Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, JW Marriott Otel'de düzenlenen, “Masumiyet Karinesi ve Lekelenmeme Hakkı Sempozyumu”nun açılışında konuştu.

Adalet Bakanı Gül’ün, “‘Biz yapalım, hukuk arkadan gelsin’ değil, hukuk önden yürüsün, biz ona göre kendimizi ayarlayalım anlayışıdır, hukuk devleti.” sözü, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Kadın Muhtarlar Derneği’nin 3. Genel Kongresinde söylediği “Sen gece yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin. Kim yıktı, biz nereden bilelim?” şeklindeki ifadelerini hatırlattı.

Adalet Bakanı Gül, sempozyumun açılış konuşmasında şunları söyledi:

“Devletin temelinde adalet vardır”

“Bugün burada ‘masumiyet karinesi’ derken, ‘lekelenmeme hakkı’ derken, esas itibarıyla insan onurunu konuşacağız. Bu sempozyumda mıradımız, insanı insan yapan onuru ve itibar hakkını güçlendirme irademizi en üst seviyede ortaya koymaktır. Nitekim bizim siyaset ve hukuk anlayışımızın temelinde şu anlayış yatmaktadır. Devletin temelinde adalet, adaletin temelinde de insan vardır.

İnsan için bütün hakların üstünde hiç şüphesiz yaşam hakkı, en temel haktır ve biliyoruz ki yaşam hakkı, sadece nefes alıp vermekten ibaret değildir. İnsan için yaşamak hakkını anlamlı kılan, insan onuruna saygının mütemadiyen korunmasıdır. Doğuştan gelen hak ve özgürlüklerinin tanınmasıdır. İnsanın istediği gibi inanması, inandığı gibi yaşayabilmesidir.

Hukukun, işte bütün bu hakları koruması, en aslî görevidir. Bizim için de siyaseti anlamlı kılan, insanı hak ve özgürlükleriyle yaşatmaktır. Sadece nefes alan, vakit geçiren, ertesi güne çıkabilen, ‘Sağ salim çıkabildik hamdolsun’ diyebilen değil, insanı anlamlı kılan bütün hak ve özgürlükleriyle değerli, anlamlı ve bu hakları koruyan bir anlayıştır, esas itibarıyla yaşam hakkını tam anlamlı kılan.

Nitekim hukuk ve demokrasi tarihimiz, insanımızın hak ve özgürlüklerini koruma mücadelesinin bir tarihidir aynı zamanda. Elbette bu süreç çok çetin geçmiştir ve bugünkü kazanımlar çok kolay olmamıştır.

“Unutulan soykırım / unutulan zulüm tekrar eder”

Merhum Aliya’nın meşhur bir sözü var: ‘Unutulan soykırım, tekrar eder.’ Ben bunu günümüz Türkiye’sine uyarladığımızda ‘unutulan zulüm, tekrar eder’ diye ifade etmek isterim. Örneğin, hukukun millî iradeye zulüm aracı olarak yaşandığı 27 Mayıs’ı asla unutamayız. Yine gencecik fidanlarımızın ‘Bir sağdan, bir soldan’ diyerek darağaçlarına gönderildiği 12 Eylül’ü asla unutmayacağız. Yine insanımızı inançlarından, kültüründen, düşüncesinden, kılık kıyafetinden dolayı bölen, ayrıştıran, en temel haklarını rehin alan 28 Şubat’ı asla unutmayacağız ve hukuku kirli ajandasına alet ederek, iftira ve şantajlarla, kumpaslarla, tapelerle, itibar suikastlarıyla insanımızın onurunu lekeleyen hain terör örgütü FETÖ’nün 15 Temmuz ihanetini asla unutmayacağız. Elbette geçmişi unutmamak, o acı deneyimlerin tekerrür etmemesi için gereklidir ama yeterli değildir. Geçmişten ders çıkarmak da gereklidir. Yaşanan her şey, esas itibarıyla bugüne bir mesaj ve aynı zamanda sorumluluk ifade etmektedir.

“‘Biz yapalım, hukuk arkadan gelsin’ değil…”

Kanaatimce geçmişte yaşananlardan alınması gereken en önemli mesaj, hukuk devleti ilkesinin demokrasimiz açısından ne kadar hayatî bir öneme sahip olduğudur. Değerli arkadaşlar, bizim rehberimiz hukuktur, bizim rotamız hukuktur, bizim kılavuzumuz hukuktur. ‘Biz yapalım, hukuk arkadan gelsin’ değil, ‘hukuk önden yürüsün, biz ona göre kendimizi ayarlayalım anlayışıdır hukuk devleti. İşte bu inanç ve kararlılıkla Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde hukuk devletinden ve hukuka bağlılıktan bir milim sapmadan, ödün vermeden hedeflerimize yürüme kararlılığındayız. Biliyoruz ki hukuk devletinin özü, ahlâkî özü, insan onuruna duyulan saygı, ona verilen önem ve sağlanan korumada bulunmaktadır. Tüm insanlar, bu saygı, önem ve korumada eşittir. İşte bu hassasiyetin en temel göstergesi, masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkıdır.”