Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Saadet Partisi Genel Merkezi'nde düzenlenen İl Başkanları ve İl Müfettişleri Toplantısı'nda konuştu.

Arıkan, şunları dile getirdi:

"DURUM TESPİTİ YAPMAK, DEVLET YÖNETMEK DEĞİLDİR"

Değerli arkadaşlar;

Bugün Gazze’deki savaşın tam 701. günü.

Sizlere burada, Gazze’deki vahşeti ve dehşeti anlatacak değilim.

İsrail bu savaş suçunu, tüm Dünya’nın gözü önünde işlemeye devam ediyor.

Son işgal planı, son operasyonlar bunun delili.

Böyle bir canavar karşısında,

yapılması gerekenleri 701 gündür, HER GÜN SÖYLÜYORUZ.

Sadece biz değil, toplumun her kesiminden insanımız, iktidarın destekçisi aklıselim insanlar bile; bu konuda iktidarı eleştiriyor.

Sizlerin de malumu geçtiğimiz hafta Meclis'te “Gazze” konulu olağanüstü bir toplantı gerçekleştirildi.

O toplantıda, yürütme adına, Dışişleri Bakanı Sn. Hakan Fidan 30 dakikalık bir sunum gerçekleştirdi.

Sanki dünya olan bitenden habersizmiş gibi,

Gazze’de İSRAİL’İN NELER YAPTIĞINI, NELER YAPACAĞINI anlattı.

Halbuki biz,

TÜRKİYE’NİN NELER YAPTIĞINI, NELER YAPACAĞINI öğrenmek istiyorduk.

Biz sayın Bakan’ın konuşmalarından bir şey anlamayınca

Konuşmasının hemen akabinde,

“Dışişleri bakanlığı neler yapmış, Türkiye neler yapmış” bunu araştırdık.

Sonuçları sizinle paylaşacağım.

Dışişleri Bakanlığı, 7 Ekim 2023 ila 6 Eylül 2025 tarihleri arasında; İsrail ile ilgili toplam 76 açıklama yapmış.

Bunların;

· ⁠4’ünde yaşananları reddetmiş,

· ⁠⁠1’inde en güçlü biçimde reddetmiş,

· ⁠⁠4’ünde yaşananları kabul etmemiş,

· ⁠⁠8’inde İsrail’i kınamış,

· ⁠⁠6’sında şiddetle kınamış,

· 9’unda en güçlü şekilde kınamış.

· ve 6’sında da İsrail’i lanetlemiş,

Geri kalan 38 açıklamanın tamamı da durum tespiti!

İşte elimdeki listede bunların hepsi mevcut.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Dışişlerinin Filistin karnesi budur!

İktidara sesleniyorum;

· Durum tespiti yaparak,

DEVLETİ YÖNETEMEZSİNİZ!

· Kınayarak,

şiddetle kınayarak,

-artık ne anlama geliyorsa- en güçlü şekilde kınayarak

İSRAİL’İ DURDURAMAZSINIZ!

"NE DEDİĞİMİZİ İYİ ANLAYIN!"

Biz bunları söyledikçe;

“Efendim, Türkiye elinden geleni yaptı, daha ne yapsın” deniliyor.

Biz buna katılmıyoruz.

Neden katılmıyoruz?

Çünkü biz;

· şu bir türlü bitirilmeyen ticareti,

· kapanmayan petrol vanaları

· hala işleyen Küreciği, İncirliği

· Eylem yaptıkları için yerlerde sürüklenen, tutuklanan, kötü muamele gören gençleri

BİLİYORUZ.

Artık yeter! Türkiye, gecikmiş de olsa;

· inancımızın,

· vicdanımızın, gereği olan adımları derhal atmalıdır.

İktidara bir kez daha sesleniyorum:

NE DEDİĞİMİZİ İYİ ANLAYIN!

Sizden İsrail’e karşı;

· tam ambargo

· tam tecrit,

· tam boykot

· ve kesintisiz yaptırım,

istiyoruz.

Siz bunları yapın, biz tüm gücümüzle yanınızda olalım.

“Efendim Türkiye’nin gücü sınırlı daha ne yapsın” diyenler;

Türkiye 23 yıldır uyguladığınız tüm yanlış politikalara rağmen hala güçlü bir ülkedir.

Dolayısıyla;

Türkiye’nin yapabileceğini yapmaması, ZULME ORTAK OLMAK demektir.

ULUSLARARASI FİLO

Ayrıca bugün, İsrail’le kayıtsız şartsız müttefik olan ülkelerde dahi

meydanlar ve sokaklar Filistin yanlısı göstericilerle dolup taşıyor.

