. Bu hastanelerde çalışan 17 bin üyemiz var. Ama bu yeterli değil.
Madem; Bir örgütlenme becerisinden söz ediyoruz, madem; Öz Sağlık-İş’in kazanımlı toplu sözleşmelere imza atma becerisi var, madem; bazı üniversitelerde imzaladığımız toplu iş sözleşmeleri parmakla gösterilecek nitelikte, o zaman bundan neden bütün üniversite sağlık işçileri faydalanmasın? Neden hepsinde örgütlenemeyelim? Neden hepsinde yetkili sendika Öz Sağlık-İş olmasın. İşte tam da burada bizlere çok büyük bir görev düşüyor arkadaşlar; Genel Kurulumuzdan hemen sonra illerimize döndüğümüzde, yetkili olmadığımız ne kadar üniversite hastanesi varsa, oralara gideceğiz. İşçinin bulunduğu yer neresiyse oraya gideceğiz. Çamaşırhanede mi oraya, kapıda güvenlikte mi oraya, ameliyathanede mi oraya, idari ofislerde mi oraya, kimyasal çöp konteynerinde mi işte tam da oraya. Bu işçi, alın terini nerede döküyorsa oraya gideceğiz arkadaşlar.
Önce insani vasfımızı göstereceğiz, işçi ile hemhal olacağız. Halini hatırını soracağız. Sendikamızı anlatacağız. Sendikamızı bizden dinleyecekler. Haklarını bizden öğrenecekler. Üye olurlar olmazlar, o iş işçinin kendi iradesinde ama üniversitelerde dahil örgütlü olduğumuz tüm yerlerdeki işçi arkadaşlarımız bizi önce bizden dinleyecekler. Bizden öğrenecekler. Tüm teşkilatımızın bu konuda gösterdiği duyarlılığa da buradan bir kez teşekkür ediyorum”.
“ÇALIŞANLARIMIZI SOSYAL BİR HAYATA SENDİKASI ELİYLE ULAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORUZ”
“Öz Sağlık-İş Sendikası olarak yeni nesil sendikal anlayışımızın öne çıkan sorumluluklarından bir tanesi de sosyal sendikacılık. İşçiyi; sadece çalışan, sadece alın teri döken, sadece evine ekmek götürmeye çalışan bir robotik anlayıştan uzağız. Tüm emekçiler ve sağlık ve sosyal hizmet emekçileri, Öz Sağlık-İş üyesi tüm işçiler; aileleriyle, çoluk çocuklarıyla, iş dışı yaşamlarıyla, sosyal ve özel hayatlarıyla vardır. Soyutlayamazsınız, yok sayamazsınız. Evet, onun ekmeğini artırmak en büyük sorumluluğumuz. Peki hem onun hem çoluk çocuğunun refahına katkı sağlamak? Motivasyonunu artırmak, sosyal bir hayata sendikası eliyle ulaştırmak? Sendikasının öz kaynaklarını önce onun için kullanmak? İşte tüm bunların bizi getirdiği noktayı şimdi sizlerle paylaşıyoruz arkadaşlar.
Sendikamız Öz Sağlık-İş, üyelerinin tamamının aileleriyle, çoluk çocuklarıyla birlikte tatil yapabilmesine imkân sağlamak amacıyla Antalya Kemer’de 5 yıldızlı bir otel satın aldı. Baştan ayağa, prizinden havuzuna, yatağından sahiline, iskelesinden yeme içme anlayışına kadar her şeyini yeniden planladığımız Antalya Kemer Otelimizi, bu yıl Temmuz ayı itibariyle tam kapasite üyelerimizin kullanımına sunduk. Üyelerimiz denize sıfır, kendi koyu olan, kendi otellerinde tatil yaptılar. Şimdi size bir sayı vereceğim. Biz oteli aldığımızda sosyal medya üzerinden büyük bir linç başladı. Oteli kendileri için aldılar, üyeye açmazlar diyen bir sürü linç yedik arkadaşlar. Vereceğim rakama dikkat edin: Büyük bir tadilat geçiren otelimiz, bu yıl ilk üyelerimizi Temmuz ayında ağırladı; sezonu da 1 hafta önce kapattı. Temmuz - Ekim ayı sonu aralığında otelimizden çoluk çocuğu ile birlikte tam 55.102 Öz Sağlık-İş ferdi ailesiyle birlikte faydalandı.55 bin kişi, 5’er günlük deniz tatilini sendikası Öz Sağlık-İş’in 5 yıldızlı otelinde yaptı.
Ankara’da ve İstanbul’da da 2 şehir oteli satın aldık. Sizler, üyelerimiz, eşleriniz, çocuklarınız Ankara ve İstanbul’a geldiklerinde artık başka otellerde değil, misafirhane mantığıyla hareket eden ama turizmcilik açısından 4 yıldızlı otellerde kalıyorlar.
Bütün bunlar, henüz 12 yaşında olan bir sendika için gerçekten ama gerçekten büyük bir başarı. Sosyal sendikacılık adına da çok büyük bir kazanım.
Sağlık ve sosyal hizmet emekçisi üyemiz çok çok daha fazlasına layık. Helali hoş olsun”.
