Korona salgını sebebiyle birçok ülkede ekonomik paketler açıklanıyor. Devletler vatandaşlarına, sokağa çıkılamayan bu zorlu süreçte destek olabilmek için, imkanlarını seferber ediyor. Kolay değil fabrikalar üretime ara verdi, küçük ve orta ölçekli birçok işletme geçici de olsa kapandı, yüz milyonlarca insan bu süreçte gelirinden oldu. Olayın sağlık boyutu, tedavi için ilaç ya da aşı bulunması kadar daha evvel görülmemiş bir büyüklükte ekonomik krizin tüm dünyayı esir almaması da önemli.

Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin açıkladığı 100 milyar TL’lik pakette ülke içi uçuşlara uygulanan verginin azaltılması, ya da milletin temel ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağının düşünüldüğü bir ortamda, konut satışlarını teşvik edici maddelerin olması eleştirilse de, kanaatkar milletimiz “buna da şükür” demesini bildi. Halkımız Türkiye’nin gücünü ve zor zamanlarda alabileceği tedbirlerin boyutunu da görmüş oldu.

Korona ile mücadelede Türkiye’nin açıkladığı paketin yüzlerce katı büyüklüğünde bir ekonomik paketin ABD’den açıklanması, dikkatleri okyanus ötesine çekti.

Başkan Tump’ın "ABD tarihindeki en büyük ekonomik paket olan teşvik paketini onayladım.Bu, bugüne kadar imzalanan en büyük paketin bile iki katı." sözleri adeta bir meydan okuma gibiydi tüm rakiplerine ya da siyasi hasımlarına.

ABD’de para ve siyaset ilişkileri göz önünde bulundurulduğunda 2,2 trilyon dolarlık ekonomik teşvik paketinin büyüklüğü, aynı zamanda karşı karşıya kalınan durumun ciddiyetinin de farkına varıldığını gösteriyor bize.

Ekonomik teşvik paketi Senato’da ciddi tartışmaların yaşanmasına sebep oldu. Paketin, teklif edildikten neredeyse haftalar sonra onaylanmasının temel sebebleri ise Türkiye’de açıklanan paket üzerine yapılan tartışmaları hatırlattı bizlere.

Kongre’deki Demokratlar yapılacak yardımın işletmelere gideceği ve bu sebeple doğrudan işsizlere, ihtiyaç sahiplerine gitmeyeceği endişesiyle paketin içerisinde değişiklik yapılmasını istedi ve bu da süreci uzattı.
 
2.2 trilyonluk yardım paketi, ABD Hazine Bakanının yaptığı açıklamaya göre ilk olarak 2-3 hafta içerisinde işleme konulacak ve ilk ödemeler bu süreçte işsiz kalanlara yapılacak.

Peki Türkiye gibi güçlü bir ülke bile 100 milyar TL’yi bir araya getirme noktasında sıkıntı yaşarken  ABD trilyonlarca doları nasıl bulucak?  ABD kasasında bu kadar para hazırda var mı? Tam olarak bu kadar para kimlere verilecek? Hepsi halka maaş olarak mı dağıtılacak? Amerikan Merkez Bankası FED, bu ilişkide tam olarak nerede duracak? FED’in  ABD yönetimiyle yakınlaşmasının istismarı vb konular ne olacak?

Hazine Bakanlığının verilerine  gore ABD, hali hazırda 23 trilyon doların üzerinde borca sahip bir ülke.  Onaylanan yardım paketi, hali hazırdaki borca 2.2 trilyon dolar daha ekleyecek. Zira ABD’nin kasasında böyle bir para yok. Mali politikalar kategorisinde atılan bu adımla halka ve özel firmalara para vermek için bir fon oluşturulmuş oluyor. Bu fonun getireceği mali yükü ise önümüzdeki yıllarda vergilerin arttırılması ya da hazine bonolarının satılması şeklinde atlatmaya çalışan bir ABD görür isek şaşırmamalıyız.

Amerikan Merkez Bankası FED’in bu süreçte aktif bir rol alarak, durumu iyi olan şirketlere borç vermeye başlamasını da, hazineden bono ve tahvil almasını da not edelim. Zira normalde FED’in böyle uygulamaları yok. Piyasalardaki likidite sorununun çözülmesi ve ekonomik tıkanıklığın açılması için FED’in attığı bu adımlar tartışma konusu oldu. Türkiye basınına da yansıdığı şekliyle bağımsız olan FED’in devletleştirilmesi olarak algılandı bu konu.

Bloomberg’de kaleme alınan bir makalede tartışıldığı gibi FED’in hazine bakanlığıyla kurmuş olduğu bu ilişkide hükümetin, yani Trump’ın FED’i tamamen kontrol edebilme ihtimalinden bahsedildi. Fakat FED, hükümetle ilk defa böyle bir ilişkiye girmiyor. Daha önceki 2008 krizinde de FED devreye girerek piyasadaki tıkanıklığı açmak için görev tanımı sınırlarını aşarak piyasadan bono ve tahviller almış, daha sonra da tekrar bunları iade etmişti. Bu dönemde yapılanı da spekülasyona kurban etmeden bu şekilde okumakta fayda var. Yoksa özel sektörün cenneti ABD’de FED’in devletleştirildiği falan yok.

Peki Trump’ın açıkladığı ekonomik destek paketi muhalefetin dediği gibi sadece büyük şirketlere mi aktarılıyor? Destek paketinin dağılımı kabaca şöyle olacak. 532 milyar dolarlık yardım büyük şirketlere, yerel yönetimlere ve bahsettiğimiz finansal destek ve tahvil alımlarına ayrılırken, 61 milyar dolar hava yolu şirklerine aktarılacak.

377 milyar dolar küçük işletmelere yardım ve kredi olarak verilirken, 260 milyar dolarlık kısmı işsizlik ödemeleri fonuna, 150 milyar ise eyaletlere verilecek destek fonlarına aktarılacak. Eğitim, alt yapı, hastanelere yardım, vergi indirimi, afet koordinasyonu vb alanlara yapılacak desteklerin yanında 290 milyar dolarlık nakit yardım ise doğrudan ailelere yapılacak.

Tüm bu yardımların bedelinin nasıl ödeneceği konusunda ise Amerika’nın kurucu babalarından Benjamin Franklin’e kulak verelim. “İki şeyden kaçamazsınız! Vergi ve ölüm.”  Bir tarafta hasta sayısı milyonlara ulaşması beklenen Korona hastalığı, diğer tarafta ise devletlerin halklarına sunduğu yardım paketlerinin tekrar milletin sırtına nasıl yükleneceği tartışması.

Peki her türlü ticari ilişkiden, gıdadan içeceğe, ithalattan ihracata, elektrikten suya, hatta vurduğu damgaya kadar, halkın neredeyse her adımından vergi alan hükümetler de, yaptıkları yardımların bedelini tekrardan halka ödetir mi?

Benjamin Franklin’in “vergiden ve ölümden kaçamazsınız” sözü sadece ABD’de mi geçerli?