İşte, Uluslararası bir filo,

Ablukayı kırmak üzere Gazze’ye doğru yola çıkacak.

Bu vesileyle;

Şu an Tunus’ta yola çıkmayı bekleyen,

· Milletvekillerimize,

· teşkilat mensuplarımıza,

· gönüldaşlarımıza

· ve Dünyanın dört bir tarafından harekete geçen tüm Gazze sevdalılarına hayırlı yolculuklar diliyorum.

Milyonlarca mazlumun umudu ve duası onlarla beraber! Yolları açık olsun!

ORTADOĞU’DA BİR CANAVAR BÜYÜYOR

Değerli arkadaşlar, Ortadoğu’da bir canavar büyüyor.

Bazıları çıkıyor, “bu Saadet Partililer Gazze’yi gündemden düşürmüyor ne büyük Gazze sevdaları varmış” eleştirisi yapıyorlar…

Bu canavar gözünü, çoktan Şam’a, Kahire’ye, Tahran’a, Ankara’ya, dikmiş durumda…

Bu, öyle bir canavar ki;

Sonunda gözünü Londra’ya, Paris’e, Berlin’e, Moskova’ya hatta Vaşington’a dikecek!

Kendinden olmayan herkesi ve her şeyi yok etmeden durmayacak!

İÇ POLİTİKADA İKİ PROBLEM

Değerli arkadaşlar;

Türkiye’nin Dış Politikasından bahsettik.

Şöyle bir yönümüzü değiştirip İç Politikaya baktığımızda; tıpkı dış politikadaki ikircikli tavrın aynısını görüyoruz.

Bugün Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı iki önemli problemi var:

· Birincisi; Hukukun siyasallaşması,

· İkincisi; Siyasetin hukuksuzlaşması.

KAYYIM SİYASETİ

Hukukun siyasallaşması, sadece bir hukuk sorunu değildir; aynı zamanda bir ahlak sorunudur, bir vicdan sorunudur.

Kimsenin karşısında önünü iliklemesinler diye cüppelerinde düğme olmayan Hakimlerimizi, savcılarımızı rahat bırakın. Yakalarında bir partinin rozeti varmış gibi hareket ediyor durumuna düşürmeyin.

Hukukun siyasallaşması örneğini bu iktidar birçok kez tekrarladı.

· Önce “üniversitelere” kayyum atayarak işe başladılar.

Maalesef, dünya sıralamalarına girmiş üniversitelerimiz bugün başarılarıyla değil, kargaşalarıyla anılıyor.

· İktidar sonra “belediyelere” kayyum atamaya başladı.

Bakınız ben daha geçen hafta Van ve Batmandaydım.

Kayyım siyasetinin millete nasıl bir ceza olduğunu orada bir kez daha gözlerimle gördüm.

· Şimdi, iktidar bugünlerde “siyasi partilere” kayyım atamanın zeminini oluşturuyorlar.

Adı, şekli nasıl olursa olsun; siyasi partilere bu tip müdahaleler,

Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atıyor.

Biz; Türkiye’nin seçilmişlerle değil atanmışlarla yönetilme anlayışını REDDEDİYORUZ.

Biz diyoruz ki;

· Siyasiler eğer bir suç işlemişse, yargı önünde hesap versin. Sonuna kadar gidilsin.

· Ancak seçilmişleri bu kadar tartıştırırsanız, Sadece gerginliği büyütürsünüz. Bu da milletimizin faydasına değildir!

Milletimizin faydasına değil! Çünkü her siyasi operasyonun ardından,

· Döviz fırlıyor,

· Borsa düşüyor ,

· Yatırımcı kaçıyor.

· Neticede milletimiz bedel ödemek zorunda kalıyor.

İktidarı tebrik ediyorum!

Bölgemizdeki tehlikeyi görüp 81 ilde tam donanımlı sığınak yapma fikri gerçekten yerinde bir karar.

Ama şunu unutmayın:

Siyasi operasyonlarla üç ayda bir attığınız ekonomik bombalara karşı,

Milletimizi koruyacak hiçbir sığınak yapmadınız!

Hukuku siyasetin emrine verenler, günü kurtarır ama

· ekonomiyi kaybeder,

· güveni kaybeder,

· itibarı kaybeder!

SİYASETİN HUKUKSUZLAŞMASI

Türkiye’de

· Önce

Hukuk, siyasetin emrine verildi!

· Şimdi,

Siyaset kendini hukukun yerine koydu!

Bakınız dün,

Meclisten geçen Maden yasasının,

Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle dilekçemizi verdik.

Eğer siz, siyaseti hukuksuzlaştırırsanız; attığınız her adımda

Anayasal düzeni ihmal eden bir siyaset anlayışı ortaya çıkar.

Tabi biz burada Anayasal düzen falan derken;

Külliye’de, Cumhurbaşkanı Danışmanı Uçum -anladığımız kadarıyla-

Yeni bir Anayasa hazırlıyor.

Defalarca üzerine basa basa:

“bunun yeri meclistir” dediğimiz halde;

Hatta meclis başkanı da dahil tüm meclis bu konuda ittifak ettiği halde;

Sayın uçum bize yeni anayasadan haberler, müjdeler veriyor.

Siyasetin hukuksuzlaşması budur değerli arkadaşlar!

· Bırakın kendilerini anayasadan üstün görmeyi

· Anayasa’yı bizzat kendileri gibi görmeye başladılar!

MUHALEFET SORUMLULUĞUNDAN KAÇAMAZ

Burada şunu da ifade etmek istiyorum;

İktidar kadar, muhalefetin de bu konuda sorumluluğu vardır.

İktidarın, hukuksuz müdahaleleri, muhalefete ;

“hukuksuz” başka müdahaleler yapma hakkını vermez!

İktidarın, Türkiye’yi geren hamleleri, muhalefete ;

“Türkiye’yi gerecek” başka hamleler yapma hakkı vermez!

Bu konuda, en iyi örnek;

Türkiye’nin en büyük partisi olan, Refah Partisi’nin kapatıldığı gün,

Yaptığı açıklamayla hukuk zemininde kalan, insanları sakinleştiren, ülkede kaosu önleyen;

Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızdır.

Bugün hem iktidarın hem de muhalefetin, bunu örnek alması; aziz milletimizin faydasına olacaktır.

ÇETELER YÜZYILI

Siyasetteki bu gerginliğin, sokağa yansıdığını acı acı izliyoruz.

Her köşe başını tutmuş çeteler var,

Dalga dalga büyüyen mafyalar var,

Bu durum sokağın en büyük sorunu haline geldi.

Siyasettekiler “HAKLI KİM” diye tartışıyor, diğer tarafta;

Sokaktakiler “SIRADAKİ KİM” diye tartışıyor!

· Esnafa kurşun sıkan var,

· haraç isteyen var,

· masum vatandaşlarımızı sokak ortasında katleden bu gözü dönmüş çeteler var,

Bunları burada sayıp dökmeyeceğim!

Cennet vatanımızda, bir cinnet hali yaşanıyor!

İnsan sormadan edemiyor:

· Pankart asanlar, tweet atanlar çok kolay bir şekilde tutuklanırken;

· Onlarca suç kaydı olanlar sokaklarda elini kolunu sallayarak nasıl cirit atıyor?

Geçenlerde çelik kubbe haberlerini okuduk.

Kim ne derse desin!

Çelik kubbe başarısını alkışlıyoruz.

Ancak çete ve mafyalardan insanımızı koruyacak,

sokakları yeniden güvenli hale getirecek

bir “Çete Kubbe” konusunda da iktidarın derhal adım atmasını talep ediyoruz.

Bu çetelere yapılmayan ya da yapılamayan operasyonlar, “bunlar devletten bile güçlü” algısını besliyor.

İki yıl önce “Türkiye Yüzyılı” demişlerdi. İki yılda bu hedef “Çeteler Yüzyılına” dönüştü.

Yasalarda hangi açık varsa bir an önce giderilmelidir.

Bizler Saadet Partisi olarak bu olayların bitmesi ve çetelerin kökünün kazınması için atılacak her adımı desteklemeye hazırız.

YENİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

Değerli arkadaşlar,

Bu pazartesi, yeni eğitim-öğretim yılı başlıyor.

Ben şimdiden,

· Tüm öğrencilerimize,

· öğretmenlerimize,

· idarecilerimize,

· velilerimize hayırlı olsun diyorum,

· yeni eğitim döneminin en güzel başarılara vesile olmasını temenni ediyorum.

İki gün önce içimizi ısıtan bir olay yaşadık.

Erzincan’da Kübra öğretmen,

caddede yürüdüğü sırada yanına yaklaştığı Vali Hamza Aydoğdu’dan, hukuk fakültesini kazanan bir öğrencisi için burs talebinde bulundu.

Vali Aydoğdu’da öğrenciyi arayarak, eğitim masraflarının karşılanacağını ve burs desteği verileceğini söyledi.