“HER FİRAVUNA BİR MUSA YETECEK, GAZZELİ O ÇOCUKLAR DA BÜYÜYECEK”
“7 Ekim 2023 tarihini beynimize kazıdık. Ruhumuza kazıdık. Kıyametin kopacağı güne kadar da tüm benliğimizde saklayacağız. Tarih boyunca insanlığın gördüğü en büyük katliam yaşandı Gazze’de. Tüm dünyanın gözü önünde, Dünyanın tüm aktörlerinin, milletlerin gözü önünde. İslam aleminin gözü önünde. Bu yaşananlar, Filistin davasının, Kudüs davasının gördüğü ilk yok edilme, ilk cinayet, ilk toplu öldürme vakaları değildi belki ama
Terör devleti katil İsrail’in 7 Ekim’de başlattığı bu katliamda, bu soykırımda, çoluk çocuk demeden 70 bin masum sivil Gazzeli katledildi. 180 bine yakını da yaralandı.
Bugün gelinen noktada sağlanan ateşkesten, akan kanın durmasından elbette memnun kalmıştık. Katliam duracak sanmıştık. Ama öyle olmadı… Durmadı eli kanlı katiller. Durmuyorlar. Ateşkes tam 200 kez ihlal edildi. Terör devleti İsrail, ateşkesten sonra bile tam 200 kez “kimse bana karışamaz, istediğimi yaparım” dedi. Ateşkesten sonra bile 260 masum Gazzeliyi katlettiler. Nasıl inanacağız, nasıl güveneceğiz?
Ateşkes konusunda, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın olağanüstü çabası başta olmak üzere, Türkiye’nin bölgesel gücü asırlardır görülmemiş bir zirveye ulaştı. Sağ kalan Gazzeliler adına sonuna kadar arkasındayız; Allah kendisinden razı olsun.
Ama endişelerimiz var. Katil İsrail karşısında son nefesine kadar topraklarını terk etmeyen, bir dakika sonra şehit olacağını bile bile ülkesinde kalan Gazzeli’nin savaşta vermediğinin, masada verilmesinden endişeliyiz. Filistin’in müstemlekeye dönüştürülmesinden endişeliyiz. Filistinlilerin yönetmediği, yok sayıldığı devletlerin kurulmasından endişeliyiz. Dünyanın siyasi akbabalarının o kutsal topraklara, o cennet topraklara göz dikmesinden endişeliyiz.
Bu konuda Gazze’nin, Filistin’in garantisinin Türkiye ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olacağına bütün kalbimizle inanıyoruz”
“ÖZ SAĞLIK-İŞ OLARAK GAZZE’DE AÇTIĞIMIZ OKULDA 350 YETİM VE ENGELLİ ÇOCUK EĞİTİM GÖRÜYOR”
“Kudüs davası, 2 milyarlık İslam aleminin ortak davası, ortak hafızası ve ortak mirası. HAK-İŞ olarak, Öz Sağlık-İş olarak her zaman kırmızı çizgimiz oldu. Bu mirastan dün de vazgeçmedik, bugün de vazgeçmiyoruz. Her daim hakkı savunduk, Filistin halkının haklılığını savunduk. Sonra Öz Sağlık-İş Sendikası olarak bir şey daha yaptık arkadaşlar. Gazze’de, Öz Sağlık-İş Sendikası Umut Köprüsü Engelliler Okulu açtık. Okulumuz Gazze’nin biraz kuzeyinde, Deyir Al Balah bölgesinde. 350 Gazzeli yetim ve engelli çocuk bu okulda hem eğitim görüyor, hem de fizik tedavi ve rehabilitasyona tabi tutuluyor. 3 katlı, 18 derslikli okulumuzda laboratuvardan kütüphaneye; mescidinden fizik tedavi merkezine, yüzme havuzuna kadar her şey var. Aklınıza gelebilecek her türlü ayrıntı okulumuzda mevcut. Tamamı sendikamızın öz kaynakları ve üyelerimizin gönüllü bağışları ile yapılan bu okulumuz çok şükür ayakta. Katliamlar başladığında bir süre eğitime ara verilmişti. O zaman zarfında da Öz Sağlık-İş Gazze Okulu’nda 200 Gazzeli aile barındı. Biz bir çığlık duymuştuk aslında. Engelli ve yetim Gazzeli çocukların hayata tutunma çığlığını duyduk. Tüm ailelerini kaybetmiş, üstelik yaşamlarını sürdürebilmelerinin karşısında fizikî ve zihinsel engeli bulunan bu çocuklara, bu ülkenin şifa dağıtan elleri sahip çıktı!
“GAZZELİ ENGELLİ YETİM ÇOCUKLARIN KAHRAMANI OLDUNUZ”
Sağlık ve sosyal hizmet emekçisi Öz Sağlık-İş üyeleri, yüreklerinden kopan bağışlarla sendikalarına destek oldular ve Gazze’de bu yetim ve engelli okulunu açmayı başardık. Allah hepinizden razı olsun. Sizler, engelli ve yetim Gazzeli çocukların yarınları için duydukları endişeye nefes oldunuz!
Belki bir gün, kendi ülkeleri adına yazacakları özgürlük hikâyelerinin kahramanı oldunuz! Hepinize tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
“ÖZ SAĞLIK İŞ GAZZE MUTFAĞI’NDA HER GÜN 1500 KİŞİYE SICAK YEMEK ÇIKARMAYI BAŞARDIK”
Dünya Sağlık Örgütü, Ağustos ayında Gazze’de kıtlık ilan etti. İşte sendika olarak duyarsız kalmadığımız bir konu da bu oldu.
Öz Sağlık-İş Sendikası Gazze Mutfağı kuruldu.
Her gün katliamlardan sağ kurtulmayı başaran ama açlıktan ölmek üzere olan 1500 Gazzeli çoluk çocuğa, tüm imkânsızlıklara rağmen bölgedeki partnerlerimizin yardımı ile sıcak yemek çıkarmayı başardık.
Bir aydan beri, her gün 1500 Gazzeli masumun karnı; Öz Sağlık-İş Sendikası üyelerinin sonsuza kadar sevabına nail olacağı sadaka-i cariyesi ile doyuyor. Allah sizlerden bin kere razı olsun kardeşlerim”.
“DÜNYANIN NERESİNDE HAKKI HUKUKU İHLAL EDİLEN BİR İNSAN VARSA TÜM GÜCÜMÜZLE YANLARINDA OLACAĞIZ”
“Biz HAK-İŞ olarak, Öz Sağlık-İş olarak dünyanın neresinde bir mazlum, bir mağdur, bir garip, hakkı hukuku ihlal edilen bir insan varsa tüm gücümüzle yanlarında olmaya devam edeceğiz. Bu da böyle bilinsin arkadaşlar.
Evet, biz sendikayız; hak mücadelesi veriyoruz. Emeğin hakkını koruma gibi asli bir görevimiz var. Ama insanız. Vicdanımız var, merhametimiz var. Sivil toplum örgütü duyarlılığımız var. Müslümanız; din bağımız, tarih bağımız, kültür bağımız var. Kopmayan bir millet bağımız var.
Bunları görmezden gelirsek ecdadımıza, inancımıza, tarihimize, kültürümüze karşı borcumuzu ödememiş oluruz. Evlatlarımıza onurlu bir duruş, yaşanabilir bir dünya bırakmamış oluruz.
Dahası bu dünyanın vicdanını, vicdansızlara teslim etmiş oluruz”.
“ASGARİ ÜCRETİ ORTALAMA ÜCRET HALİNE GETİREN VE İŞÇİYİ ÜCRETİYLE KÖLELEŞTİREN DÜZENE KARŞIYIZ”
Biliyorsunuz, asgari ücret tespitine ilişkin çalışmalar başladı. Ortalama ücret haline gelen ve işçiyi ücretiyle köleleştiren böyle bir düzene karşıyız. Konfederasyon Genel Başkanımız Sayın Mahmut Arslan’ın da açıkladığı gibi, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısı değişmedikçe işçi kesiminin katılmaması yönündeki karar çok doğrudur. Biz de destekliyoruz.
Komisyonun, asgari ücretliyi temsil etmeyen yapısına itiraz ediyoruz. Dünyada bunun pek çok modeli var. Ülkemizin ekonomik ve sosyal yapısına uygun modeller var. Konfederasyonumuz HAK-İŞ’in de böyle bir çalışması var. Kurulun yapısı değişmeli; asgari ücret, tüm kesimlerin katılım sağladığı, bilimsel temeli olan, sivil toplumun katkı sunacağı bir modelle belirlenmeli.
Ülkenin ekonomik şartlarını elbette biliyoruz ama biz; büyüyen ekonomiden, arttığı söylenen millî gelirden, yaşamdan, huzurdan, insanca geçinmekten pay istiyoruz.
“İŞÇİ VERGİ CENDERESİNDEN KURTULMAK İSTİYOR”
Bu vergi cenderesinden kurtulmak istiyoruz. Evimize götürdüğümüz ekmeği bölüp parça parça yutan bu sisteme itiraz ediyoruz.
Taşerondan kadroya geçerken hiçbir sorumluluğu olmadığı halde kapsam dışı kalan kardeşlerimizin hâlen görmezden gelinmesine itiraz ediyoruz.
696 sayılı KHK’nın ürettiği en büyük sorun olan tayin yasağına tabii ki itiraz ediyoruz. Hatta aileleri bölüp parçalayan bu yasağın varlığının devam etmesini, 2025 yılını “Aile Yılı” ilan eden Sayın Cumhurbaşkanımızın sözünün yerde bırakılması olarak görüyoruz.
Çalışma hayatı ve emek mücadelesinin; kimisi zamana bırakılmış, kimisi ötelenmiş, kimisi görmezden gelinmiş ne kadar sorunu, sıkıntısı varsa hepsine itiraz ediyoruz, çözüm yolları sunuyoruz ve tüm yetkilileri emeğin, alın terinin kutsallığını görmeye, sorunlarımızın bir an önce çözüme kavuşturulması yolunda adım atmaya davet ediyoruz”.