Gezi Parkı olaylarını organize etmekle suçlandığı davadan beraat ettikten sonra 15 Temmuz darbe teşebbüsü davasından tutuklanan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) tahliye kararına rağmen 4,5 yıldır tutuklu bulunan iş adamı Osman Kavala, bugünlerde 2 sebepten dolayı yeniden gündemde.
Duruşma öncesi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun çıkışı
1- İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür’ün 14 Mart 2022 Pazartesi günü yayınlanan yazısında yer alan mülâkatında, “Savaşta ölen bütün çocukların sorumlusu Soros'tur. Bizdeki Sorosçular, Kavala’nın peşine takılanlar. Kim Kavala’nın hukuk iğfal edilerek serbest bırakılmasını istiyorsa, Ukrayna’daki ve Suriye’deki çocukların katili de odur.” demişti.
2- Osman Kavala’nın yargılandığı davanın yeni duruşması, 21 Mart 2022 Pazartesi günü yapılacak.
Bazı gazeteciler, Bakan Soylu’nun suçlamasını, duruşma öncesi mahkemeye bakan Soylu üzerinden dolaylı olarak verilen bir “cezalandırın” talimatı olarak değerlendirdiler.
“Kavala’nın hapiste tutulmasının asıl sebebi…”
Anayasa Mahkemesi (AYM) ve AİHM’nin tahliye kararına rağmen Kavala’nın hapiste tutulması, Gazeteci Murat Yetkin’in 3 Ekim 2021 tarihinde kendi web sitesinde “Erdoğan’ın Kavala ve Demirtaş’la olan sorununun kökeni” başlığıyla yayınlamış olduğu yazısını yeniden gündeme getirdi.
Gazeteci Murat Yetkin’e göre Osman Kavala’nın hapiste tutulmasının asıl sebebi, Kavala’nın 2013 yılında BDP heyetiyle Öcalan’a gönderdiği mesajda, “Siz Erdoğan’ın başkan olmasını destekliyorsunuz ama başkanlık sistemi totaliter bir yapıya dönüşebilir” uyarısında bulunmuş olması.
Murat Yetkin’e göre, Demirtaş’ı 4 Kasım 2016’dan, Kavala’yı da 1 Kasım 2017’den bu yana hapiste tutan sebep, sadece hukuk değil, hatta yasalar da değil. Yetkin, “Olsaydı, AYM kararları, AİHM kararları uygulanırdı; alt mahkemeler tarafından iktidarın siyasî tercihleri doğrultusunda bozulmazdı.” diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Demirtaş ve Kavala’nın hapiste kalmasından memnun göründüğünü belirten Yetkin, “Aslında iki isim de farklı davalardan hapiste tutuluyor görünse de Erdoğan’ın ikisiyle de sorunu aynıdır.” iddiasını dile getiriyor.
Yetkin, bu iddiasını şöyle gerekçelendiriyor:
Öcalan: Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz
Daha sonra HDP adı altında birleşecek BDP’nin TBMM Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, 23 Şubat 2013 tarihinde terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’la İmralı Cezaevi’nde görüşürler.
“Çözüm süreci”nde gerçekleştirilen görüşme, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın izniyle, o dönemki unvanıyla MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın aracılığıyla yapılır.
2013’te Milliyet gazetesinde yayınlanan görüşme tutanaklarına göre, daha Erdoğan Cumhurbaşkanı dahi seçilmemişken, Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’a, “Başkanım, her şeyi konuştuk. Bir de başkanlık meselesi var. Kamuoyu bu konuda çok hassas. Osman Kavala’nın size selâmları var. Totaliter bir yapıya dönüşmesinden endişe ediyorlar.” der. Öcalan ise, “Tayyip Bey’in Başkanlığını destekleriz” diye karşılık verir.
Yetkin’e göre, bu görüşme tutanaklarının MİT kanalıyla Erdoğan’ın önüne gittiği an, Erdoğan’ın Kavala ile sorununun başladığı andır.
“Kavala, Gülen’in ve liberallerin ‘Yetmez ama evet’ kampanyasına katılmamıştı”
Yetkin, 2010 Anayasa değişikliği referandumunda Fethullah Gülen’in “Gerekirse mezardaki ölüleri bile kaldırıp ‘evet’ oyu vermeye götürün” mesajıyla, liberal-sol kesimlerin de “Yetmez ama evet” sloganıyla yürüttüğü “evet kampanyası”na Kavala’nın katılmadığını da not ediyor ve bunun da Erdoğan’ın dikkatini çektiğini ileri sürüyor.
“Kavala Sorosçu ilân edildi ama Erdoğan da Soros’la görüşmüştü”
Osman Kavala’nın, 2013 yılı mayıs ayının sonunda başlayıp haziran ayında büyüyen Gezi Parkı protestolarını desteklediğini hatırlatan Yetkin, yazısında, “İşte o aşamada Kavala, AK Partililerce “Siyonist Kızıl Milyarder” olarak tanımlanan uluslararası Açık Toplum ağının kurucusu Georg Soros’un adamı olarak hedefe konulmaya başlar. Oysa Erdoğan 2003 Davos toplantılarında, henüz siyaset yasağı kalkmamışken Soros ile görüşmeye özel önem vermiş, çaba harcamış, görüşmüş, Türkiye’deki vesayet düzenine karşı özgürlükler adına mücadelesinden bahsederek desteğini istemiştir.” hatırlatmasında bulunuyor.
Yetkin, anlattığı bu gerekçeye dayanarak şu hükme varıyor:
“Kavala’nın Şubat 2013’te Öcalan’a Önder aracılığıyla Erdoğan’ın başkanlığı konusuna “totaliterliğe” gideceği için itirazı, Kavala’nın Gezi protestolarını bir darbe girişimi olarak örgütlenmekle suçlamasının gerçek gerekçesidir. Demirtaş’ın kaderinin Kavala ile kesiştiği konu budur.”
Pehlivan: Savcı, son mütalâasında adeta ağzından kaçırıp itiraf etmiş
Gazeteci Barış Pehlivan da Halk TV’de yayınlanan “Açıkça” programında, Kavala davasının son duruşmasında savcının, esas hakkında görüş bildirirken şu ifadeleri kullandığına dikkat çekti:
“Gezi kalkışması öncesi Şubat 2013’te sanık Mehmet Osman Kavala’nın, PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’a Sırrı Süreyya Önder aracılığıyla selâm göndermesi ve elebaşı Öcalan tarafından ‘ākil adam’ olarak yanına istenen 3 kişiden biri olması da bu anlamda dikkat çekicidir.”
Gazeteci Barış Pehlivan, savcının bu ifadelerinden hareketle Murat Yetkin iddiasını destekledi ve şunları söyledi:
“Yani işte o bahsettiğim, perde arkasında böyle bir öykü yatan meseleyi, savcı burada koyuyor. Şimdi bunu koyarken neden koyabilir? Neden daha önce aklına gelmemiş ki? O zaman da vardı bu. Şimdi aklına geliyor ve orada sakladığı bir mesele var. Aslında uzatabilir; der ki ‘Osman Kavala, burada bu selâm gönderme meselesinde ‘totaliter bir sisteme geçmesinden endişeleniyor, başkanlık sisteminin.’ Aslında işin perde arkasında, dil altında savcı öyle araya, bir anlamda ağzından kaçırmış gibi, aslında Osman Kavala’nın neden tutuklandığını da ‘adeta’ itiraf ediyor bana kalırsa.”
“Toplum, Kavala davası ile HDP’nin kapatılmasına hazırlanıyor”
Yargı sisteminin Kavala davası ile bir hazırlık yaptığını ileri süren Pehlivan, toplumun HDP’nin kapatılmasına alıştırılması için Gezi davasının bir ön hazırlık olduğuna dair düşüncesini de dile getirdi.
Eski HDP Eş Genel Başkanı Selâhattin Demirtaş’ın hapiste tutulmasının asıl sebebinin, başkanlık sistemi referandumu öncesi Erdoğan’a hitaben “Seni başkan yaptırmayacağı” diye seslenmesi olduğu iddiası, sık sık dile getiriliyor.