Örs'ün okullarda ve sokaklarda çocukların karşı karşıya oldukları tehlikeleri dile getirdiği yazının tamamı şu şekilde; 

Şehrin sokaklarında gezerken dikkatli bakarsanız büyük çöp bidonlarının yanlarında ufak çocukları görürsünüz. Küçük boyları ile çöplerin içine girmeye çalışıp geri dönüşüme götürülecek karton kutuları, teneke kutularını toplayarak ailelerin gelirlerine katkı sağlamaya çalışırlar. Bir nevi görünmezlik zırhı içinde elleri, yüzleri karalara bulanmış ayaklarında genelde mevsim şartlarına uymayan ayakkabıları ile ekonominin gerçeğini bağırırlar. Ama gören gözlere, duyan kulaklara…

Daha önceden de yazdığımız gibi artık ülkemizde “çocuk yoksul” kavramı var. Çocuk yoksul rakamlarını da resmi makamlar açıklıyor. Daha önceden olmayan “ev genci” kavramı gibi “çocuk yoksul” kavramı da yeni gündemimize girdi. Bir halk kendi çocuklarına refah sağlayamıyorsa ne yapıyordur? Herkese sorsak niçin yaşadığını kadın-erkek hemen hemen hepsi çocukları için yaşadığını söyler. Anneler saçlarını çocukları için süpürge eder; babalar ömrünü çocukları için çürütür. Fakat sonuçlara baktığımızda, iktidarın yapıp etmelerine baktığımızda, suç işleme oranlarında “suça itilmiş çocuk” sayısına baktığımızda, okullarda ve sosyal medyada birbirine saldıran “akran zorbalığı” oranlarına baktığımızda, madde bağımlılık yaşının ilkokul düzeyine düşmesine baktığımızda ortada sözlerimize denk gelmeyen bir tablo var. Ülkemizde intihar yaşının 9 yaşına düştüğünü uzmanlar ifade ediyor. Daha ne gibi bir veri gerekiyor ki yetkililer harekete geçmeli? Bir milletin çocukları daha hayatı öğrenmeden intihar edecek durumu yaşıyor.
Gazze’de ümmetin çocukları işgalci, katilin hedefi oluyorken dünyanın geri kalanında ümmetin çocukları çok tekin ortamlarda büyümüyor. Kapitalizmin başka silahlarının gölgesi altında ve hedefinde yaşıyorlar. Zamanında tedbir alması gereken büyüklerin tedbir almaması, eğitim sistemini düzeltmemesi, sokakları ve ülkeyi bir çocuğun ruhsal, zihinsel açıdan sağlıklı yetişebileceği ortamı sağlamaması sebebiyle tehlikeye açık haldeler. Yetkililerin üzerlerine düşen görevi yerine getirmeleri için okullarda daha ne kadar olumsuz olay yaşanması gerekiyor, bilemiyoruz.

Yirmi küsur yıllık bir zamanın ardından okullarımızda yaşanan olaylar insanı ürpertiyor. Bir lisede “yok yazıldığı için” öğretmenini bıçaklayan öğrenci gerçeğimiz oldu. Kim ne derse desin bir yirmi yıl önce çocuklarımız öğretmenlerini gördüğünde ceketlerinin önlerini ilikler, elindeki sigarayı öğretmeni görmeden atar, kavga ortamına bir öğretmen müdahale ettiğinde kavgadan vazgeçer, içinden gelmese de saygı gösterirdi. Bir öğrencinin öğretmenini arkadan bıçaklaması akla bile gelmezdi.
Afyon’da gerçekleşen olay ile ilgili haberin detayı da çarpıcı, “Daha önceden de kasten yaralama suçundan sabıkası olduğu öğrenilen…” Meclis’te bu sorunların çözümü yerine “horoz dövüşü” olacak konuları gündeme taşıyan bakan ne yapmaya çalışıyor?

Her bakan ile değişen eğitim sistemimizin ülke geleceğini ne hale getireceğini yetkililer, bakanlar, vekiller, akademisyenler, eğitim sendikaları, veliler görmüyor mu? Bakanın oluşturduğu sahte gündeme bazı muhalefet partilerinin de su taşıdığına üzülerek şahit oluyoruz. İşin “temeli”ne bilerek inmek istemiyor gibiler. Ortadaki yangın her geçen gün artıyor iken bir “seçimi daha alabilmek” için ülkenin geleceğini yakıyorlar.

Erbakan Hoca’mızın, “Biz gelecek seçimler için değil, geleceği için çalışıyoruz” demesini daha iyi bir idrak ediyorsunuz. En üst düzeyde ve en derin şekilde meselenin üzerine eğilmesi gerekenler sahip oldukları koltuklardan olmamak için kavga çıkararak gerçeklerin konuşulmasını engelliyorlar. Bu ülkenin çocukları size ne yaptı? Bu kadar acımasız şekilde çocuklarımızın geleceğini heder ediyorsunuz?

Bu yıl Meclis’te Bütçe görüşmeleri uzun süreden beri olmadığı şekilde hareketli geçti. Ülkenin bir Meclis’i olduğunu millet hissetti. Fakat iktidar vekilleri ülkenin her alanda tarımdan eğitime, güvenlikten dış ilişkilere gerçeklerin konuşmasını engellemek için ellerinden geleni yaptılar. Hasan Bitmez örneğinde olduğu gibi. Çözüm makamında olan bakanların açıklamaları ülke gerçeğinden uzak olduklarını ilan etti. Bakanlar kuruluna göre ülkemizde ne enflasyondan ezilen emeklimiz ne de asgari ücretlimiz varmış! Milleti ve Meclis’i ülkenin problemleri ile ilgili çözümlerini sunacak olan bakanlar açıklamaları ile çatışma ortamı oluşturdular. Çünkü kavga çıkarmazlarsa gerçekler daha fazla konuşulacaktı.

Peki, değer mi siz bir dönem daha bazı makamları işgal edeceksiniz diye ülkenin çocuklarının geleceği kararsın? Değer mi maddi ve manevi değerlerinden uzak eğitilmeye devam etsin? Değer mi masum çocuklar “suça itilmiş çocuklar” diye istatistiklere geçsin? Her alanda olduğu gibi eğitim alanında da büyük bir başarısızlık var. Değer mi dünyaya hakikati gösterecek nesillerin heder edilmesine? Üstelik çözüm apaçık ortada iken!