Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, TBMM’de düzenlenen Grup Toplantısı’nda konuştu.
Arıkan şunları dile getirdi:
15 TEMMUZ’UN YIL DÖNÜMÜ
Sözlerime 15 Temmuz Hain Darbe Girişiminin yıldönümüyle başlamak istiyorum.
Aziz milletimizin; iradesine, demokrasiye ve ülkemizin geleceğine vurulmak istenen bu hain darbede hayatını kaybeden aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor; gazilerimize sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.
Bu darbe girişimi, aziz milletimizin hiçbir şart altında, İstiklal ve İstikbalinden -canı pahasına da olsa- taviz vermeyeceğini tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir.
Yapılan araştırmalar şunu gösteriyor; Ekonomisi bozuk, milli geliri düşük, adil paylaşımdan uzak, şeffaf ve denetlenebilir olmayan, toplumsal barış ve huzurdan yoksun ülkeler, daha çok darbeye maruz kalıyor.
Darbeleri önlemenin yolu, darbelerden ders çıkarmak ve darbelere giden yollarda yapılan hataları tekrarlamamaktır!
Biz istiyoruz ki; bugün de geçmişteki hatalara düşülmesin.
Elbette her türlü terör örgütünün üzerine gidilmelidir.
Elbette Devlete sızmış her türlü illegal yapı dağıtılmalıdır.
Bunlar yapılırken masumlar değil, gerçek suçlular cezalandırılmalıdır.
Keyfiyet değil gerçek adalet esas alınmalı, İKTİDARIN GÜCÜ DEĞİL, HUKUKUN GÜCÜ İŞLETİLMELİDİR.
KÖYLÜLER ANKARA’DA
Bugün 16 Temmuz 2025, Grup Toplantımızı yapıyoruz.
Biz bu toplantıyı yaparken, az ilerimizde, Cemal Süreyya Parkı’nda, 3 Temmuz gününden bu yana sabahlayan köylüler var.
Tarım faaliyetlerinin yoğunlaştığı bir mevsimde, harmanlarını ve hayvanlarını bırakarak Başkent Ankara’ya geldiler.
Aç gözlü maden şirketlerine karşı yaşam alanlarını savunmak için köylerini savunmak için Ankara’ya geldiler.
Orman, mera ve zeytinlikleri korumaya yönelik ne kadar yasa varsa, hepsini ortadan kaldıran bir torba yasaya karşı destek istemek için günlerdir Cemal Süreyya Parkı’ndalar.
Görünen o ki; iktidar, orantısız bir güçle, TBMM’de çoğunluk olmanın verdiği bir güçle, KÖYLÜLERE karşı savaş açmış.
MADEN İŞÇİLERİ ARAMIZDA
Az ilerimizde onlar var, salonumuzda ise Türkiye Maden İşçileri Sendikası Orta Anadolu Şubesi Başkanı ve yöneticileri var. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz.
Yunus Emre Termik Santrali ve Maden Sahaları çalışanlarının sorunlarına dikkat çekmek için buradalar. 2016’da kayyum atadığınız, 2022’de özelleştirdiğiniz bu santralin çalışanları;
2016’dan beri mağdur durumda. 30 aydır maaşlarını düzenli alamıyorlar. Biriken birçok ödeme var. En kötüsü seslerini duyuramıyorlar.
Görünen o ki, iktidar; kayyum ve özelleştirme yoluyla her afette en ön safta mücadele eden MADEN İŞÇİLERİNE karşı da savaş açmış durumda.
TURİZM ÇALIŞANLARI AYAKTA
Geçtiğimiz hafta, TBMM’den yine bir torba yasa geçti. Bu yasanın içerisinde 6 gün çalışıp 1 gün tatil yapan işçinin elinden hafta tatili hakkı alındı.
Denildi ki Turizm İşletme Belgesi olan bir konaklama tesisinde çalışan işçi, 1 günlük tatil yapabilmek için önce 10 gün çalışacak. 6 günden fazla çalışmış olması da fazla mesai olarak sayılmayacak. Böylelikle konaklama tesisinde çalışan işçinin ayda 4 günlük tatil hakkı 2,5 güne inmiş oldu.
Tabii turizm sektöründe bu olunca diğer sektörlerde de aynı talepte bulunmaya başladılar: “Bizim işçilerimiz de 10 gün çalışsın, 11’inci gün tatil yapsınlar.” Denilmeye başladı
Görünen o ki, iktidar; yasa marifetiyle TURİZM İŞÇİLERİNE karşı da savaş açmış durumda.
POLİSLER BEKLEYİŞTE
Kafamızı nereye çevirsek; bir sorun, bir çözümsüzlük görüyoruz.
Bakınız, bugün salonumuzun içinde ve dışında birçok Emniyet mensubu kardeşimiz var.
Bu toplantımızı güven içerisinde yapmamız için gayret gösteriyorlar.
Ben hepsine bu gayretlerinden dolayı teşekkür ediyorum.
350 binden fazla polis memurumuz; Çok çalışıyorlar ama bunun karşılığında aldıkları ücret sürekli azalıyor.Fazla mesai yapıyorlar, ayda ortalama 240 saat mesai yapıyorlar ama mesai ücreti alamıyorlar. Ağır şartlar altında çalışıyorlar ama çözüm üretmeyen bir iktidarla karşı karşıyalar. İzinleri dağılımı adil değil. İkinci şark görevi baskısıyla polislerimiz ağır bir etki altına alınıyor. Bizler polislerimizin 2025 Türkiye’sindeki bu koşullarını kabul edemeyiz. Bu koşulları, intiharları, çözüm önerilerini defalarca dile getiren Ankara Milletvekilimiz Mesut Doğan Bey’e teşekkür ediyorum.
Görünen o ki, iktidar; POLİSLERİN de sesini duymuyor.
EMEKLİ İŞTE
Bu ülkede 2002 yılında Ak Parti iktidara geldiğinde çalışan ya da iş arayan emeklilerin oranı yüzde 36,6 idi. 23 yıllık AK Parti iktidarının neticesinde bu oran, yüzde 65,7’ye yükseldi.
Ne demek bu üç emekliden ikisi ya çalışıyor ya da iş arıyor.
Milyonlarca emekli, ellili, altmışlı, yetmişli yaşlarında güvencesiz ve düşük ücretli işlere mahkûm edilmiş.
Görünen o ki, bu ülkede iktidar, hem KÖYLÜLERLE de İŞÇİLERLE de EMEKLİLERLE de aynı anda savaşıyor.
İKTİDAR KİMLE SAVAŞIYOR?
Tabii ki iktidarın savaştığı cepheler bunlarla sınırlı değil.
Cezaevleri siyasi tutuklularla dolu: İktidar, muhalefetin siyaset yapma hakkı ile de savaşıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin bırakılmasını istediği isimler serbest bırakılmıyor, İnsan Hakları Mahkemesinin kararları hiçe sayılıyor, yargıda keyfilik almış başını gidiyor: İktidar, hukukun üstünlüğü ile de savaşıyor.
Birçok akademisyen kanaatlerini açıkladıkları için üniversitelerden ihraç edilmiş vaziyette: İktidar, düşünce ile de savaşıyor.
Gazeteciler haber yaptıkları için tutuklanıyor, ekranlar gerçeği aktardıkları için karartılıyor: İktidar, halkın haber alma hakkı ile de savaşıyor.
Haklarında kesinleşmiş bir hüküm bulunmamasına rağmen Belediye Başkanları tutuklanıyor, belediyelere kayyım atanıyor: İktidar, halkın seçme ve seçilme hakkı ile de savaşıyor.
AMA İSRALLE BARIŞIK!
Bu kadar cephede savaşan iktidarın barışık olduğu kimseler yok mu?
Elbette var!
Bu iktidar, faiz lobileriyle, bankalarla barışık!
Bu iktidar, Gazze’de soykırım uygulayan İsrail’le barışık!
İsrail’in en büyük destekçisi, dünyanın baş belası ABD ile barışık!
Bu iktidar, vahşi madencilik yaparak doğayı talan eden şirketlerle barışık!
Bu iktidar, iklim yasası ile barışık.
Bu iktidar, ocak söndüren bahis siteleriyle barışık!
YENİ BİR SÜREÇ
Şimdi önümüzde böyle bir tablo var.
Hal böyleyken Türkiye’de bir başka süreç işledi, işliyor.
1 Ekim’de Bahçeli, DEM Milletvekilleri ile tokalaştı.
27 Şubat’ta İmralı, örgüte silah bırakma ve fesih çağrısında bulundu.
11 Temmuz’da da örgüt, sembolik bir törenle silah bırakma sürecini başlattı.
Açıklamalara bakarsak; bu sembolik törenle, bundan 41 yıl önce başlayan bir sürecin sonuna gelinmiş, Terörsüz Türkiye yolunda önemli bir adım daha atıldı.
Değerli arkadaşlar bütün samimiyetimle söylüyorum;
BUNUN BÖYLE OLMASINI HERKESTEN ÇOK BİZ İSTİYORUZ.
Bu coğrafyada derenin taşı ile derenin kuşu vurulmasın.
İnsanlarımız yitip gitmesin.
Ocaklara şehit acısı düşmesin, analar ağlamasın.
Bir daha faili meçhuller olmasın.
Bir daha Beyaz Toros’lar karanlık işlerle anılmasın.
Bir daha Diyarbakır 5’no’ludan işkence gören insanların feryatları yükselmesin.
AK PARTİYİ UYARIYORUZ!
Hani iktidar diyor ya; eleştiriye açığız, yeni fikirlere, tenkitlere, tavsiyelere açığız.
Biz de buradan AK Parti’yi uyarmayı bir görev addediyoruz.
İnsanların umut bağladığı böylesine önemli bir süreci, İktidarınızın ömrünü uzatabilmek için, kişisel hesaplarınız ve çıkarlarınız için, KULLANMAYIN ve KİRLETMEYİN.
Samimi olun, dürüst olun, ŞEFFAF OLUN.
Süreci sadece DEM partisi ile değil, tüm siyasi partilerle şeffaf bir şekilde YÜRÜTÜN.
Kürt, Türk, Arap, Farisi, bölgenin tüm halklarıyla ittifak yapmak gerekirken, muhalefeti bölmeye yönelik dönemsel ittifaklarla tarihi bir fırsatı daha HEBA ETMEYİN.
ABD ve İsrail’in direktiflerine göre değil, bölge ülkelerinin ve halklarının umut ve beklentilerine göre HAREKET EDİN.
En başından bu yana, karşısında duruyormuş gibi yaptığınız İsrail’in, Gazze’de giriştiği katliamın faturasını Türklerin, Kürtlerin ve Arapların birlikte hareket etmemesi gibi kurnazca bir gerekçeyle ÖRTBAS ETMEYE ÇALIŞMAYIN.
İsrail’in güvenliği için Lübnan’ın, Yemen’in, Suriye’nin ve İran’ın dizayn edilmesi sürecine ORTAK OLMAYIN.
En başından beri desteklediğiniz mevcut Suriye yönetimini İsrail’in müttefiki ve Abraham Anlaşmasının İMZACISI HALİNE GETİRMEYİN.
TEBRİKLEŞME VE HELALLEŞME
Siz bu yönde adım atarsanız biz de üzerimize düşeni fazlasıyla yaparız.
Sürecin en başından beri biz ne dedik? “Yaşanabilir Bir Türkiye için elimizi değil gövdemizi taşın altına koymakta tereddüt etmeyiz.”
Ve kaygılarımızla beraber katkılarımızı da paylaştık.
Burada bir katkımızı daha paylaşmak istiyorum.
Malumunuz, bir haftadır; çok yoğun bir telefonlaşma, çok yoğun bir “tebrikleşme” mesaisi yaşanıyor.
Ülkemizde diyalog kapılarının bu denli açık olmasını biz memnuniyetle karşılıyoruz.
Ancak biz, bu tebrik telefonlarıyla birlikte; -en azından- HELALLEŞME TELEFONLARININ AÇILMASINI BEKLİYORUZ.
Seçim meydanlarında, montaj videolar üzerinden iftira attıklarınızla; HELALLEŞMELİSİNİZ.
