Balıkesir’de doğdu. Babası Balıkesir tüccarlarından ve ulemâdan Çantayoğlu Halil Cenâbî Efendi, annesi Sincanoğulları’ndan Kepsutlu Hatice Hanım’dır. Ailenin tek erkek evlâdı olan Hasan Basri, ilk tahsilini İbtidâ-i Kebîr Mektebi’nde gördükten sonra Balıkesir İdâdîsi’ne girdi. İdâdînin dördüncü sınıfında iken babasının ölümü üzerine (1903) ailenin geçimini tek başına sağlayabilmek için mektebi bırakmak zorunda kaldı. Kendisine Nâfia Dairesi’nde bir memuriyet verildi. Bu arada müftü Osman Nûri Efendi ile Müstecâbîzâde Âdil Efendi’den Farsça öğrendi; Balıkesir Mevlevîhânesi’nde Râgıbzâde Ahmed Nâci Dede’den Arapça okudu. Babasının yakın dostu olan bu zat ona hem hocalık hem de mânevî babalık yaptı. Bir taraftan Arapça ve Farsça’sını ilerletmeye çalışırken diğer taraftan edebiyat, hukuk ve felsefe ile meşgul oldu.

II. Meşrutiyet’in ilânından sonra Balıkesir’de yayımlanan Nasihat ve Balıkesir gazetelerinde yazılar yazdı. Mutasarrıf Mümtaz Bey’den hukuk, iktisat ve maliye okudu. Sâmih Rifat Bey’in mutasarrıflığı zamanında Yıldırım gazetesini çıkardı. İdâre-i Husûsiyye’nin (özel idare) ilk teşkilâtlanmasında (1913) Balıkesir Dâimî Encümeni’nin başkâtipliğini yaptı. Daha sonra mutasarrıf Reşid Bey’in emriyle bütün sorumluluğunu yüklendiği Karesi adlı bir gazete yayımladı. Balıkesir’de matbuat hayatının gelişmesinde önemli rol oynadı. Lise dengi olan Dârülhilâfe Medresesi’nde Türkçe, edebiyat, yazı ve Arapça muallimliği yaptı. I. Dünya Savaşı sonlarına doğru Ses gazetesini çıkardı. Mütareke yılları boyunca Türk milletinin haklarını savunan en hür ve yürekli yazıların yayın organı olan Ses’in kapatılarak sahibinin İstanbul’a celbedilmesiyle ilgili emir geldiği zaman Hasan Basri, Balıkesir’i temsilen I. İzmir Kongresi’ne katılmak üzere şehirden ayrılmış bulunuyordu. Tevkif emrini öğrenince çareyi kaçmakta buldu. Burhaniye, Kepsut, Dursunbey kasabalarında ve köylerde dokuz aydan fazla dolaştı; o yörede Millî Mücadele’nin başlaması ve halkın silâhlanması konusunda önemli faaliyetler gösterdi. I. Büyük Millet Meclisi’ne Balıkesir mebusu olarak girdi, hiçbir gruba temayül göstermeyip sonuna kadar bağımsız kaldı. Aynı mecliste mebus olarak bulunan şair Mehmed Âkif ile yakın arkadaş oldu, ondan Arap edebiyatı okudu. Mehmed Âkif, Bursa ve Balıkesir çevresinden gelen Yunan mezâlimi haberlerinin tesiriyle yazdığı “Bülbül” şiirini Çantay’a ithaf etmiştir.

İslam Düşünürleri

Büyük Millet Meclisi’nin I. dönemi sonunda Balıkesir’e edebiyat muallimi olarak dönen Çantay, 132 şehid çocuğunun eğitimi için kurulan yetiştirme yurdunun müdürlüğünü de üstlendi. Zafer-i Millî gazetesine yazılar yazdı. 1928’de aşırı zihin yorgunluğundan dolayı hastalandı ve bu sebeple emekliye ayrıldı. Zihnî faaliyetlerden uzak durmak ve yöneticilerin keyfî icraat ve baskılarından korunabilmek amacıyla birkaç yıl entelektüel zümrenin içinden ayrılıp ziraat ve ticaretle meşgul oldu. Daha sonra tekrar dinî, ilmî ve edebî faaliyetlere dönerek telif ve tercüme eserler meydana getirdi. 1950 yılından itibaren demokratik yönetimin sağladığı kısmî din ve vicdan hürriyetiyle birlikte başlayan, İslâm dininin öğrenilmesi, öğretilmesi, yaşanması, yayınlar ve diğer vasıtalarla desteklenmesine dönük faaliyetlere Hasan Basri Çantay da katılmıştır. Onun çalışmaları bir taraftan eser telif etmek, diğer taraftan yol göstermek ve uyarılarda bulunmak şeklinde olmuştur. Din ve vicdan hürriyetinin sağladığı haklar bakımından uzun süren bir fetret döneminden sonra Türkiye’de başlayıp hızla gelişen faaliyetler, bir bakıma tabii olarak karşılanabilecek farklı görüşler, gruplar, usuller de ortaya koymuştur. Bu farklılık ve çeşitlilik içinde Hasan Basri Çantay zengin ilmî, fikrî birikimi, siyasî tecrübesi ve güvenilir şahsiyetiyle gruplar arasında hakemlik yapmış, görüş ve metotların isabetli ve uygulanabilir olanlarını belirlemeye çalışmış, böylece din âlimlerinin, muhafazakâr aydınların, hamiyetli zenginlerin yol göstericisi ve nihaî mercii olmuştur.

Hasan Basri Çantay 3 Aralık 1964’te İstanbul’da vefat etti. Mezarının çok sevdiği dostu Mehmed Âkif’e yakın olması hususundaki vasiyeti üzerine Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi.

Kaynak: TDV İslâm Ansiklopedisi
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu