Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına Bağlı, İlgili Kurum ve Kuruluşların, 2026 Yılı Bütçeleri ile 2024 Yılı Kesin Hesaplarına ilişkin Genel Kurula hitap etti. Yılmaz, şunları söyledi:

"Cumhurbaşkanlığımız, bağlı ve ilgili kuruluşlarıyla birlikte Devletimizin stratejik hedeflerine yön vermekte, iç ve dış politikada öncelikleri belirlemekte ve bakanlıklarımız arasındaki koordinasyonu sağlamaktadır. Aynı zamanda, Türkiye Yüzyılı vizyonu ve Devletimizin makro hedefleri doğrultusunda kurumlar arası uyumu tesis etmekte; yürütülen faaliyetlerin seyrini yakından takip ederek ihtiyaç duyulan düzenlemeleri zamanında hayata geçirmektedir. Bu çerçevede, ilgili kanun ve mevzuatla oluşturulan kurullar, politika oluşturma ve uygulama süreçlerinde etkin biçimde görev almakta; hazırlanan strateji belgeleri ve eylem planları, ilgili kurumlarımız tarafından kararlılıkla uygulanmaktadır. Ekonomi Koordinasyon Kurulu, Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu, Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu, Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi Yönlendirme Kurulu, Türkiye Coğrafi Bilgi Sistemi Kurulu ve Nüfus Politikaları Kurulu; Devletimizin politika kapasitesini güçlendiren ve karar süreçlerine yön veren temel kurullar arasında yer almaktadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sağladığı dinamizm ve hızlı karar alma kapasitesiyle bu sene Mart ayında Dijital Dönüşüm Ofisini, İnsan Kaynakları Ofisini ve Finans Ofisini ilga ettik; bu üç ofisi ortadan kaldırdık. Yatırım Ofisiyle Finans Ofisini birleştirerek tek bir ofis hâline getirdik: Yatırım ve Finans Ofisi. Diğer yandan İnsan Kaynakları Ofisini Personel Genel Müdürlüğümüzle entegre ettik. Dijital Dönüşüm Ofisimizi ise, Meclisimizden kanunu geçen Siber Güvenlik Başkanlığının bir parçası hâline getirme yönünde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu örnek de gösteriyor ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi iyileştirilmeye, geliştirilmeye her zaman açık bir sistemdir. İhtiyaçlar ortaya çıktıkça, yeni değerlendirmeler yapıldıkça dinamik bir şekilde kendini geliştiren bir yapı olduğunu ifade etmek isterim. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ilgili çeşitli değerlendirmeler yapıldı. Geçmişe göre daha az yapılıyor ama onu görüyoruz. Çünkü artık milletimizin çeşitli seçimlerde onayladığı, onay verdiği bir sistem olduğunu herhâlde herkes daha fazla görüyor, kabul ediyor. Ama yine de bazı değerlendirmeler var; müsaadenizle birkaçına cevap vermek isterim.

"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kendisini ispat etmiştir"

Öncelikle şunu söylememiz lazım: Demokratik sistemlerde farklı yönetim biçimleri vardır. Bunların hepsi demokratiktir ama yönetim sistemi olarak farklılık arz ederler. Başkanlık sistemi de vardır, parlamenter sistem de vardır, yarı başkanlık sistemi de vardır. Üçü de demokratik dünyada görülen sistemlerdir. Her birinin de farklı alt versiyonları olduğunu biliyoruz. Örneğin İngiltere’deki parlamenter sistemle Kıta Avrupası’ndaki parlamenter sistem arasında da belli farklılıklar olduğunu biliyoruz. Nitekim bizim de önceki sistemimizin farklı bir parlamenter sistem olduğunu hep birlikte biliyoruz; çok çeşitli zafiyetler içeren bir sistem olduğunu biliyoruz. Halkımızın referandumda onayıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğimiz; Türkiye’nin özel koşullarına uygun, kültürüne uygun bir yapılanmayı gerçekleştirmiş durumdayız. Bu sistem, birçok testten başarıyla geçti. Son 5-6 yıl, bir taraftan dünyada belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu, risklerin arttığı bir dönem oldu. Bölgemizde jeopolitik gelişmelerin, savaş ve çatışmaların yoğunlaştığı bir dönem oldu. Pandemi gibi tüm dünyayı sarsan bir hadisenin yaşandığı bir dönem oldu. İçeride yine 'asrın afeti' dediğimiz tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Ekonomik şartlarla ilgili de çeşitli süreçler yaşandı. Tüm bu süreçlerde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin avantajını gördüğümüzü, yaşadığımızı rahatlıkla ifade edebiliriz. Hızlı karar alan, uygulayan, etkin bir sistem olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kendisini ispat etmiştir.

