Saadet Partisi'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Birol Aydın, Sabancı Beylerbeyi Polisevi'ndeki İstanbul Platformu Buluşması'nda; "Milli Görüş bizi biz yapan değerlerin ete kemiğe bürünmüş, organize olmuş halidir. Biz, İstanbul'umuzda bu değerlerin yaygınlaşmasını; sokağımıza, ticaretimize ve büyükşehir yönetimimize ve kurumlarına bu değerler üzerinden yaklaşılması gerektiğini belirtiyoruz" dedi.

Saadet Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Aydın, İl Başkan Yardımcısı Oğuzhan Sadıkoğlu ile birlikte Sabancı Beylerbeyi Polisevi'nde İstanbul Platformu Buluşması'na katıldı.

Aydın, şöyle konuştu:

“Hayat pahalılığı kendini hissettiriyor”

“Her zaman İstanbul'un sokaklarında olsak da bu seçim dönemlerinde daha yoğun olarak sivil toplum kuruluşlarımızla, esnafımızla, insanımızla, toplumun tüm kesimleriyle, tabii olarak etkileşim içerisinde oluyoruz, temasımız daha fazla oluyor. Gördüğüm şu. İstanbullu insanlarımız yorgun, küskün, kaygılı, karamsar. Bir kısmı Adalet Kalkınma Partisi'ne ilişkin yıllardır büyük krediler açmış ama bugün yaşadığı ekonomik, sosyal, ahlaki durumdan ve son Gazze meselelerinden dolayı içinde bir burukluk var. Yani bu kadar kredinin bu kadar desteğin karşılığı bu olmasa gerek diye. Bunu insanların gözlerinin içine doğru yolculuk yaptığınız zaman hissedebiliyorsunuz. Öbür taraftan yine AK Parti dışındaki seçmende de en azından 2019’dan itibaren bir takım çabalar, gayretler vesaire oldu. İnsanlar heyecanlandı, bir şeyler olacak diye. Bunu da neticelendirememiş olmanın vermiş olduğu nedenle orada da belirli ölçüde bir küskünlüğün, bir dağınıklığın vermiş olduğu bir yılgınlık var. Onu gözlemleyebiliyoruz. Ama bütün bu ikisinin üzerinde gerçekten İstanbul'da Türkiye'de son 4-5 yıldır maalesef uygulanan yanlış ekonomik tutum nedeniyle… Tutum diyorum. Çünkü politika yok ortada, bir tutum belirlenmiş. O tutumdan dolayı büyük şehirlerde ve İstanbulumuz'da çok belirli bir şekilde geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı kendini hissettiriyor. Bu da pek tabii olarak insanların yüzüne davranışlarına tutumlarına doğrudan etki ediyor. Birincisi bu.

“Saadet Partisi’ne yönelik güçlü bir saygı var”

İkincisi, her zamanki gibi bir seçim iklimine girdiğimizi söyleyemeyiz. Yani henüz seçmenin nezdinde bir seçim atmosferi var diyemeyiz. Birkaç gün sonra olur mu olmaz mı bilmiyorum ama televizyonda konuşulduğu kadar sokakta, siyaset vatandaşın gündeminde değil. Bu da biraz önce sıraladığım nedenlerden dolayı olsa gerek. Üçüncüsü, iki ana aks üzerinde seçim değerlendirmeleri oluyor. Kampanyalar yürütülüyor görsel üzerinden, televizyon ekranları üzerinden böyle bir durum söz konusu. Bizimle ilgili, Saadet Partisi ile ilgili de mübalağa yapmıyorum. İşte 31 gün oluyor. Çok yoğun günlük aktif programlar içerisindeyim. Bir tek insanımızdan bir eleştiri, ‘Ne yapıyorsunuz? Niye böyle yapıyorsunuz?’ duymadım. Oysa bundan önceki seçimlerde bir şekilde AK Partili insanlarımız, seçmenlerimizin bir kısmıyla karşılaştığımız zaman, eleştiriler, tenkit edenler, ‘Niye bölücülerle berabersiniz? Niye Tayyip Bey'le beraber değilsiniz?’ gibi zaman zaman birtakım serzenişlerle de karşılaşırdık. CHP’li seçmen kitlesiyle de karşılaşınca, ‘Siz bu kadar çok çalışıyorsunuz, gayret ediyorsunuz ama sonunda gidip AK Parti'ye destek oluyorsunuz’ diye, bize böyle bir yaklaşım içerisinde olurlardı. Ama bu seçimde, hiçbir cenahtan Saadet Partisi'ne yönelik küçücük bir eleştiri dahi bugüne kadar görmüş, duymuş değiliz. Güçlü bir saygı var. Genel başkanımıza, partimizin çizgisine, duruşuna, ilkeli yürüyüşüne yönelik ciddi bir saygı var. Biz de Saadet Partisi olarak bu saygıyı oya dönüştürmek için canımızı dişimize taktık insanımızın yüreğine dokunmaya gayret ediyoruz. Şüphesiz bizim bu çabalarımız, gayretimiz sadece Cenab- ı Hak'tan umarak yani bereketi umarak yaptığımız çalışmalardır. Yoksa 11 milyon 350 bin seçmen var. 7-24 çalışsak bu seçmene ulaşma imkanınız yok. Bir defa ulaştığımız seçmene biz bir defa ulaşmış oluyoruz ama o seçmenimize sosyal medyadan ve ana akım medyadan 7-24 ulaşılıyor. Dolayısıyla bu eşitsiz şartlarda güçlü bir kampanyanın içerisindeyiz. Bereketi de Allah'tan umarak bu çalışmalarımızı yapıyoruz.

