Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sinan Tekin, basın açıklaması gerçekleştirdi.

Tekin açıklamasında şunları dile getirdi:

Barınma, İnsan Onurunun Temel Güvencesidir

Barınma, insanın en temel ihtiyaçlarından birisidir.

Sadece bir çatı altında yaşamak değil; güvenli, sağlıklı, ulaşılabilir ve insana yakışır bir konutta yaşamak, her insanın hakkıdır.

Bu hak, yalnızca günlük yaşamı sürdürebilmek için değil; aynı zamanda sosyal adaletin, toplumsal huzurun ve ekonomik refahın da temel direğidir.

Barınma hakkı;

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. maddesi,

1966 tarihli Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 11. maddesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 57. maddesi ile güvence altına alınmıştır.

Anayasa, devlete konut ihtiyacını karşılayacak önlemleri alma ve toplu konut üretimini destekleme yükümlülüğü vermektedir.

Ancak bugün ülkemizde bu hak, milyonlarca yurttaş için yalnızca kâğıt üzerinde kalmış, fiilen kullanılamaz hale gelmiştir.

Türkiye, Avrupa’nın açık ara en büyük barınma krizini yaşayan ülkesi konumuna düşmüştür.

Kayak merkezlerinde suni karlama devrede
Kayak merkezlerinde suni karlama devrede
İçeriği Görüntüle

Son yıllarda yaşanan ekonomik kriz, döviz kurlarındaki sert artış, kontrolsüz enflasyon ve konut arz-talep dengesinin bozulması, konut piyasasında büyük bir çöküşe yol açmıştır.

Kiralar fahiş düzeylere ulaşmış, ev fiyatları gelir seviyelerinin çok üzerine çıkmış, barınma temel bir hak olmaktan çıkarılıp lüks bir ayrıcalığa dönüşmüştür.

Eurostat ve TÜİK verilerine göre, 2025 yılı mayıs ayında Avrupa Birliği genelinde yıllık kira enflasyonu ortalama %3,2 iken, Türkiye’de bu oran %84,9’dur.

Büyükşehirlerde ve kıyı kentlerinde durum daha da vahimdir.

İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Mersin gibi şehirlerde kira artış oranları dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır.

Bu artış toplumun geniş kesimlerini doğrudan etkileyen bir sosyal krizdir.

Türkiye’de konut, bir yaşam alanı olmaktan çıkarılıp yatırım aracına dönüştürülmüştür.

Yabancıya konut satışı teşvik edilmiş, kısa dönemli kiralama uygulamaları yaygınlaşmış, sosyal konut üretimi neredeyse durma noktasına gelmiştir.

TOKİ’nin bugüne kadar ürettiği toplam konut sayısı yaklaşık 1,5 milyondur.

Son 20 yılda özel sektörle birlikte toplam üretim 4 milyonu aşmıştır.

Ancak uzmanlara göre önümüzdeki 10 yılda arz-talep dengesinin sağlanabilmesi için en az 7 milyon yeni konuta ihtiyaç vardır.

KONUTDER verileri, yıllık konut ihtiyacının 700 binin üzerinde olduğunu, ancak üretimin ortalama 500 binde kaldığını, dolayısıyla her yıl yaklaşık 200 bin konut açığı oluştuğunu göstermektedir.

2015 yılında 2.500 TL olan bir kira, 2024 yılında 32.500 TL’ye çıkmıştır.

Bu artış, yaklaşık 13 katlık bir yükselişe işaret etmektedir.

Aynı dönemde OECD verileri, Türkiye’nin 2015’ten bu yana kira fiyatlarında en fazla artış yaşayan ülke olduğunu ortaya koymuştur.

2015–2024 döneminde nominal kira artışı %996, yani 11 kat; yıllık ortalamalarla hesaplandığında ise %775, yani 9 kat olmuştur.

Buna karşın OECD ortalaması yalnızca %45,7 seviyesinde kalmıştır.

Bu tablo, Türkiye’de kira artışlarının yalnızca küresel piyasalardan kaynaklanan bir sorun olmadığını, iç politikaların, denetimsizliklerin ve sosyal konut yetersizliğinin doğrudan etkili olduğunu göstermektedir.

Bugün Türkiye’de 24 milyondan fazla vatandaş kiracıdır.

Kiracı hane sayısı yaklaşık 7,7 milyondur.

Yani nüfus artışının büyük bölümü kiracı hanelerde gerçekleşmektedir.

Türkiye’de bir ev satın alabilmek için ortalama gelirle yaklaşık 20–25 yıl boyunca başka hiçbir harcama yapmadan çalışmak gerekmektedir.

Bu da konut sahibi olmayı, milyonlarca vatandaş için imkânsız hale getirmektedir.

Türkiye’de yükseköğretimde kayıtlı öğrenci sayısı 2024 yılı itibarıyla 8 milyon 296 bindir.

KYK devlet yurtlarının kapasitesi yalnızca 950 bin kişidir.

Yani tüm öğrencilerin ancak %11’ine barınma imkânı sunulabilmektedir.

Geri kalan 7 milyondan fazla öğrenci ya özel yurtlara mahkûm kalmakta ya da fahiş kira bedelleri altında ezilmektedir.

Son iki yılda öğrenci barınma giderleri %140 artmıştır.

YÖK verilerine göre, her yıl yaklaşık onbinlerce öğrenci kayıt dondurmakta ya da kaydını sildirmektedir.

Bunun en önemli nedeni, barınma ve geçim masraflarının karşılanamamasıdır.

Bu tablo, eğitim hakkını, fırsat eşitliğini ve gençliğin geleceğini doğrudan tehdit etmektedir.

Konut krizinin sadece ekonomik değil, toplumsal ve psikolojik etkileri de vardır.

  • Gençler ailelerinden bağımsız yaşayamaz hale gelmiştir. Bu durum evlilik oranlarında azalmaya, boşanma ve aile içi çatışmalarda artışa yol açmaktadır.
  • Evsizlik ve geçici konaklama biçimleri yaygınlaşmıştır. Kalabalık haneler, sağlıksız koşullar, hem ruhsal hem de fiziksel sağlık açısından tehdit oluşturmaktadır.
  • Kiracı-ev sahibi anlaşmazlıkları adliyeleri kilitlemiştir. Tahliye davaları rekor seviyelere ulaşmış, sosyal ilişkiler gerginleşmiştir.
  • Kent merkezlerinden taşraya göç artmıştır. Yüz binlerce vatandaş, kira baskısı nedeniyle işinden, okulundan uzak bölgelere taşınmak zorunda kalmıştır.
  • Çalışanlar işyerine uzak bölgelerde oturmak zorunda kalmıştır. Ulaşım maliyetleri artmış, çocuklar daha düşük nitelikli okullara gitmek zorunda kalmış, toplumsal huzur zedelenmiştir.

Anayasa’nın 57. maddesi açıktır:

Devlet, konut ihtiyacını karşılayacak önlemleri almak ve toplu konut üretimini desteklemekle yükümlüdür.

Bugün gelinen noktada, devletin bu yükümlülüğü yerine getirmediği, barınma hakkını piyasanın insafına bıraktığı açıktır.

Sosyal devlet, en temel yaşam hakkını güvence altına almakla sorumludur.

Barınma krizinin çözümü mümkündür. Bunun için siyasi irade, sosyal adalet anlayışı ve kamusal planlama gerekmektedir.

1. Sosyal konut üretimi: TOKİ yeniden asli görevine dönmeli, dar gelirli hanelere yönelik sosyal konut üretimi hızlandırılmalıdır.

2. Kira desteği: Yoksulluk sınırının altında yaşayan ve ev sahibi olmayan hanelere, sendikalarca açıklanan en yüksek açlık sınırının %25’i oranında kira desteği verilmelidir.

3. Kamu lojmanları: Kamu çalışanları için lojman uygulaması yeniden güçlendirilmelidir.

4. Denetim: Kira artışları ve konut piyasası sıkı bir şekilde denetlenmeli, kayıt dışı piyasaya karşı önlem alınmalıdır.

5. Yabancıya satış ve kısa dönemli kiralama: Konutun yatırım aracına dönüşmesini engelleyecek düzenlemeler yapılmalıdır.

6. Kredi ve finansman: Dar gelirli ailelerin ev sahibi olmasını kolaylaştıracak uzun vadeli finansman modelleri geliştirilmelidir.