Saadet Partisi İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı, çok sayıda sivil toplum kuruluşunun katılımıyla, Çin’in Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine uyguladığı zulmü protesto eylemi düzenledi.

Eyüpsultan Meydanında sağanak yağmur altında gerçekleştirilen “Vicdanın olduğunu hatırla” temalı protesto eylemine,  Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdülkadir Karaduman’ın yanı sıra çok sayıda sivil toplum kuruluşunun temsilcisi katıldı.

Genç: Al bayrağın yanına gök bayrağı koyarak geldik

Anadolu Gençlik Derneği (AGD) İstanbul Şube Başkanı Yunus Genç, eyleme katılan sivil toplum kuruluşları adına yaptığı konuşmada, nerede bir zulüm ve acı varsa karşısında dimdik duran, mümin kardeşlerinin sesini Türkiye’ye ve dünyaya duyuran merhum Necmettin Erbakan’ın davasını devam ettirdiklerini ifade etti.

Dünya’nın dört bir tarafında Müslümanlara baskı uygulandığını belirten Genç, bugün de al bayrağın yanına gök bayrağı koyarak Doğu Türkistan’da baskı altında kalan müminler için bir araya geldiklerini söyledi.

Genç, “Bizler, oradaki kardeşlerimizin yalnız olmadığını haykıracağız, idarecilerimiz de o kardeşlerimiz için gerekli adımları atacaklar. Çin’in o zulümlerini 3 kuruşluk kredilere satmayacağız. Kardeşlerimizin her daim yanında olacağız. Allahu Tealâ, onların yardımcısı olsun” diye konuştu.

Nerede bir mazlum varsa, ırkını gözetmeden yanında olduklarını belirten Genç, “Onun haklarını savunmaya Türkiye’de, Dünya’nın başkenti İstanbul’da devam edeceğiz. Özgür Doğu Türkistan hayaliyle yaşıyoruz ve onun için çalışmaya gayret eden kardeşlerimizin yanında olacağız ve onlara destek vereceğiz” dedi.

Pamir: İslâm dünyası susarken siz bizim yanımızda oldunuz

Doğu Türkistan Teşkilatları Birliği Başkan Vekili Abdülhamit Pamir, konuşmasına, “Ey Türk kardeşlerim, sizlere, Doğu Türkistan’da Çin işkencesiyle inleyen 35 milyon kardeşinizden selâm getirdim” diyerek başladı.

Bütün dünya liderlerinin, bütün bir insanlığın, İslâm dünyasının, İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın ve Türk dünyası susarken siz değerli kardeşlerimiz, aramızda oldunuz. Sesimize ses verdiniz. Sizlere çok teşekkür ediyorum” dedi.

İstanbul’da yankılanmaya başlayan seslerinin Allah’ın izniyle bütün dünyada yankılanmasını temenni eden Pamir, sözlerine şöyle devam etti:

“Doğu Türkistan’da şu anda Müslümanlar ölüyor. Dünya kör, dünya sağır. Bunu görmezden geliyorlar. Sizlere şunu ifade etmek istiyorum: Müslüman kardeşlerim, eğer Doğu Türkistan’daki Müslümanlar hür ve bağımsız olamazsa, Türk dünyası ve Türkiye’deki Müslümanlar da hür ve bağımsız olamazlar. Tüm İslâm dünyası, bunu bilsin.”

Karaduman: Zulüm yaşanırken tarafsız kalmak namussuzluktur

Saadet Partisi Konya Milletvekili ve Gençlik Kolları Genel Başkanı Abdülkadir Karaduman, konuşmasına “Kışın soğuğuna aldırış etmeden, havanın yağmuruna aldırış etmeden, İbrahimleri yakan bu dünyada su taşıma uğruna karınca gibi safını belli eden aziz ve muhterem kardeşlerim” diyerek başladı.

Daha sonra basın bildirisini okuyan Karaduman, şunları kaydetti:

“Bu gece kıyamımız, duruşumuz, mücadelemiz, başta Doğu Türkistan olmak üzere, Dünya’nın dört bir tarafında inim inim inleyen Müslümanların kurtuluşuna vesile olsun.

Değerli kardeşlerim, bugün Dünya’nın başkenti İstanbul’umuzdayız. 85 yaşında cihat etmek üzere İstanbul’a gelmiş Eyüpsultan Hazretlerinin huzurunda, onu İstanbul’a getiren ruhla, onu İstanbul’a getiren inançla bu meydandayız. Ayaktayız ve kıyamdayız Allah’ın izniyle.

Bu meydanda insanlık için faydalı olanı desteklemek, insana zulmet olanı reddetmek için toplanmış bulunuyoruz.

Dünyanın gözleri önünde açık bir şekilde cereyan eden Doğu Türkistan’daki zulmü lânetlemek için buradayız. İkiyüzlü Batıdan medet ummak için değil, batısıyla, doğusuyla zulme karşı mücadele etmek için buradayız. Zalim Çin’in Yuan’ını Doğu Türkistanlıların gözyaşlarından daha değerli görmeyenler olarak buradayız.

Elbette ki Doğu Türkistan, bizim için Filistin kadar, Suriye kadar, Yemen kadar önemli ve hayatî bir meseledir. Bugün dünyanın sus pus kesildiği, insanların yaşadığı zulme gözlerini kapadığı, medyanın ambargo koyduğu, biz Müslümanların ise ne yazık ki çaresiz bir şekilde takip ettiği Doğu Türkistan ve Uygur Müslümanları için buradayız. Bugün, vahşi kapitalizmin ve zulmün bir diğer temsilcisi olan Çin Halk Cumhuriyeti’nin insanlık dışı uygulamalarını bu meydanda haykırmak için buradayız. “Doğu Türkistan’da bunca zulümler yaşanırken zulüm karşısında tarafsız olmak namussuzluktur” anlayışıyla buradayız.

“Doğu Türkistan’ı zalim Çin’e asla teslim etmeyeceğiz”

Bizler, kimden gelirse gelsin, kime yapılırsa yapılsın, bütün mazlumların yanında, bütün zalimlerin ise karşısındayız, elhamdülillah. Zira bizim bu çağda en önemli mücadelemiz, toprakları ve egemenlik hakları gasp edilmiş halkları, topraklarına ve egemenlik haklarına kavuşturmak olmalıdır. Bizler, Dicle’nin kenarındaki kuzuyu dolar karşılığında kurtların insafına terk edemediğimiz gibi, katil Çin’in Yuan’ının karşılığında da Doğu Türkistan’ı zalim Çin’e asla teslim etmeyeceğiz. Sonuçları ne olursa olsun, bu duruşumuzdan, bu kıyamımızdan asla vazgeçmeyeceğiz.

“Kötülük hüsrana uğrayacaktır diyen Erbakan Hocamız gibi buradayız”

Tıpkı, “Ben, doğrunun peşindeyim; kimin söylediği fark etmez. Ben, adaletin yanındayım; kim için ve kime karşı olduğu önemli değil” diyen Malik El Şahbaz (Malcolm X) gibi buradayız. “Her şey olup bittiğinde hatırlayacağımız şey, düşmanlarımızın yaptıkları değil, dostlarımızın sessizliğidir” diyen Aliya İzzetbegoviç gibi buradayız. “Allah’ım, ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyoruz” diyen Şeyh Ahmed Yasin gibi buradayız. “Allah’la pazarlık yapan, insanların pazarlık teklifine asla aldırış etmez” diyen Aslan Maşadov gibi buradayız. “Din kardeşleri en aşağılık, en rezil insanların elinde en kötü işkencelere maruz bırakılırken Müslümanlar nasıl olur da rahat uyur?” diyen Seyyid Kutub gibi buradayız. Ve yine, “Zulüm ebedî olamaz. Kötülük, mutlaka hüsrana uğrayacaktır” diyen Erbakan Hocamız gibi buradayız.”

“Yabancı istilâlara karşı tampon bölge”

Değerli kardeşlerim, Doğu Türkistan, Çin topraklarının dörtte biridir ve 8 ülkeye sınırı bulunmaktadır. Bu açıdan, tarihsel olarak bakıldığında bölge, Çin’in yabancı istilâlara karşı tampon bir bölge olarak gördüğü bir yerdir. Doğu Türkistan, petrol, uranyum, demir, kömür, altın, golfram, tuz, doğal gaz gibi stratejik yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip bir bölgedir. Doğu Türkistan’ın, Taklamakan Çölü’nün ilerisinde ve Çin Seddi’nin arkasında kalan tek toprak parçası olması sebebiyle Çin, işgal ettiği bu toprakları, Batıya açılan bir penceresi olarak görmektedir.

“300 milyon ton petrol, 220 milyar metreküp doğal gaz”

Petrol zenginliğinden dolayı “Umut Denizi” olarak adlandırılan tarım havzasının 10 milyar tonun üzerinde petrol kapasitesi olduğu ve bölgede yapılan araştırmalarda Doğu Türkistan topraklarında 300 milyon ton petrol ve 220 milyar metreküp doğal gaz kapasitesi olan 13 yatak olduğuna işaret edilmektedir. Çin sanayisi için hayatî önem taşıyan Orta Asya devletlerinden gelecek herhangi bir boru hattının doğal güzergâhı, Doğu Türkistan’dır. Böyle bir taşıma sisteminin Çin için sağlıklı ve en güvenilir olmasının yolu ise Doğu Türkistan’ı kendi denetimi altında tutmasıdır. Çin’in yer altı kaynaklarının dörtte üçü Doğu Türkistan topraklarındadır. Çin topraklarında çıkarılan 148 çeşit madenin 118 çeşidi, Doğu Türkistan’da yer almaktadır. Doğu Türkistan’da 2 trilyon tonluk kömür havzası olduğu belirlenmiştir. Bu da azgın Çin’in toplam kömür rezervinin yarısını oluşturmaktadır. Sıralamış olduğumuz ekonomik, stratejik ve demografik sebeplerden ötürü Çin Halk Cumhuriyeti, azılı dişerini ve pençesini Doğu Türkistan’a ve Uygur Türklerine geçirmiştir.

“Katliamlar, tutuklamalar, işkenceler, idamlar”

Peki, bugün Doğu Türkistan, böylesi bir öneme sahipken Doğu Türkistan’da nelerin olduğunu hep birlikte ifade ediyoruz. Doğu Türkistan, 200 yılı aşkın bir süredir Çin Halk Cumhuriyeti’nin zalim Çin devletinin zulmü altındadır. Sayısı 35 milyon olan Uygur Türkü, zalimlerin ambargosu altında yaşamaktadır. 5 Temmuz 2009’da yaşanan katliam dahil olmak üzere katliamlar, infazlar, keyfî gözaltı, tutuklama, işkence ve idam cezalarıyla, doğum kontrolü politikası nedeniyle gerçekleşen ölümler ve nükleer denemeler kaynaklı yaşam hakkına yönelik ihlâller, sistematik bir şekilde devam etmektedir.

