Bir fabrika sahibinin, fazla para kazanmak için ürünü hileli üretmesi ve diğer markaları kötülemesi, bir müteahhittin fazla para kazanmak için inşaatta kullandığı malzemeyi eksik, kalitesiz kullanması ve diğer firmaları kötülemesi, bir doktorun fazla para kazanmak için hastasını gereksiz ameliyata alması, bir esnafın fazla para kazanmak için tarihi geçmiş ürünleri satması, komşu esnafları kötülemesi veya iftira atması, nasıl kabul edilemez ise siyasetle uğraşan kişilerin de siyaseti dürüst ve ilkeli yapmaması ve diğer partilere iftira atması da kabul edilemez.
İnsanoğlu; ne iş yaparsa yapsın, hangi kademede görev alırsa alsın, kendisinde aranan temel vasıf; “adil, doğru, dürüst ve ilkeli” olmasıdır.
Ama maalesef her alanda ve her meslekte yalan, dolan, çalma, çırpma, kandırma, iftira, hile ve ayak kaydırma oyunları olduğu gibi daha fazlası maalesef siyasette olmaktadır.
Bu tutum, insanın inancı, ilke ve karakterine bağlı olarak değişebiliyor. Biz, bu makelemizde, hepimizin hayatını etkileyen ve şekillendiren siyasetçilerin üzerinde duracağız.
Bugün yapılan siyaset şeklini ve siyasi aktörleri gözünüzün önünde geçirin, söylediklerini ve icraatlarını hatırlayın. İstisnaları olsa da, genel olarak, “yalan, iftira, dürüst olmama ve ilkesizlik” görüyorsunuz değil mi?
Bundan dolayıdır ki, vatandaşa, “siyaset" sorulduğunda aldığımız cevap, “ilkesizlik, yalan, dolan ve güvenilmeyen kişi ve kurum” diye cevap alıyoruz. Vatandaş haksız mı? Elbette hayır.
Bugün, bazı partilerde ve siyasetçilerde, adaletsizlik, ilkesizlik ve rakip partilere iftira atmak veya dün söylediğinin zıddını söylemek, sıradan bir vaka haline gelmiştir. Bu kadar ilkesizlik olur mu?
Bahçeli'nin Erdoğan'a, Erdoğan’ın Bahçeli’ye söylediklerini hatırlayın. Yenilir ve yutulur sözler mi? Ama bugün beraberler!
Bahçeli ve Erdoğan'ın HDP’ye yönelik söylediği, “HDP, PKK’nın siyasi uzantısıdır” sözleri ve HDP’yi meşru görmemelerine rağmen, Meclis Genel Kurulunda ve lokantasında yan yana oturmaları, bütün komusyonlarda beraber çalışmaları, Meclis Başkan Vekilliği sırası, HDP’li üyede olduğu günlerde, AKP ve MHP'liler, konuşmak istediklerinde, HDP’li Başkandan nezaket ve saygıyla izin istemeleri, hazine yardımının yapılması, 2019 yerel seçimlerinde, Cumhur ittifakına destek niyetiyle, Abdullah Öcalan’dan mektup getirtip, TV’lerde okutmaları, Osman Öcalan’ı TRT Kürdiye çıkartmaları ve son olarak Anayasa değişikliği için Adalet Bakanı, Bekir Bozdağ’ın Başkanlığındaki heyetin, HDP’yi ziyaret edip fikir ve desteklerini talep etmeleri…
Bu ziyaret sonrası, sıvının girdiği kabın şeklini alması gibi bazı AKP’lilerin hemen söylem değişikliğine gitmeleri, hatta Urfa Milletvekili: “Hdp legal bir partidir görüşülmesi değil, görüşülmemesi doğru değildir” demesi… (ki doğrudur.)
Erdoğan ve Bahçeli’nin HDP’ye selam veren muhalefet partilerine ateş püskürmeleri, onları “terör uzantısı partiyle işbirliği yapmakla” suçlamaları, 6 masada olmadıkları halde, 6’lı masanın 7.Ayağı olduğunu ısrarla iddia etmeleri, Togg’un açılışına, bütün partileri davet ettikleri halde, HDP’yi davet etmemeleri, HDP’nin kapatılma davası Anayasa Mahkemesinde dururken ve Bahçeli’nin dünkü grup toplantısında; “AKP'nin HDP ile görüşmesine: "AK Parti grubunun, Meclis'te grubu bulunan partilerle görüşmesi son derece doğaldır" demesi…
Siyasetteki, çifte standartı, çelişkiyi, U dönüşlerini, zikzakları, önceki söylemlerinden çark etmeyi ve ilkesizliği en açık şekilde göstermektedir.
Yine, Millet İttifakına, "zillet-illet ittifakı" denilmesi, siyasilerin yargı mekanizmasına müdahalesi ve yolsuzluk, rüşvet torpil gibi ahlaksızlıklara isimlerinin karışması, menfaat ve çıkar karşılığında sermaye sahiplerinin talepleri doğrultusunda kanun değişikliği veya yeni kanunlar çıkartmaları, yandaş şirketlere, adrese teslim ihaleler yapmaları 85 milyon vatandaşın parasın bir avuç yandaşa aktarmaları, vatandaşı işsiz, yoksul ve borçlu bıraktıkları halde, vatandaştan yana olduğunu iddia etmeleri...
Bir oy fazla almak veya şahsi menfaat sağlamak için, rakip partileri kötülemek maksadıyla hiç çekinmeden iftira atmalar, çok rahat bir şekilde yalana başvurmalar...
Böyle bir siyaset anlayışı, olabilir mi? Ama maalesef oluyor.
Halbuki, işi ve görevi ne olursa olsun, her Müslümanın “ her türlü yalan, iftira, suizan ve adaletsizlikten kaçınması gerektiğine dair, İslam'ın birçok emir ve yasakları vardır.
Biri, Ya Resulallah! “Bana İslam hakkında kısa ve öz bir şey söyle” der. Rasulallah (sav) “Allah'a inandım de, sonra dosdoğru ol” buyurmuş. Bu emirle bize, hayatımızda temel çerçeveyi göstermiştir.
Başta siyasetçiler olmak üzere, herkes her işi bu emre göre yapmak zorundadır.
Tabi burada, vatandaşa da büyük bir sorumluluk düşmektedir. Dürüst ve adil olmayan, şartlara göre yön değiştiren, ilkesiz, yalan, rüşvet, torpil ve yolsuzluk iddialarına ismi karışan siyasilere destek olmamalıdır.
Siyesette; doğru, dürüst ve güvenin, adalet, nezaket, saygı ve sevginin, diyalog ve barışın hakim olduğu bir gelecek dileğiyle…
Vesselam