Böyle bir teşebbüsten endişe duyduklarını dile getiren Kirill, “Ayasofya’ya yönelik tehdit, bütün Hristiyan uygarlığına dolayısıyla maneviyatımıza ve tarihimize yönelik bir tehdittir” dedi.
Patrik Kirill, ayrıca Ayasofya’nın statüsünün değiştirilmesinin Rus halkında ‘derin bir acıya’ sebep olacağını da belirtti.
Rus Ortodoks Kilisesi’nin üst düzey yetkilisi Piskopos Mitropolit İlarion da geçtiğimiz günlerde Rus devlet televizyonunda yaptığı açıklamada, müzenin statüsünün değiştirilmesi konusunda, “Mevcut şartlarda bu hareketin kabul edilemez bir dini özgürlük ihlâli olduğuna inanıyoruz. Şimdi Orta Çağ’a geri dönemeyiz” demişti.
Kremlin: Ayasofya’nın statüsü dikkate alınmalı
Kremlin ise Türk makamlarının Ayasofya’nın UNESCO Dünya Mirası statüsünü dikkate almasını umduğunu söyledi.
Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, “Ayasofya, turistik değerinin yanı sıra Rusya’dan gelenler de dahil olmak üzere bütün ülkelerden Türkiye’ye gelen ziyaretçiler için derin kutsal manevî değeri olan bir dünya şaheseridir” dedi.
Ayasofya meselesinin yargı süreci
Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği, Ayasofya için ilk olarak 2005’te Danıştay’da dava açmış; dernek, 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptal edilmesini ve yürütmenin durdurulmasını istemişti.
Danıştay 10. Dairesi, 24 Haziran 2005’te söz konusu Bakanlar Kurulu kararının yürütmesini durdurma talebini reddetmişti. Daire, 2008’de ise Ayasofya Camisi’nin müze olarak kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmadığını ileri sürerek, davayı reddetmişti.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Dairenin bu kararını onaylamıştı. Dernek, 2016’da tekrar Danıştay’da dava açtı.
Derneğin, Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvurusunda ise 2018’de karar verilmişti. Yüksek Mahkeme, Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması talebinin reddedilmesi sebebiyle, din ve vicdan hürriyetinin ihlâl edildiği iddiasıyla yapılan başvuruyu, “incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik” gerekçesiyle ‘kabul edilemez’ bulmuştu.