Öncelikle, öğrencisinin maddi sıkıntısını kendi derdi gibi gören fedakar Kübra öğretmeni ve bu hassasiyetinden dolayı Vali Hamza Aydoğdu’yu tebrik ediyorum.

Ancak asıl soru şu: Bu öğrencimiz kadar şanslı olmayan yüz binlerce genç ne yapacak?

DOĞRUDAN OLUMSUZ ETKİ

Değerli arkadaşlar,

Hayat pahalılığı ve giderek derinleşen yoksulluk, geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin eğitim hayatını “doğrudan”, “olumsuz” etkiliyor.

Türkiye’nin bildiği bir gerçek var!

Çocuk açlığı ülkemizde giderek büyüyor.

Her 4 çocuktan 1’i, günü sadece bir öğünle geçiriyor.

Diğer yandan Türkiye’nin her yerinden, okul yönetimlerinin; bakanlığın “böyle bir şey yok açıklamalarına rağmen”, kayıt parası, kırtasiye masrafı adı altında velilerden ücret talep ettiğini duyuyoruz.

Hayat pahalılığı ve giderek derinleşen yoksulluk, sadece öğrencileri değil, okulları da “doğrudan”, “olumsuz” etkiliyor.

Size iki tane örnek vereceğim.

Milli Eğitim Bakanlığının, okullara kırtasiye ödeneği;

· Öğrenci başına

· yıllık

· -sadece- 44,20 kuruş arkadaşlar.

Bununla ne alabiliyorsunuz, biliyor musunuz?

· Bir A4 kağıdı diyeceğim ama,

· Onu da diyemiyorum.

· Bunun da yarsını alabiliyorsunuz.

Bu ödenek de öyle her okula verilmiyor!

Dünya lideri olduğunu söyleyen bir ülke, öğrencisine nasıl bir A4 kağıdının “yarısını” reva görür Allah aşkına?

Bir de temizlik ödeneği var! O da;

· Öğrenci başı

· yıllık

· -sadece- 119,47 kuruş.

Bu da ne demek biliyor musunuz?

· Bir öğrenciye,

· bir haftalık

· bir damla sabun demek arkadaşlar!

Kağıdın, sabunun; en temel ihtiyaçların lüks olduğu bir okulda

bu evlatlarımız nasıl eğitim görecek?

Daha bu işin

· temizlik görevlisi,

· güvenlik görevlisi meselesi var!

Her sene çözüldü dense de; taşeronun sadece adı değişiyor.

Soruyorum şimdi;

Sokakların bu kadar güvensiz olduğu, her an silahların patladığı bir dönemde bu okulların güvenliğini biz nasıl sağlayacağız?

Nasıl şiddetten, uyuşturucudan muhafaza edeceğiz!

İktidarı ve bakanları,

Siyasi polemiklerden çok bu konuların çözümüne kafa yormaya davet ediyorum.

Kümeste tutulan engelli çocuk bakanlığın himayesi altına alındı
Kümeste tutulan engelli çocuk bakanlığın himayesi altına alındı
İçeriği Görüntüle

VERİRKEN DAMLA DAMLA ALIRKEN OLUK OLUK

Değerli arkadaşlar,

Adil olmayan bu düzen verirken damla damla veriyor alırken oluk oluk alıyor!

İşte emlak vergisi!

Öğrenciye bir damla sabunu çok görenler, emlak vergisini, rayiç bedeli %2000 artırmaktan çekinmiyor.

Bu uygulama, zaten zor geçinen insanımızın alın terine, emeğine, evine ve geleceğine yönelmiş açık bir tehdittir.

İnsanımız kira öder gibi, emlak vergisi ödemeye mecbur bırakılmamalıdır.

Zaten Türkiye’de bir barınma ve kira sorunu var.

Bu uygulama, zaten yüksek olan kira fiyatlarını astronomik hale getirecektir.

Asgari ücretliye, emekliye, memura vermeye gelince enflasyon azar diyip damla damla verenler; bu %2000 artışınız enflasyonu azdırmıyor mu?

Bu yanlıştan da bir an önce dönülmelidir!

BÜYÜME RAKAMLARI

Bu gerçeklere rağmen;

Ekonomiyi düzeltmekle sorumlu Sayın Mehmet Şimşek

-sürekli kağıt üstünde kalan- büyüme rakamlarından bahsediyor.

Biz sormak istiyoruz, Sayın Şimşek;

ekonomimiz büyüyor, rakamlar yükseliyor da bundan kim faydalanıyor?

