Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD'de, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar sürüyor.

Duruşmalarda Umman adına söz alan Lahey Büyükelçisi Abdullah Al-Harthi, Filistinlilerin İsrail tarafından 75 yıldan fazla süre işgal, baskı, haksızlık ve günlük aşağılanmalar altında yaşadığına işaret etti.

Uluslararası kurumların ve toplumun, Filistin halkının kendi bağımsız devletlerine ulaşmasını sağlamakta başarısız olduğunu belirten Harthi, Gazze'de son aylarda 25 binden fazla kişinin öldürüldüğü, 2,2 milyon kişinin dayanılmaz koşullar altında hayatta kalmaya çalıştığı, uluslararası normların açıkça ihlal edilerek bir yerden diğerine sürüldükleri modern zamanların en kötü zulümlerinden birinin yaşandığını anlattı.

Ülkesinin Uluslararası Adalet Divanından İsrail'in 1967'den bu yana işgal altında tuttuğu Filistin topraklarına yerleşmesini ve ilhak etmesini, kendi kaderlerini tayin ve geri dönüş hakkı da dahil olmak üzere Filistin halkının devredilemez haklarının hayata geçirilmesine yönelik engellemelerini dikkate almasını istediğini belirten Harthi, "İsrail hükümeti, Filistin topraklarının işgaline, Filistinlilerin kendi kaderini tayin etmesini engelleyen ve zorlaştıran tüm faaliyetlere, politikalara ve yasalara derhal ve koşulsuz olarak son vermelidir.” dedi.

İsrail’in, işgal altındaki Filistin topraklarına yasa dışı Yahudi yerleşimcileri göndererek BM kararlarına ve uluslararası hukuka aykırı hareket ettiğine dikkati çeken Harthi, “Uluslararası toplumun Filistin topraklarının yasa dışı ilhakını önleme yükümlülüğü vardır." uyarısında bulundu.

İsrail'in işgal ve yerleşim politikaları ve ayrımcı politikaları da dahil olmak üzere tüm ihlallerine son vermesi gerektiğini vurgulayan Harthi, diğer devletlerden de Filistin topraklarındaki hukuksuz eylemlerini tanımamalarını ve İsrail'i uluslararası insancıl hukuka uygun hareket etmeye zorlamalarını istedi.

- BM Genel Kurulu, UAD'den görüş istemişti

BM Genel Kurulu, 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD'ye, Divan Statüsü'nün 65. maddesine dayanarak 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in Filistin'deki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin iki soru yöneltti.

BM Genel Kurulunun Divan'dan cevaplarını talep ettiği sorular şu şekilde:

"1- İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967’den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs'ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?

2- İsrail'in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?"

Danışma görüşü talebi, 17 Ocak 2023'te BM Genel Sekreteri tarafından UAD'ye ulaştırılırken Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin'e danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yaptı.

- Danışma görüşünün etkisi nedir?

UAD'nin verdiği danışma görüşleri, her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.

Divan'ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde duvarın hukuka aykırı olduğunu tespitinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartını koyması dikkati çekiyor.

Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı bağımsızlık ilan etmesinin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.

Katar, Sudan'a 25 ton insani yardım gönderdi Katar, Sudan'a 25 ton insani yardım gönderdi

UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırılığı yönünde olması durumunda İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ülkeleri uluslararası toplum tarafından tutumlarını gözden geçirmeye zorlamaları muhtemel.