“İnsanlarımızın gönüllerine dokunmaya çalışıyoruz”

Her biriniz hayatın içerisinde hoca olarak, bürokrat olarak, emekli olarak bir sürü tecrübe yaşadınız. Söylediğim sözler sizin yüreğinize dokunursa bunun bir bereket olarak dalga dalga İstanbul’umuza sirayet edeceğine inanarak çalışmalar yapıyoruz. Çünkü bereket görünmeyen çokluktur. Bereket normalde bir kişinin doyacağı yemekle iki kişinin de doyabilmesidir. Ama bereketin olabilmesi için o iş hangi işse onun dosdoğru yapılması gerekir. İhlasla yapılması gerekir. Ahlaklıca yapılması gerekiyor. Vicdanlıca yapılması gerekiyor. Biz de şimdi ulaştığımız insanlarımızın gönüllerine, akıllarına dokunmaya çalışıyoruz. Önce diyoruz ki geliniz hep beraber İstanbul'umuz için kendimiz için çocuklarımız için geleceğimiz için ve İstanbul'un altında yatanlar için ve gelecekte İstanbul'da yaşayacaklar için doğruya, doğruluğa, ahlaka, adalete ve vicdana sahip çıkalım. Bu kavramları konuşmayıp bunları ete kemiğe büründürerek İstanbul'u güzelleştirebiliriz, hayatımızı güzelleştirebiliriz.

İYİ Parti'de genel başkanlık yarışı ikinci tura kaldı İYİ Parti'de genel başkanlık yarışı ikinci tura kaldı

“Milli Görüş bizim İslam’dan, tarihimizden anladığımızdır”

Biz kendimizi Milli Görüşçü olarak addediyoruz. Milli Görüş bizim İslam'dan, tarihimizden anladığımızdır. Milli Görüş bizi biz yapan değerlerin ete kemiğe bürünmüş, organize olmuş halidir. Adaletin, hakkın, doğruluğun, komşuluğun, nezaketin ete kemiğe bürünmüş halidir Milli Görüş. Biz İstanbul'umuzda bu değerlerin yaygınlaşmasını; sokağımıza, ticaretimize ve büyükşehir yönetimimize ve kurumlarına bu değerler üzerinden yaklaşılması gerektiğini belirtiyoruz ve bunun konuşularak değil, ancak yapılarak olabileceğini söylüyoruz.

“İstanbul'u yeni tasavvurla buluşturmak zorundayız”

Biliyorsunuz konuşmakla, soyut şeyle, bir şeyin olması arasında fark var. Namazın tamamı, namazın tamamı oluyor. Ama namaz gerçekte namazın kılınmış halidir. Kılınmamış namaz, namaz değildir. İslam, İslam’ın yaşanmış halidir. Adalet, adaletin uygulanmış halidir. Konuşulan hali, soyut hali, adalet değildir. Bir şey vuku bulunca o olmuş oluyor. Dolayısıyla biz de Müslüman bir coğrafyada tarihi uygarlıkların her birinin temerküz ettiği bir İstanbul'da iki kıta arasına yerleşmiş ve bizi biz yapan değerlerle dünyaya simgesi olmuş İstanbul'umuzda, İstanbul'u yeni tasavvurla buluşturmak zorundayız diye yola çıktık. İnsanımıza şunu söylemeye çalışıyoruz. İstanbul'un bugünkü hali yaşanabilir bir hal değildir. Bugünkü halini kanıksamak zorunda değiliz. Bugünkü keşmekeşlik bizim tahammül sınırlarımızı aşan bir durumdur. Biz bugünkü hali de bu gidişle oluşacak hali de Saadet Partisi olarak kabul etmiyoruz. Biz başka bir İstanbul'un mümkün olduğunu İstanbul'da daha iyi bir yaşamın mümkün olduğunu dile getiriyoruz. Bu inançla çalışıyoruz.”