Hadi cevabı da biz verelim:

· Yüksek faizden; faiz lobileri faydalanıyor,

· Yüksek enflasyondan; bir avuç imtiyaz sahibi faydalanıyor,

· Yüksek getirili ihalelerden; iktidara yakın iş insanları faydalanıyor.

Ya geriye kalan 86 milyon insanımız?

Mesela;

Açlık sınırının çok altında bir maaşla yaşamak zorunda kalan

17 milyonu aşkın emeklinin refah payı ne zaman artacak?

Mesela;

Asgarî ücret ve asgarî ücret civarı bir maaşla çalışmak zorunda kalan

13 milyon insanımızın hayat standartları ne zaman yükselecek?

Mesela;

5 milyon ev genci ne zaman geleceğe dair bir umut kurabilecek?

Evet Sayın Şimşek, bu ülkede büyüyen bir şey var!

O da büyüyen yoksulluktur!

Adil olmayan bir düzende rakamlar büyümez demiyoruz!

Rakamlar büyür, ama;

· yoksulun sofrasından alarak

· fakirin ekmeğinden çalarak büyür

Bugün yaşanılan tam da budur.

Çarşıda, pazarda, markette, kira fiyatlarında ve daha nicesinde sizin rakamlarınız değil; ortaya çıkardığınız ekonomik felaketin rakamları geçerlidir!

ADİL OLMAYAN DÜZEN

Bu adil olmayan düzen;

· emekliyi üç kuruş maaşla,

· Asgarî ücretliyi açlık sınırının altında bir rakamla,

· Memuru toplu sözleşmeyle,

· Öğrenciyi servis ve kantin fiyatlarıyla

sefalete mahkûm ediyor.

Bakınız, bu grafik Geçinme endeksini gösteriyor.

2002-2025 yani AK Parti döneminde tam 100 kat artmış durumda.

Yani biz bu son 23 yılda tam 100 kat fakirleştik arkadaşlar!

Öte taraftan bu sistem;

· Kur Korumalı Mevduatla,

· borsayla,

· faizle,

· rantla

zengini daha zengin ediyor.

NORMAL BİR İKTİDAR NE YAPAR?

Değerli arkadaşlar;

Normal bir ülkede bir iktidarın

· ekonomiyi toparlamak

· halkını bu sefaletten kurtarmak için

gece gündüz çalışması, uykularının kaçması beklenir.

Fakat bizim ülkemizde iktidar, muhalefeti dizayn etmek için GECE GÜNDÜZ ÇALIŞIYOR.

Nasıl yaparım da muhalefeti kendi istediğim gibi şekillendiririm diye

UYKULARI KAÇIYOR.

Değerli dava kardeşlerim, tablo bu!

Ancak, asla karamsar değiliz! Hiçbir zamanda olmadık, olmayacağız!

Çünkü bu ülkede Saadet Partisi var!

Biz, “iman varsa imkan vardır” diyen

Necmettin Erbakan Hocamızın talebeleriyiz.

Bizim vazgeçme lüksümüz yok.

Çünkü; bizim

İdeallerimiz,

Hedeflerimiz,

Hayallerimiz var.

· Eğitimi milli,

· Ekonomisi güçlü,

· Ülkesi güvenli,

· Hukuku adil,

· Milleti huzurlu

Yaşanabilir bir Türkiye’yi mutlaka kuracağız.

Bunların gerçekleşmesi için,

elimizden gelen bütün gayreti göstereceğiz.

Bunun için de

· Her kapıyı çalacağız,

· Herkesle görüşüp

· Herkesle konuşacağız!

Buradan illerimize, ilçelerimize döndüğümüzde

Saadet rüzgarı demiyorum, Saadet Fırtınası estireceğiz.

Bundan sonra;

· Çalmadık kapı, dokunmadık gönül bırakmayacağız.

· Şehrin meydanında biz olacağız, çarşısında, pazarında, marketinde biz olacağız.

· İnsanlarımızı dinleyeceğiz, anlayacağız, dertleriyle hemhal olacağız.

· Görüşü ne olursa olsun sabırlı ve yapıcı bir dilden taviz vermeyeceğiz.

Allah yar ve yardımcımız olsun.

Sözümüzü tesirli, çalışmalarımızı bereketli kılsın.

Şüphesiz, ZAFER İNANLARINDIR VE ZAFER YAKINDIR.

Ben tekraren, bugün toplantımıza katılan; il başkanlarımıza, ilçe başkanlarımıza ve basın mensuplarımıza çok teşekkür ediyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum.