Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Paneli
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Elmalı Belediyesi tarafından İstanbul’da düzenlenen, “Hak Dini Kur’ān Dili” adlı tefsiriyle tanınan son devir din âlimlerinden Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır paneline katıldı.
Panelin açılışında konuşma yapan Kılıçdaroğlu, “Konuşmamda, benden çok daha iyi tanıdığınızı düşündüğüm merhum Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın yaşamına ilişkin bilgileri paylaşmayı düşünmüyorum. Sizler, yapacağınız sunuşlarla, merhum Yazır’ın Cumhuriyet’imize yaptığı katkıları en yalın şekliyle zaten anlatacaksınız. Ben, merhum Yazır’ın yaşamından ziyade, kendisini başta “Hak dîni Kur’āan Dili” eseri olmak üzere tüm eserleri ışığında, Türkiye’nin temel problemlerine ilahiyat penceresinden nasıl bakılabileceğine dāir nāçizāne görüşlerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.” dedi.
TBMM’nin 1925 tarihli Türkçe tefsir kararı ve Elmalılı Hamdi Yazır
Kılıçdaroğlu, Osmanlı’nın son devrinde yetişmiş ve Cumhuriyet’in kuruluşunda önemli görevler üstlenmiş saygın bir din ālimi olan Elmalılı Hamdi Yazır’ın, kendini Kur’ān’ı anlamaya ve açıklamaya adadığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, bu adanmışlığın haklı bir sonucu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 21 Şubat 1925 tarihli oturumunda kabul edilen Türkçe Kur’ān-ı Kerîm tefsirinin hazırlanması kararının ardından, Hamdi Yazır’ın, kapısı çalınan ilk isim olduğunu kaydetti.
Teklifi kabul eden Yazır’ın, tefsiri yazmaya 1926 yılında başladığını ve “Hak Dîni Kur’ān Dili” adını verdiği eserini 1938 yılında tamamladığını belirten Kılıçdaroğlu, “Yaklaşık 12 yıl süren ve “Elmalılı tefsiri” olarak bilinen tefsirin, son derece özgün bir çalışma olduğunu dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, Mustafa Bilgin’in, İslâm Ansiklopedisi’nin “Hak Dîni Kur’ān Dili” maddesinde eseri, Mehmet Akif’in ifadesiyle “İslâm’ı asrın idrakine söyletme” gayesi taşıyan, ciddi ve yorucu bir emeği yansıtması olarak değerlendirdiğine işaret etti.
Kılıçdaroğlu, “Sayın Bilgin, eserin bir Kur’ān tefsiri olmasının yanı sıra ayetlerin yorumu münasebetiyle pek çok îtikādî, amelî, ilmî ve felsefî meseleye çağdaş metodolojiyi de kullanarak, geniş ölçüde orijinal düşünce ve çözümler ihtivā ettiğini de vurgular.” dedi.
Elmalılı’nın bu başarısının, klasik ālim özellikleriyle çağdaş fikir adamı özelliklerini birleştirmeyi başarmış bir şahsiyet olmasından kaynaklandığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Peki, biz bugün bu tefsirin ışığında Türkiye’nin temel problemlerine nasıl bakmalıyız?” diye sordu.
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Hukukun üstünlüğü, sadece beşerî değil, aynı zamanda dînî bir zorunluluktur”
“Hak diyoruz, hukuk diyoruz, adalet diyoruz. Peki, Elmalılı ne diyor? Elmalılı’nın kadılık makamına tayin edilecek kişinin hür olması şartına ilişkin önemli bir değerlendirmesi vardır. Elmalılı’nın, kadıların hür olması şartına yaptığı özel vurgu, sadece köle ve köle sahibi arasındaki ilişkiye dair değildir. Elmalılı’nın vurgusu, kadıların yani yargı makamında oturanların dış etkilere karşı koyacak niteliklere sahip olması şartını da kapsamaktadır. Bu hāliyle yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile yargı dağıtanların bağımsızlığı ve tarafsızlığı, toplumsal adalet ve huzurumuz için bir zorunluluktur. Çünkü Elmalılı’nın “Şüphesiz ki Allah, size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emretmektedir” şeklinde Türkçeye aktardığı ayette de buyurulduğu üzere, “devletin dîni adalettir.” Devlet, işin ehline verildiği, işi ehline verenlerce yönetildiği ve sonuç olarak adaletle hükmedildiği zaman bir vasfa kavuşmuş olur. Aksi halde, ideal bi devlet yönetiminden söz edemeyiz.
Eski Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Ali Bardakoğlu’nun da ifade ettiği üzere, din açısından önemli olan, adalettir. Hakkın, doğrunun egemenliğidir. Bir ülkede zulüm, haksızlığın, eşitsizliğin, kayırmacılığın, keyfîliğin değil; hukukun üstünlüğü, açıklık, eşitlik ve şeffaflığın hākim olması, vatandaşların onur ve haklarının korunması, sadece beşerî değil, aynı zamanda dînî bir zorunluluktur.”
“Türkiye, İslâmîlik Endeksi’nde 65’inci sıradan 100’üncü sıraya geriledi”
İslâm dünyasının nasıl bir duruma sürüklendiğini de bir veriyle açıklamak istediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, George Washington Üniversitesi’nden Şehrazat Rahman ve Hüseyin Askeri isimli 2 bilim insanının, 2015 yılından bu yana düzenli olarak yürüttükleri “İslâmîlik Endeksi” çalışmasının sonuçları hakkında hatırlatmada bulundu.
Kılıçdaroğlu, bu endekste adalet ve yönetim, ekonomi, yolsuzluklar, insan hakları ve uluslararası hukuk gibi üst başlıklar çerçevesinde 150’ye yakın ülkenin, İslâmî kriterlere uygunluklarına göre sıralandığını kaydetti. Kılıçdaroğlu, “2020 endeksine göre İslâm ülkeleri, üzülerek ifade edeyim, en alt sıralarda bulunuyor ve her yıl biraz daha geriliyor. Bu endeks, 2015 yılında ilk defa yayınlandığında Katar, 39’uncu sıradaydı. 40’ıncı sırada Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) vardı. Malezya, 43’üncü sıradaydı. Türkiye ise 65’inci sırada bulunuyordu. Beşinci yılın sonunda, yani endeksin 2020 yılı verileri, üzülerek ifade edeyim, İslâm ülkeleri açısından hiç de iç açıcı değil. Malezya, yine 43’üncü sırada ancak BAE 47, Katar, 51’inci sıraya gerilemiş durumda. 2015 yılında 65’inci sırada bulunan Türkiye ise, 2020 yılında 100’üncü sırada. Endeksin 2020 yılı sonuçları itibarıyla ilk 40 sırada hiçbir İslâm ülkesi yer almıyor. İlk sırada ise Yeni Zelanda bulunuyor. İkinci sırada İsveç, üçüncü sırada Hollanda yer alıyor. Yani Yeni Zelanda, İslâmî kriterlere göre yaşayan ülkeler arasında ilk sırada bulunuyor.
Bu endeksin ortaya koyduğu sonuçlar, İslâm’ın ortaya koyduğu kriterler açısından Müslüman olarak yaşadığımızı ancak İslâm’dan da nasıl uzaklaşmış olduğumuzu gözler önüne seriyor. Bu örnekler ışığında, dinimiz İslâm’ın kendisiyle Müslümanlığımız arasındaki farkın gün geçtikçe açıldığını kabul etmeliyiz. İslâm’ın özünde yer alan çoğulculuğun, gün geçtikçe azaldığı; Müslümanlar arasındaki kardeş kavgasının tüm çabalara rağmen sonlandırılmadığı gerçeğiyle yüzleşmeliyiz. Kimi grup ve yapıların, kendi çıkarları doğrultusunda dînî değerlerimizi istismār etmesine hep birlikte karşı durmalıyız.
“Dünyanın en büyük göçmen hareketliliği, Müslüman ülkelerden Batı ülkelerine doğru yaşanıyor”
Bugün, imrenerek bakacağımız, vatandaşlarının huzurunu, hakkını, hukukunu koruyan, adaletle hükmedilen bir İslâm ülkesi görmekte zorlanıyoruz. Örneğin, dünyanın en büyük göçmen hareketliliği, Müslüman ülkelerden Batı ülkelerine doğru yaşanıyor. Ege’nin, Akdeniz’in soğuk sularında hayatlarını kaybedenlerin büyük bir bölümü, Müslüman kardeşlerimiz. Dünya silâh sanayiinin en önemli alıcıları arasında Müslüman ülkeler, ilk sıralarda yer alıyor ve ne yazık ki çoğu yerde bu silâhlar, Müslüman kardeşlerimize yönelik kullanılıyor.”
Bu örneklerin çoğaltılabileceğini belirten Kılıçdaroğlu, “Oysa örnekleri çoğaltmak yerine topyekûn azaltmanın yollarını bulmalıyız.” dedi.
Büyük İslâm bilgini Elmalılı Hamdi Yazır’ın bir diğer önemli mesajının da “Bir toplumda hurāfelerin yayılmasını engellemenin yolu, ilāhî kelâmın her çağda yorumlanmasıdır; çünkü insan, yüce Allah’ın mesajını her döneme hitap eden evrensel mesajlar olarak ancak yorum gücüyle kavrayabilir.” sözü olduğunu kaydetti.
Kılıçdaroğlu, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Bütün zorlukları aşacağımıza olan inançla, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, dinimizin doğru anlaşılması konusunda içtenlikle çaba harcayan Cumhuriyet’in kurucu kadrolarını rahmetle anıyor, Elmalılı Hamdi Yazır’ın şahsında, bu çabaya katkı veren tüm din ālimlerimize şükranlarımı sunuyorum.”