Seçim meydanlarında iki oy daha fazla alabilmek için, Kandil ile sözleşme imzalandığı iftirasını attığınız Saadet Partisi’yle HELALLEŞMELİSİNİZ.
Sırf bu iftiranıza itiraz ettiği, karşı çıktığı için, Üsküdar’da gözaltına aldırdığınız iki Saadet Partili kardeşimizle HELALLEŞMELİSİNİZ.
En önemlisi, her türlü iftiraya maruz bıraktığınız, pasaportuna bile şerh koydurduğunuz Temel Karamollaoğlu’yla HELALLEŞMELİSİNİZ.
Diyalog, hoşgörü; tebrikleşme ve helalleşme herkesi kapsarsa
Ancak, o zaman “Yaşanabilir Bir Türkiye” için gerçek bir adım atmış oluruz.
MEHMET ŞİMŞEK’İN TWEETİ
Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin gündemi “Terörsüz Türkiye” iken; Hazine ve Maliye Bakanımız, bu karmaşada sessiz sakin bir tweet attı.
Şimdi Sayın Şimşek burada diyor ki; “Ekonomik aktivite ılımlı seyrini” sürdürüyor.
Ekonomik aktiviteden kasıt nedir?
Ayrıca ılımlı seyir ne demek?
Sayın bakan, hiç zorlamayın. Biz biliyoruz!
Siz ekonomide işler iyi gitmediği için “olumlu” diyemediğiniz için “ılımlı” diyorsunuz!
Tweet devam ediyor. “Azalan küresel belirsizlikten” bahsediyor.
Bu ne demek söylüyorum!
“Bizim Türkiye olarak çok kırılgan bir ekonomimiz var, biz hiçbir şey yapamadık, oturup küresel belirsizliklerin geçmesini bekliyoruz” demek!
Değerli arkadaşlar, tweetin asıl can alıcı yeri şurası:
Sayın Şimşek diyor ki; “koşulların iyileşmesi önümüzdeki dönemde reel sektöre daha destekleyici bir ortam sağlayacak.”.
REEL KESİM GÜVEN ENDEKSİ
Burada “Reel Sektör’den” kasıt; “Sanayimizdir” değerli arkadaşlar.
Sayın bakan böyle diyor ama, Reel Kesim Güven Endeksi’nde yani sanayicinin ekonomiye güveni, geleceğe dair umutları her geçen gün azalıyor, bunu ben değil RAKAMLAR söylüyor.
Ocak 2024’ten itibaren sürekli azalan -mevsim etkisinden arındırılmış- Reel Kesim Güven Endeksi Haziran’da 98.40’a kadar gerilemiş.
Halbuki -buraya dikkat-, sanayicinin kritik güven eşiği 100’dür. Cümlelerimi dikkatle, seçerek kullanıyorum: Dünya’nın birçok yerinde bu güven endeksi 100’ün altına düştüğünde; İktidarlar beceriksiz ekonomi yönetimlerinden dolayı değişir.
Merkez Bankasının rakamları başka şey söylüyor, Sayın Şimşek başka şey söylüyor.
Sanayici mevcut koşullardan memnun değil ve geleceğe güvenle bakamıyor. Çalışan tezgah sayısı her geçen gün azalıyor! Yani ekonomide “ılımlı” olabilecek hiçbir şey yok!
FAİZ KARARI NE OLACAK?
Değerli arkadaşlar, hatırlayacaksınız!
Bir zamanlar; “yüksek faiz düşük kur” vardı.
Aradan zaman geçti, “düşük faiz yüksek kur süreci” yaşanmaya başlandı.
Şimdi ise “yüksek faiz, yüksek kur, yüksek enflasyon” ile birlikte; “yüksek işsizlik, yüksek faturalar, yüksek fiyatlar” devri yaşanıyor.
Elbette, tüm bunlar; ülkemizde bitip tükenmek bilmeyen “Faizci” politikalardan kaynaklanıyor.
Ama öyle görünüyor ki; AK Parti Faiz politikalarını seviyor ve bu politikadan vazgeçmiyor.
MAKRO EKONOMİ VERİLERİ NE DİYOR?
Ve yine hatırlayacaksınız, iktidara göre, Mayıs 2023 balkon konuşmasında milletimize sözler verilmişti, Türkiye şaha kalkacaktı.
Faiz inmeye devam edecek,
Enflasyon tek haneye inecek,
Dolar düşecek,
Refah artacak,
Ekonomi uçacaktı.
Verilen bu sözlerin hiçbirisi tutulmadı.
Reel Kesim Güven Endeksi; %6,37 düşmüş.
Mayıs 2023’ten bu tarafa faiz oranı %311 Artmasına rağmen, tek hanelere indireceğiz dedikleri enflasyonu sadece 4 puan indirebilmişler. O da vatandaşlarımızın inanmadığı TÜİK rakamlarına göre.
Borsa İstanbul getirileri; %45 gerilemiş. Ticari Kredilerde Faizi Oranı ise; %311 artmış.
Sayın Şimşek! Sayın iktidar yetkilileri! İşte, size makroekonomik veriler! İşte, size gerçekler!
Beceriksiz ekonomi yönetiminizden dolayı ortaya çıkan bu tabloya “olumlu” diyemediğiniz için “ılımlı” tabirini kullanarak gerçeği örtbas ediyorsunuz.
TRABZON VE ORDU’DAYDIM
Tabi bunlar makroekonomik veriler.
Bunların yansıması nerede biliyor musunuz?
Çarşıda, pazarda, cüzdanda.
Çiftçimizde, işçimizde, emekçimizde, üreticimizde…
Bu hafta sonu Trabzon’da, geçtiğimiz hafta Ordu’daydım.
Fındık üreticisi ve küçük esnaflarımız ile bir araya geldik.
Çay üreticisi “başkanım bittik” diyor,
Fındık üreticisi “başkanım yandık” diyor,
Küçük esnaf “başkanım battık” diyor.
Tezgahına uğradığımız Pazarcı “öldük” diyor.
Pazardan alışverişe gelmiş emekli Sabiye teyze, “dilenciye döndük” diyor.
Satan da isyan ediyor, alan da isyan ediyor.
Arkadaşlar artık pazarcı kardeşlerimiz pos cihazı kullanmak zorunda.
Çünkü insanımız pazar alışverişini bile kredi kartıyla yapıyor.
Pazarlarda en çok şu soru soruluyor artık: kart geçiyor mu?
Bir zamanlar bozuk paralarla yapılan pazar alışverişi bugün kredi kartları ile yapılıyor.
Tarih 6 Ağustos 1996.
Biz iktidardayız bakanlar kurulu toplantısını Trabzon’da yapıyoruz ve fındık fiyatlarına yüzde 466 zam yapıyoruz, açıkladığımız fiyat kemençeyle kutlanıyor. Ya bugün? İktidarın açıklayacağı fındık taban fiyatını üretici dil altı haplarıyla bekliyor!
EKONOMİYİ BAKANA SORMAYIN!
İktidara söylüyorum:
Siz ekonominin seyrini bakanlara, bürokratlara değil;
Geliri sadece banka faizi ödemeye yeten çiftçiye,
Maaşı %15 artarken, kirası %45 artan memura, emekliye,
Yılda bir kere zam gören asgarî ücretliye,
Evladına harçlık veremeyen kamu işçisine SORUN!
DAHA TARİHİ OLURDU!
Değerli arkadaşlar,
Ekonomimiz yüksek faiz altında ezilirken,
Milletin her kesiminden feryatlar yükselirken,
Sayın Cumhurbaşkanı’nın, tarihi bir konuşma yapacağı söylendi.
Biz; “herhalde bu memleketin sorunları, bu milletin dertleri için müjdeler gelecek” diye bekledik.
Fakat tarihi açıklamadan çıka çıka “SİYASİ İTTİFAK” Yani AK Parti, MHP ve DEM Parti ittifakı çıktı.
Hani hep diyoruz ya “katkılarımızı sunacağız” diye, katkı sunmaya devam ediyorum.
Eğer bu konuşmada emekliye seyyanen zam verilseydi,o zaman tarihi bir konuşma olurdu.
Asgarî ücrete ara zam müjdesi verilseydi,o zaman tarihi bir konuşma olurdu.
Çiftçiye faizsiz erteleme, küçük esnafa destek paketi, her gün zarar eden sanayiciye yapılandırma açıklansaydı,o zaman tarihi bir konuşma olurdu.
KHK zulmüne son verildiği ilan edilseydi, o zaman tarihi bir konuşma olurdu.
Siyasetçi, gazeteci, öğrenci, akademisyen baskı altında olmayacak, gözdağı verilmeyecek, şafak operasyonu yapılmayacak denseydi o zaman tarihi bir konuşma olurdu.
Siz bunu yapsaydınız, başta biz olmak üzere 86 milyon sizi ayakta alkışlardı!
Ama olmadı!
Tarihi bir konuşma beklentisi, tarifsiz bir hayal kırıklığına dönüştü!
KIBRIS BARIŞ HAREKATININ 51. YILDÖNÜMÜ
Değerli arkadaşlar, 20 Temmuz’da Kıbrıs Barış Harekatı’nın 51. yıl dönümünü kutlayacağız.
Ben bu harekâta karar veren; Başta merhum Necmettin Erbakan Hocamız ve merhum Bülent Ecevit başta olmak üzere barış harekatında büyük fedakarlıklar gösteren kahraman şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
1974 yılına gelene kadar, Kıbrıs’ta soydaşlarımıza karşı en acımasız katliamlar yapılıyordu.
Ama daha önceki iktidarlar, “Amerika ne der”, “Avrupa ne der”, “Birleşmiş Milletler ne der” diye düşünmekten, hiçbir adım atamadılar.
Tam üç defa Kıbrıs’a çıkartma yapmaya niyet ettiler.
Amerika’dan gelen bir mektupla askerimizi geri döndürdüler.
Peki Milli Selamet Partisi gelince, Milli Görüş gelince, Erbakan gelince ne oldu?
“Bana ne Amerika’dan, bana ne Avrupa’dan” dedi ve Kıbrıs’taki soydaşlarımızın yardımına koştu; Akan kanı durdurdu, feryadı dindirdi, adayı barış ve huzura kavuşturdu.
İşte Erbakan Hocamızın önderliğinde 20 Temmuz’da gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı, ülkemizin mazlumdan, barıştan ve adaletten yana olduğunu; bunu tesis etmek için her türlü adımı atacağını tüm dünyaya ilan ettiği, müstesna bir hamledir.
SAADET PARTİSİNİN 24. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ
20 Temmuz’un bizim için aynı zamanda bir başka önemi var.
Saadet Partimiz 20 Temmuz 2025 tarihinde 24’üncü yaşına girecek.
1971 yılında Milli Nizam Partisini kapatanlar bizi yok edeceklerini sanıyorlardı.
Biz Milli Selamet Partisi ile daha da büyüdük.
1980 Darbesinde Milli Selamet Partisini kapatanlar üzerimize beton dökeceklerini sanmışlardı.
Biz Refah Partisi ile daha da büyüdük.
28 Şubat sürecinde Refah’ı ve Fazilet’i kapatanlar bizi tarih sahnesinden sileceklerini sandılar.
Ama yine yanıldılar. Yine yanılacaklar.
İnşallah Saadet Partisi, Milli Görüş’ün; en büyük zaferlerinin, en büyük başarılarının en büyük hizmetlerinin yaşandığı dönem olacaktır.
Çünkü biz;
Hiçbir zaman rüzgara göre yön değiştirmedik.
İlkelerimizden, ölçülerimizden taviz vermedik.
Kınayanların kınamasına aldırmadan doğru bildiklerimizi söylemekten çekinmedik.
Hangi şart altında olursa olsun, Yeniden Büyük Türkiye ve yeni bir Dünya sevdamızdan vazgeçmedik.
Elhamdülillah!
İlk günkü kararlılığımızla,
İlk günkü heyecanımızla hedefe yürüyoruz.
Yürümeye de devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle;
Milletimizin 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı Zaferini kutluyor,
Bugüne kadar ortaya koydukları üstün gayret ve fedakarlık nedeniyle tüm teşkilat mensuplarımıza teşekkür ediyor,
Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.