Tek tipçi anlayışla, özellikle Uygur Türklerine yönelik, her alanda ayrımcı politikalar, fiilen devam etmektedir. Uygur dilinin yasaklanması, kısıtlanması ve diğer ihlâller, işgal süreciyle başlamıştır. Otonominin sözde kalması nedeniyle Uygur dili, dini, Uygur kimliği bugün en büyük tehlikenin içerisindedir. Ana dilinin kullanımındaki kısıtlanma, ana dilde eğitimin yasaklanması, Doğu Türkistan’daki en önemli ihlâllerin başında gelmektedir. Demografik yapının değişmesi, zorunlu göç ve yerleşim politikaları sonucunda çok sayıda insan, yerinden ve yurdundan edilmiştir. Ülkede özellikle Müslüman Uygurlar için gerek temel hak ve özgürlükler yönünden, gerekse temel insanî ihtiyaçlar yönünden çok ciddi sorunlar söz konusudur. Çinlilerin Uygur bölgelerine yerleştirilmesi, yine en önemli sorunlardan bir tanesidir.

“Uygur nüfusu, %90’dan %45’e düşürüldü”

1949 yılında Doğu Türkistan bölgesindeki Uygur nüfusunun genel nüfusa oranı, yüzde 90’ın üzerindeydi. Bugün ise bu oran, ne yazık ki yüzde 45’e düşmüş durumdadır. Çinlilerin oranı ise yüzde 40’ların üzerindedir. İfade özgürlüğünün kısıtlanması, haber alma, iletişim ve bilgi edinme özgürlüğünün kısıtlanması ile Doğu Türkistan’da yaşanan soykırım ve sistematik işkencelere sansür konulmaktadır.

“Kadınlar fuhşa zorlanıyor”

Katil Çin’in uyguladığı baskıcı politikalar, bölgeye uluslararası ulaşımı, insanî yardımların girişini ve hak ihlâllerinin yerinde tespitini imkânsız hale getirmektedir. Doğum kontrolü politikası, zorunlu kürtaj, genç kızların zorunlu işçi olarak çalıştırılması, Doğu Türkistanlı kadınların fuhşa zorlanması gibi kötülükler ise özellikle kadınların yaşadığı en büyük problemlerden bir tanesidir.

Yüzlerce kamp ve cezaevinde milyonlarca Doğu Türkistanlı, tutsak bir şekilde, türlü işkenceler altında gözaltında tutulurken biz, Uygur halkının yaşadığı bu sıkıntıları her platformda dile getireceğiz ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin, zalim Çin devletinin nasıl bir zulüm uyguladığını her yerde anlatacağız.

“Yöneticilerimizi Çin zulmünü kınamaya davet ediyoruz”

Başta kendi ülke yöneticilerimiz olmak üzere, tüm Müslüman devlet idarecilerini, Çin’in uyguladığı bu zulmü kınamaya ve diplomatik adımları atmaya davet ediyoruz.

Biz, Saadet Partisi Gençlik Kolları olarak buradan bir kere daha yinelemekte fayda görüyoruz ve ifade ediyoruz ki, bu zulmü asla kabul etmiyoruz. Bu zulmün ve vahşetin sona ermesi için hem Türkiye çapında hem de uluslar arası arenada elimizden gelen bütün gayreti sonuna kadar göstereceğiz.

Açıklamamızın başında ifade ettiğimiz gibi, Filistin, Suriye, Yemen ve bütün mazlumlar, bizim için nasıl ki azizse, Doğu Türkistanlı Uygur kardeşlerimiz de bizim için aynı şekilde azizdir. Zulümle hiçbir devlet ayakta kalmamıştır. Zalim Çin de en kısa zamanda yıkılmaya mahkûmdur, Allah’ın izniyle.

Son olarak bir kere daha ifade ediyoruz ki, zulüm asla ebedî olamaz. Kötülük, mutlaka hüsrana uğrayacaktır.”

Protesto eyleminde şu sloganlar atıldı:

“Avrupa değil İslâm Birliği”, “cenk, cihat, şehadet”, “Müslüman uyuma, kardeşine sahip çık”, “Dişe diş, kana kan, intikam intikam”, “Yaşasın bağımsız Doğu Türkistan”,”Kahrolsun zalim Çin”, “Doğu Türkistan yalnız değildir”, “Zalimler elbet hesap verecek.”