"Türkiye, siyasi istikrarıyla dünyadan birçok alanda pozitif ayrışan bir ülkedir"

Altını çiziyorum: Bugün de ifade edeceğim, bu 'daha iyileştirilemez' anlamına gelmiyor. Daha da iyiye, daha gelişmiş bir yapıya doğru dönüşmeyeceği anlamına da gelmiyor. Tam aksine; tecrübelerle, yaşadığımız süreçlerle birlikte sistem, iyileştirilmeye her zaman açık bir sistemdir. Bir diğer husus da şu; bunun da altını çizmek isterim: İyi ki bu küresel ve bölgesel fırtınalı dönemde Cumhur İttifakı gibi güçlü bir ittifakımız var. İyi ki Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü, dirayetli, tecrübeli bir liderimiz var. Liderlik her zaman önemlidir ama fırtınalı zamanlarda, zor zamanlarda bir kat daha önemlidir. Bugün Türkiye, siyasi istikrarıyla dünyadan birçok alanda pozitif ayrışan bir ülkedir. Sorunlarımız elbette var; ama bu sorunları aşma kapasitemiz de var. Bunu da çok vesileyle ortaya koymuş durumdayız.

"Milletin gönlüne giren, külliyenin kapısından da girer"

Cumhurbaşkanlığı ile ilgili 'saray' ifadesini kullanıyor arkadaşlarımız muhalefette. Saray değil orası; milletin evi! Biz orayı 'milletin evi' olarak görüyoruz. Bir gelip bir gün görürsünüz belki; ziyaret ederseniz nasıl bir kurgu var zihninizde bilmiyorum. Ama orası bir çalışma mekanı. Orada bürokratlarımız var, çalışanlarımız var, kamu görevlileri var; gece gündüz bir mesai harcanıyor. Birçok durumda mesai kavramına bakılmadan bu ülkenin ihtiyaç duyduğu çalışmalar, faaliyetler yürütülüyor. Siz 'saray' derken neyi kastediyorsunuz bilmiyorum ama benim ofisim orada. Daha önce de bakanlıklar yaptım; hiçbir farkı yok. Bir çalışma ortamı. Sonuçta o çalışma ortamında milletimize hizmet etmeye gayret ediyoruz. Milletin evi, milletin hizmetinde… Bugün biz varız; yarın milletimiz kimi getirir bilemeyiz. Orası hiçbir kişiye ait değil; milletin evidir. Milletin gönlüne giren, külliyenin kapısından da girer. Milletin gönlüne giremeyen, saray olarak hayalini kurar.

"Son derece makul düzeylerde bir maliyetle bu stratejik görev yerine getiriliyor"

Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığının bütçesiyle ilgili de bazı eleştiriler yaptınız. O eleştirilere de cevap vermek isterim. Bugünkü Cumhurbaşkanlığımız, geçmişteki Cumhurbaşkanlığı değil; bazen karıştırılıyor. Sanki eski sistemimizdeki Cumhurbaşkanlığı makamıymış gibi değerlendiriliyor; öyle değil. Bugün yönetimimizde yasamada millî iradenin tecelligâhı Türkiye Büyük Millet Meclisimiz, Gazi Meclisimizdir. Yürütmede de millî iradenin tecelli ettiği makam Cumhurbaşkanlığı makamıdır. Eskiden Cumhurbaşkanı doğrudan seçilmiyordu; artık doğrudan halkımızın sandığa gidip seçtiği bir Cumhurbaşkanımız var. Millî iradenin doğrudan yansıdığı bir makam var. Burada yürütme makamı olarak Cumhurbaşkanlığı; eski sistemdeki Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığının birleşmiş hâlidir. Eskiden iki ayrı makam vardı; dolayısıyla ayrı maliyetler, masraflar vardı. Aslında yeni sistem bunları sadeleştirdi. Yıllar itibarıyla fark etmekle birlikte, geçmişte Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı bütçelerini birleştirirseniz toplam bütçenin binde dördüne denk gelirdi. Bugün binde biri seviyesinde, hatta binde 1,2 seviyesinde; geçmişe göre çok daha düşük maliyetle çalışan bir merkezden bahsediyoruz. Yönetim sistemimizin kalbinden bahsediyoruz. Son derece makul düzeylerde bir maliyetle bu stratejik görevin yerine getirildiğini ifade etmek isterim.

"Cumhurbaşkanlığı bütçesinin 41'inden fazlası başka alanlara transferinden oluşuyor"

2026 genel bütçe teklifimizde de bir önceki yıla göre artış oranı yüzde 25,75’tir. Cumhurbaşkanlığı bütçesinde artış oranı ise yüzde 28,38’dir. Yani yıllara ilişkin bütçe teklifimizdeki artış oranlarına bakarsanız, Cumhurbaşkanlığı makamının veya kurumlarının bütçe talebi ortalamanın üstünde değil; ortalamaya yakın bir seyirdedir. Yine şunu Gazi Meclisimizin kıymetli milletvekillerinin bilgisine getirmek isterim ki bize tahsis edilen bütçenin yüzde 33’ü uluslararası anlamda askerimizin bulunduğu, kurumlarımızın bulunduğu 'barışı destekleme giderlerinden' oluşuyor; yani bu Cumhurbaşkanlığı tarafından kullanılmıyor, transfer ediliyor. Ayrıca yüze 5’i Yatırım ve Finans Ofisine transfer ediliyor; faaliyetlerini yürütmesi için. Yüzde 4’ü acil destek giderlerinden oluşuyor; illerimizde acil konulara hızlı müdahale etmek amacıyla kullanılıyor. Bunları topladığınızda 41'inden fazlası başka alanlara transferinden oluşuyor. Millet Kütüphanemiz var. Buraya da yine Cumhurbaşkanlığı bütçesinden harcama yapıyoruz; tüm giderlerini Cumhurbaşkanlığı bütçesinden karşılıyoruz. Kütüphanemizi milyonlarca gencimiz, öğrencimiz ve yetişkin vatandaşımız ziyaret ediyor ve dünyanın artık sayılı kütüphanelerinden biri haline geldi. Yedi gün 24 saat çalışan bir kütüphanemiz var; oranın giderlerini de yine Cumhurbaşkanlığı bütçemizden karşılıyoruz. Harcamalarımızı son derece disiplinli bir şekilde yerine getirdiğimizi ifade etmek isterim.

"Türkiye, gelecek yıl 'zirveler yılı' yaşayacak"

Değerli arkadaşlar; yine kongre ve kültür merkezimiz var. Burada da çeşitli etkinlikler düzenliyoruz. Daha önce belki otel odalarında veya özel toplantı mekânları kiralanarak yapılan faaliyetleri, şimdi kendi altyapımız ve imkânlarımızla yapıyoruz; çeşitli bakanlıklarımıza da bu imkânı sağlıyoruz. Bir örnek vermek gerekirse: Gelecek yıl NATO Zirvesi yapılacak. Türkiye, gelecek yıl 'zirveler yılı' yaşayacak. Bir taraftan COP31 Antalya’da; muhtemelen 100 binin üzerinde katılımcısı olacak, dünyanın en büyük uluslararası organizasyonlarından biri olan Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansı COP31 Türkiye’de, Antalya’da yapılacak. Diğer yandan Antalya Diplomasi Forumumuz yapılacak; artık gelenekselleşiyor. Bir yandan Türk Devletleri Zirvesi yapılacak Türkiye’de. Diğer taraftan da ülkemizde, Ankara’da NATO Zirvesi gerçekleşecek. Sadece bu zirveye 10 bin civarında bir katılım bekleniyor. Burada da külliyemizin, milletin evinin bütün alt imkânları kullanılmış olacak. Daha düşük maliyetle bu organizasyonu gerçekleştirmiş olacağız.

