Malum 13.11.2022 Pazar günü İstanbul İstiklal Caddesinde, vahşi bir terör saldırısı sonucu, 6 vatandaşımız hayatını kaybetti 81 vatandaşımız da yaralandı.
Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa, acılı ailelerine de sabır diliyorum.
Terör saldırılarıyla, başkasının, kan, gözyaşı ve acısı üzerinden, toplumda korku, endişe ve panik meydana getirerek, toplumu dizayn etmeye çalışan, dışardaki ve içerdeki tüm kirli el ve ilişkiler ağında bulunanları ve terörü gerçekleştiren maşaları şiddetle lanetliyorum.
Kökünü Latince "terrere" sözcüğünden gelen "korkudan dehşete düşmeye sebep olma" anlamlarına gelen terör sözcüğünün, Türkçe karşılığı "yıldırma ve korkutma" anlamına gelmektedir. Fransızca Petit Robert sözlüğünde de "bir toplumda bir grubun halkın direnişini kırmak için meydana getirdiği ortak korku" diye açıklamaktadır.
Terör, “Siyasi Terimler ve Örgütler” sözlüğünde "kamu otoritesini veya toplum yapısını yıkmak için girişilen korku ve yılgınlık saçan şiddet hareketleri" olarak belirtilmektedir.
Terörün anlamına bakıldığında maksadın, “toplumda korku, endişe ve panik yaratmak üzerinden bazı sonuçları elde etmek olduğunu” görüyoruz.
Başka bir ifade ile terörün amacını; “Korku, endişe ve panik oluşturarak, toplumda mevcut kanaat ve yönelmeyi değiştirmek” şeklinde de açıklayabiliriz.
Bazı çelişkiler olsada, biz resmi açıklamaları doğru kabul etsekte, bazı soruların cevabını aramak gerekir.
Bu terör saldırısı, kime yarar? İstihbarat zaafı var mı? Failin, “patlama öncesi giyim tarzı, patlama sonrası eve gitmesi, hemen yakalanması ve görüntüsü? Soylu: “Teröristlerin ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz" demişti. O zaman neden bu saldırı engellenemedi? Büyük konuşmanın anlamı nedir? Sınırlarımızı kim kevgir haline getirmiş? Bunun siyasi bir sonucunun olması gerekmez mi?
Reuters Haber Ajansı, bir Türk yetkiliye dayanarak, Somali/Suriye’li arap kadının, İŞİD’le bağlantılı çıkma ihtimalini gözardı etmediklerini yazması ve PKK ve PYD’nin olayla ilişkilerinin olmadığını açıklaması, saldırıyı daha da karmaşık hale getirmektedir.
İstiklal Caddesi saldırısı ve bir süre önce Mersin’deki saldırı bizlere, 7 Haziran - 1 Kasım arası, 5 aylık terör saldırılarını hatırlatıyor. Herkesin geçmişten ders çıkarması lazım ki bu olayların önü alınabilsin. Bu süreçte ne olmuştu?
7 Haziran 2015 ile AKP tek başına iktidar olamayınca, formaliteden CHP ile koalisyon görüşmeleri yaptı ve AKP ile CHP koalisyonu kurulamayınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan Hükümeti kurma görevini teamüllere göre ikinci parti CHP’ye vermesi gerekirken vermeyip ülkeyi seçimlere götürdü. 7 Haziran 2015 seçimleriyle, AKP’nin ilk kez kaybettiği ve tekrar tek başına iktidarı kazandığı 1 Kasım 2015 tarihleri arasında ciddi terör saldırıları yaşandı. Bu 5 aylık dönemde, yani iki seçim arasındaki yaşanan vahşi terör saldırılarında toplamda 862 vatandaşımız hayatını kaybetti. Ve 1 Kasım 2015’te yapılan seçim sonrası AKP, tek başına hükümeti kurma çoğunluğunu elde etti. Ve terör saldırıları son buldu.
Benzer olayların yaşanmaması için, bir an önce 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 döneminde ve Mersin ile İstanbulda yaşanan son terör saldırılarını araştırmak için "meclis araştırma komisyonu" kurulmalıdır.
Hem Mersin, hem de İstanbul’daki saldırı sonrası vatandaşta; “seçimlere gidiyoruz benzer olaylar olacak” diye oluşmuş algıyı, iktidar gerçek failleri ortaya çıkararak temizlemesi lazımdır.
Terörün sebep ve kaynağı doğru tespit edilmezse, önlenmesi ve yok edilmesi mümkün değildir.
Dış ve iç kaynaklı olmak üzere iki ana başlıkta değerlendirmek gerekir.
Küresel güçler, sömürü düzenlerini devam ettirmek için, gelişmekte olan ülkelerde, kendi içlerinde veya komşu ülkelerle sürekli kaos, şiddet, çatışma ve savaşın olmasını ister ve bunun için de sürekli projeler yapar.
Dış teşhis ve tedbirler:
ABD’nin Ortadoğu’da takip ettiği metod; Önce, ırk, dil, din veya mezhepler üzerinden çatışma tohumlarını eker, grup veya ülkeleri silahlandırır, eğitir, aralarında çatışma çıkarır, birbirlerini yemelerini seyreder ve son olarak barış! yalanıyla asker gönderir.
Bakıyoruz, AKP iktidarı, burada da, iki yüzlü bir politika izliyor. Bir yandan "müttefik", "dost" ve “beraber yapacağımız çok iş var” diyor, diğer tarafta da “terörü destekliyor” diye taziye mesajını kabul etmiyor!
Halbuki bunu bildikleri halde, alternatifler oluşturmadan, yıllardır ilişkilerini güçlendirerek devam ettiriyorlar.
Türkiye komşu ülkelerle barışık olmalı, Türkiye, Irak, İran, Suriye, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve teröre bulaşmamış diğer Kürt gruplarıyla oturup hak, adalet ve kardeşlik ekseninde Kürt sorununu çözülmelidir. Ki ABD, bu sorunu çatışma vesilesi yapmasın.
Yine başta ABD, İsrail ve İngiltere olmak üzere, Batılı küresel güçlere karşı, D8’i canlandırmalı, İslam Birliğini kurarak, askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel her alanda iş birliğini artırmalıdır. Ki küresel güçlerin Bölgedeki oyunları bozulabilsin. Yoksa bu terör olayları ve diğer çatışmalar bitmez, her saldırı sonrası taziye ve üzüntülerimizi paylaşacak, ateş düştüğü yeri yakmış olacak ve bir süre sonra unutmuş olacağız.
Hep şikayet etmek yerine, bu oyunları bozmak, bozmak için de, laf ve hamasi nutuklar değil, icraat yapmak gerekir.
İçerde alınacak tedbirler ise:
İktidar, ülke içinde, kutuplaştırma, ayrıştırma, ötekileştirme ve şeytanlaştırma politikasından bir an önce vazgeçmelidir.
Siyaset alanını genişletmeli, adalet, insan hakları ve fikir özgürlüklerinin önünü açmalıdır.
Muhalefete, zillet-ilet ittifakı demekten vaz geçmeli, diyalog ve iştişareye önem vermeli, kendisine muhalif olanları hain ve terörist görmek yerine, farklı fikir ve düşüncelerden istifade etmelidir. Farklı fikir ve düşünceleri bir zenginlik görmelidir.
Cumhur ittifakının bekasını, ülkenin bekasının önüne koymamalıdır.
Kendisine oy veren vermeyen herkesi kucaklamalı, Kürt halkının eşit yurttaş ve ana dilde eğitim hakkını anayasal güvence altına almalıdır.
Herkesin kendisini içinde göreceği, “insan ve adalet” odaklı yeni bir anayasa yapmalıdır.
Bu adımları atarak, iç barış tam anlamıyla tesis edilsin ve dış mihrakların kaşıyacağı bir sorun kalmasın.
İktidarın hamaset mesajları yerine, herkesin can ve mal emniyetinin sağlandığı ve herkesin her yerde kendini güvende hissettiği bir gelecek dileğiyle.
Vesselam