"İletişim Başkanlığı dezenformasyonlara, tahriklere karşı milletimizin direncini güçlendirme noktasında son derece etkili"

Kurumlarımızla ilgili de kısa kısa arz etmek isterim. Strateji ve Bütçe Başkanlığımız, Cumhurbaşkanlığımıza bağlı önemli bir kurumdur. Geçmişte Devlet Planlama Teşkilatı vardı, biliyorsunuz. Devlet Planlama Teşkilatının ana hizmet birimleri ile, bir taraftan da Cumhurbaşkanımız adına bütçe sürecindeki teknik çalışmaları yürüten bir kurumumuzdur. Hazine ve Maliye Bakanlığımızla birlikte elbette bu kuruluş işlevlerini güçlü bir şekilde gerçekleştiriyor; dünyadaki ekonomi alanındaki gelişmeleri takip ediyor, uluslararası kurumlarla ilişkilerde önemli roller üstleniyor. Bir diğer stratejik kurumumuz İletişim Başkanlığımızdır. Geçmişte farklı isimler altında iletişimle ilgili kurumlar vardı ülkemizde. Bunlar derlendi, toplandı; İletişim Başkanlığı adı altında daha güçlü bir yapı oluşturuldu. Bu yapının da son derece önemli olduğunu özellikle bugünün dünyasında görüyoruz. Şimdi hep tartışıyoruz: Devletler arası rekabet mi; bir takım uluslararası organizasyonlar, istihbarat kurumları… Bunların farklı yöntemlerle toplumları etkileme çabalarını görüyoruz. İletişim Başkanlığımız bu alanda son derece önemli bir rol oynuyor. Ülkemizin bütün bu etkilere karşı dayanıklılığını ve direncini artırma; milletimizin dezenformasyonlara, tahriklere karşı direncini güçlendirme noktasında son derece etkili faaliyetler yürütülüyor. Bu noktada emeği geçen herkese de teşekkür ediyorum.

Bir taraftan da şunu söylememiz lazım: Geçenlerde X denilen sosyal medya platformu, bazı hesapların hangi ülkelerden yayın yaptıklarını ilk defa şeffaf bir şekilde ortaya koydu. Bu vesileyle bir kez daha gördük ki; bir 'maske' var. Görünen isimler var, kullanılan ifadeler var; bir de bunun arkasındaki farklı sistematik organizasyonlar var. Bunlar devletlerle bağlantılı yapılar olabildiği gibi, bir takım FETÖ benzeri terör örgütleri de bu süreçleri çok etkili bir şekilde kullanmaya çalışıyorlar. Biz halkımızı, insanımızı bunlara karşı korunmasız bırakamayız. Bu teşkilatımız kapsamında CİMER dediğimiz yine önemli bir yapı var. Bu da vatandaşlarımızın taleplerini, şikâyetlerini ve kamu ile ilgili beklentilerini ortaya koyduğu son derece katılımcı bir mekanizmadır ve bunu da etkili bir şekilde kullanıyoruz.

Diğer bir kurum, Cumhurbaşkanlığımıza doğrudan bağlı Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili çeşitli arkadaşlarımız konuşmalar yaptılar. İslam dininin sahi kaynaklara dayalı şekilde doğru anlaşılmasını ve topluma rehberliği esas alan din hizmetlerini ülke içinde ve dışında güçlü bir kurumsal yapıyla sürdürmektedir. Özellikle hac ve umre organizasyonlarının hep ödül kazandığını, birinci olduğunu da biliyoruz; kaliteli bir şekilde bu organizasyonları gerçekleştiriyor ve faaliyetlerini yürütüyor.

Millî Saraylar İdaresi de yine önemli bir idaremizdir. Bu idare, geçmişten gelen mirası koruyor ve değerlendiriyor. Geçen aylarda bir faaliyetine katıldım; Avrupa’dan ve dünyanın farklı yerlerinden gelen müzeciler vardı, sarayların idaresinden sorumlu yapılar vardı. Burada gerçekten büyük mesafe aldığımızı söyleyebilirim. Milyonlarca turist ve içerideki insanlarımız buraları ziyaret ediyor. Büyük oranda kendi yağıyla kavrulur hâle geldi; çok ciddi kaynaklar da oluşturur hâle geldi. Bu eserleri de çok iyi bir şekilde koruyup gelecek nesillere taşıyan bir idaremizdir.

Devlet Arşivleri Başkanlığımız da aynı şekilde çok önemlidir. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak sıradan bir ülke değiliz; devletlerden bir devlet değiliz. Köklü bir tarihimiz var. Kim ne derse desin; Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Cumhuriyete uzanan köklü bir geleneğimiz var. Bunun en güzel yansımalarından biri de Devlet Arşivleri Başkanlığımızdır. Burada büyük bir dijitalleşme yapıldı; kaynaklar dijital ortama aktarıldı, korunuyor ve araştırmacıların, çeşitli ülkelerin hizmetine sunuluyor. Son derece etkili bir şekilde çalıştığını ifade edebilirim.

Uyuşturucu soruşturması kapsamında Ela Rümeysa Cebeci tutuklandı
Uyuşturucu soruşturması kapsamında Ela Rümeysa Cebeci tutuklandı
İçeriği Görüntüle

"Millî ve yerli bir savunma sanayii olmayan bir ülkenin bağımsız dış politikası olamaz"

Bir diğer stratejik ve önemli kurumumuz Savunma Sanayii Başkanlığımızdır. Şimdi savunma sanayii deyince hemen akla güvenlik geliyor; doğru. Elbette güvenlik çok çok önemli. Güvenliğin olmadığı yerde ne demokrasi olur ne kalkınma olur. Güvenlik elbette olacak; özgürlükler pahasına değil, özgürlüklere zemin oluşturan bir ortam olarak güvenliği algılamamız lazım. İnsan odaklı bir güvenlikle hareket ediyorsak, böyle anlamamız gerekir. Ben savunma sanayiinin üç temel işlevini görüyorum. Birincisi güvenliktir. Elbette güvenli olmak için kendi teknolojimizi üretmek zorundayız. Yakın tarihte, başkalarının araçlarıyla kendilerini savunmaya çalışanların ne tür durumlara düştüğünü hep birlikte gördük. Dolayısıyla kontrol önemli; güvenlikte millî bir kontrol son derece önemli. İkincisi bağımsız dış politikadır. Millî ve yerli bir savunma sanayii olmayan bir ülkenin bağımsız dış politikası olmaz, olamaz. Dolayısıyla dış politikada hep diyoruz ya: 'Bağımsız Türkiye.' Nasıl bağımsız olacağız? İşte kendi unsurlarımızı geliştirerek bunu yapacağız. Son 23 yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesiyle bunlar rastgele olmadı. Yüzde 20’lerden yüzde 82’lere çıkan yerlilik oranı kendiliğinden olmadı; güçlü bir siyasi iradeyle, kararlılıkla oldu.

İyi stratejiler ve doğru öncelikler tayin ederek oldu. Bugün savunma sanayii sadece güvenlik açısından değil, sadece dış politika açısından değil; refah açısından da önemli bir sektör hâline geldi. Bakın bir rakam söyleyeyim: Bu yıl ihracatımızda, bir önceki yıla göre yüzde 30 artış oldu ve 7,2 milyar dolara ulaştı. Kasım ayı itibarıyla 7,5 milyar doları geçmiş durumdayız. Hatta şu anda Savunma Sanayii Başkanımız da burada; ondan aldığım daha taze bilgilerle söylüyorum, 8,5 milyar dolar civarında bir ihracata gelmiş durumdayız. İnşallah önümüzdeki yıllarda çift haneli ihracatları göreceğiz. Bu ne için önemli, değerli arkadaşlar? Geçmişte paramızı verip alamadığımız savunma sanayii ürünlerini bugün biz dünyaya parası mukabilinde satar hâle geldik. Bunu başaran bir ülkeyiz. Bu alanda 100 bin civarında istihdam oluşturuyoruz. Start-up’lar, yeni girişimler ve yapay zekâ gibi teknolojilerin entegrasyonuyla yepyeni ufuklar açılmış durumda. Önümüzde; bir taraftan 'Çelik Kubbe' gibi çok önemli bir projeyi hayata geçiriyoruz. KAAN’ıyla, Kızılelma’sıyla; farklı füze teknolojileriyle, kamikaze drone teknolojileriyle çok farklı bir seviyeye doğru bu sektörümüzü taşıyoruz. Ürün bazlı olarak dünyaya da daha fazla açılmaya başladık. Bu önümüzdeki süreçte artarak devam edecektir. Dolayısıyla dünyada dost ülkelerle, müttefik ülkelerle daha fazla iş birliği içinde savunma sanayiimizi daha yükseklere taşıyacağız. Bu vesileyle savunma sanayiimize katkıda bulunan kamu ve özel sektör tüm kurumlara, tüm kişilere milletimiz adına şükranlarımızı sunuyoruz. Sağ olsunlar, var olsunlar.

Millî İstihbarat Teşkilatımız da yine Cumhurbaşkanlığımızın stratejik kurumlarından biridir. Çok köklü, büyük bir geleneği olan bir kurumumuzdur; aynı zamanda modern teknolojilere ve imkânlara çok hızlı uyum sağlayan bir kurumumuzdur. Dış teknik ve siber istihbarat alanlarında nitelikli istihbaratla riskleri ve tehditleri değerlendiren bir yaklaşımla görevini icra ediyor. Yine 'terörsüz Türkiye' konusunda da devlet politikası hâline gelmiş bu alanda çok önemli, yapıcı işlevler gördüğünü ifade etmek isterim. Millî İstihbarat Teşkilatımızın ismi bilinmeyen kahramanlarına da buradan selamlarımızı sunuyoruz.

Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığımızın bu kurumlarını, çok güçlü bir siyasi irade ile çizdiği Türkiye Yüzyılı vizyonuyla yönlendiren, liderlik yapan Sayın Cumhurbaşkanımıza da buradan şükranlarımızı sunuyoruz. 23 yıl dile kolay… Çok büyük bir tecrübe, çok büyük bir liderlik. Başka hiçbir gücün değil, milletimizin desteğiyle; sandıklarda halkımızın verdiği destekle bugünlere gelen Cumhurbaşkanımıza da şükranlarımızı sunuyoruz. Tüm bu kurumlarımıza gösterdiği yol göstericiliği ve liderliği için…

"Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var"

Anayasa ile ilgili tartışmalar oldu burada. Bizim yaklaşımımız açıktır: Yeni, sivil bir anayasayı savunuyoruz. Seçim beyannamemizde de var, parti programımızda da var. Aslında hemen hemen tüm partilerin seçim beyannamelerinde ve politika belgelerinde, 'millete daha iyi bir anayasa' vaadi yer alıyor. Biz de bu yönde çalışmaları sürdürüyoruz. Bütün partilere de çağrı yapıyoruz. Bunun asıl mekânı tabii ki yüce Meclisimizdir; burasıdır. Burada partiler arası bir komisyonun, bir grubun oturup farklı bakış açılarını müzakere ederek, tartışarak ülkemize hak ettiği bir anayasayı kazandırmasını temenni ediyoruz. Geçmişten gelen anayasada çok değişiklik yapıldı; doğru. Darbe sonrası yapılmış bir anayasaydı malum. Vesayetçi zihniyetin etkileri büyük oranda giderildi ama hala bazı kalıntıları olduğunu görüyoruz. Ayrıca çok sayıda değişiklikle iç tutarlılığının da zayıfladığını görüyoruz. Bu yapıda yeni ve daha tutarlı bir yaklaşımın faydalı olacağını düşünüyoruz.

Bunlardan belki daha önemlisi, gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için; yeni teknolojileri, dünyanın yeni şartlarını, yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz. Bu anayasa hem devletin kurumlarını daha etkin çalıştıran bir anayasa olmalı, hem de birey–devlet ilişkilerini daha özgürlükçü, daha hak ve hukuk temelli tanımlayan bir anayasa olmalı diye inanıyoruz. Ama bu, bizim tek başına yapabileceğimiz veya Cumhur İttifakı olarak tek başına yapabileceğimiz bir konu değil. Diğer partilerle birlikte, en geniş mutabakatı sağlayarak yapmamız gereken bir alan. Hem sistem eleştirileri yapıp hem de 'anayasa çalışmalarına girmeyiz' diyenlerin çok tutarlı olduğunu ifade edemem doğrusu. Yani eğer gerçekten burada daha iyi bir anayasa, daha iyi bir sistem istiyorsanız buyurun; çağrı yapıyoruz: Gelin birlikte çalışalım, ortak akılla çalışalım. Hepimiz bu ülkenin vatandaşlarıyız; hepimiz daha güçlü bir gelecek arzu ediyoruz ve bunu başarabiliriz. Türkiye birçok şeyi başardı; bunu da başarabilir diye inanıyorum.

"Birçok konuyu tabu olmaktan çıkaran Recep Tayyip Erdoğan’dır"

Değerli arkadaşlar, Alevilikle ilgili değerlendirmeler oldu. Şunu ifade etmek isterim; Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile çok sayıda faaliyet var, zaman açısından detayına girmeyeceğim. Kürt vatandaşlarımızın ana dillerini rahatça konuşması, Aleviliğin artık bir tabu olmaktan çıkıp açık bir konu hâline gelmesi, Roman vatandaşlarımızın sorunları, başörtüsü meselesi… Birçok konuyu tabu olmaktan çıkaran AK Partidir, Cumhur İttifakıdır, Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu sorunların tarihsel kökenlerinin nerelerde aranması gerektiğini de milletimizin ferasetine bırakıyorum.

"Yasa dışı bahisle ilgili çok kapsamlı bir eylem planı hazırladık"

Yasa dışı bahis, sanal oyunlar ve kumarla mücadele konularında yaklaşık bir yıldır çalıştık, çok kapsamlı bir eylem planı hazırladık. Ancak bunu kamuoyuna açıkça sunmadık. Doğrusu her kuruma, sorumlu oldukları eylemleri gönderdik ve bunları gerçekleştirmelerini talep ettik. Eylem planımızda 7 ana öncelikli alan, 37 hedef; bu hedefler kapsamında 71 eylem bulunuyor. Yedi alan şunlardan oluşuyor: Elektronik haberleşme ve sanal ortamda tespit ve müdahale… Bunu etkili bir şekilde yapma. Ama takdir edersiniz ki bir siteyi kapatıyorsunuz, başka bir site açılıyor. Burada yine de gece gündüz, yapay zekâyı da kullanarak mücadele ediyoruz. Yeni planımızda gündeme getirdiğimiz en önemli konu ise finansal sistem aracılığıyla bu işe müdahale,paranın izini sürerek bu yapıları etkisiz hâle getirmektir.

Eylem planımızı uyguluyoruz; bir kısım sonuçlarını kamuoyunda görüyorsunuz, bundan sonra da görmeye devam edeceksiniz. Bütçemizin ve kurum bütçelerimizin hayırlı olmasını diliyorum. Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğimizi de unutmayayım; bütün kurumlarımızın bütçelerinin şimdiden hayırlı, bereketli olmasını diliyorum. Çalışma sergileyen bürokrat arkadaşlarımıza, Meclis çalışanlarına, stenograflara, katkıda bulunan tüm gruplara ve tüm milletvekillerine teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum."