Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Saadet Partisi Kadın Kolları tarafından düzenlenen Hayata Değer Katan Kadınlar Ödül Töreni'nde şunları dile getirdi:
Sözlerime birkaç teşekkürle başlamak istiyorum.
Öncelikli bu anlamlı programı düzenleyen Kadın Kolları Başkanımız Nurgül Beytiye Ekinci hanımefendi başta olmak üzere Genel Merkez Kadın Kollarımıza teşekkür ediyorum.
Büyük bir titizlik ve dikkatle, bu programı tertip eden Genel İdare Kurulu Üyemiz Ebru Asiltürk Hanımefendiye ve tertip heyetine teşekkür ediyorum.
Hayata değer katan, bizlere ufuk açan ve bugün salonumuza teşrif ederek bizleri onurlandıran adaylarımıza, ödül sahiplerine hassaten teşekkür etmek istiyorum.
Son olarak, bu program vesilesiyle;
Yoğun programımıza rağmen, bizim hayatımıza değer katmaya devam eden kıymetli eşime buradan teşekkür etmek istiyorum.
Bu güzel ve anlamlı günde bir araya gelmekten büyük bir mutluluk duyuyorum.
“HAYATA DEĞER KATAN KADINLAR” ADI
Değerli Misafirler,
“Hayata Değer Katan Kadınlar” adını çok anlamlı ve değerli buluyorum.
Çünkü bu ifade,
bir yuvanın, bir toplumun, bir medeniyetin inşasında,
kadını bir “ÖZNE” olarak görmenin ifadesidir.
Esasen biz;
· Bir kadının bir toplumu nasıl değiştirdiğini biliyoruz.
· Bir annenin yetiştirdiği evladın memlekete nasıl yön verebileceğini biliyoruz.
· Bir öğretmenin, bir sağlıkçının, bir çiftçinin, bir girişimcinin, bir gönüllü kadının; hayata ne büyük bir katkı sunduğunun farkındayız.
ŞÖYLE BİR GEÇMİŞİMİZE BAKALIM
Bunları nereden mi biliyoruz?
Gelin şöyle bir geçmişimize, gönül coğrafyamıza bir bakalım.
Hiç şüphesiz Hz. Peygamberin en büyük destekçisi, dönemin önemli girişimcilerinden biri olan eşi Hz. Hatice idi.
Yine Hz. Peygamber tarafından görevlendirilen, zabıta olup pazarda “Adaleti” sağlayan, ticarete değer katan Semra Bint Nüheykti.
Bendeniz, Kayseri’de doğup büyüdüm.
Hunat Hatun’ların sosyal topluma katkısını, Gevher Nesibe Hatun’ların bilime verdiği değeri iyi bilirim.
Yine Osmanlı’nın uzandığı coğrafyaya bakın!
Her ne kadar son zamanlarda magazinle anılsa da,
Nice valide sultanların, haseki sultanların;
Bilime, sanata, hayata nasıl değer kattıklarını görebilirsiniz.
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ARŞİVİNE BAKIN!
Güzel bir tevafuk oldu,
içerisinde bulunduğumuz bu hafta aynı zamanda “Vakıflar Haftası”.
Bakınız size buradan bir örnek vereyim.
Ankara’da yaşayanlar bilecektir. Ulusta, Vakıflar Genel Müdürlüğünün arşivi var.
Oraya gidip bir sorgulama yaptığınızda;
Tıpkı bugün olduğu gibi
“Hayata Değer Katan Kadınları” görebilirsiniz.
Kurulan medreselerle, bilime;
Bir takım destek fonları ile kadın girişimcilere;
Kadınlara yönelik Kültür ve Sanat faaliyetlerine nasıl destek verildiğini;
Oralarda kadınların ortaya koyduğu emekleri görürsünüz.
Ve en önemlisi “iyiliğe” kattıkları değeri orada görürsünüz.
Burada tarih sahnesinde kadınların kurduğu vakıfların birkaçına dikkat çekmek isterim.
· Öğretmenlere İkramiye Vakfı
· Mahalle Fakirlerini Gözetme Vakfı
· Öğrencilere Piknik Vakfı
· Yetimlere Eğitim Vakfı
· Yetimlere Yazlık Elbise Vakfı; bu listeyi uzatıp gidebiliriz…
“MÜCADELEYE” KATILAN DEĞER
Sadece bilimde, sanatta, kültürde, iyilikte değil;
Özellikle, geçtiğimiz yüzyılda bu coğrafyada yaşayan kadınlar, “mücadeleye” de çok büyük değer katmışlardır.
Burada bir kez daha Şerife Bacıları, Nene Hatunları, Gördesli Makbuleleri, Tayyar Rahimeleri ve daha adını sayamadığımız birçok kahramanı anmak isterim.
DEĞER KATMAYA DEVAM EDİLİYOR
Şimdi, böyle bir arka plandan yola çıkarak;
Bugün yaptığımız bu toplantıda, açıkçası biz umut ve heyecan doluyoruz.
Çünkü görüyoruz ki;
Bugünün “Hayata Değer Katan Kadınları” ile beraberiz.
Üretmeye, iyiliği yaymaya, bilime katkı sunmaya; yani “Hayata Değer Katmaya”, devam ediyorlar.
Bu vesileyle, isimsiz kahramanlar başta olmak üzere; hayatın herhangi bir alanında fark oluşturan tüm kadınları bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
DEĞER KATAN KADINLAR “DEĞER GÖREBİLİYOR MU?”
İşte tam bu noktada şu soruyu sormak mecburiyetindeyim:
“Hayatın her alanına bu kadar değer katan kadınlar:
hakkettikleri değeri gerçekten görebiliyor mu?”
Üstad Sezai Karakoç, ne güzel söylemişti:
“Kadının üstün olduğu; ama mutlu olmadığı günlere geldim… Bunu bana öğretmediniz.”
Ne yazık ki bugün, yaşadıklarımız tam olarak budur.
Şunu ifade etmek zorundayım:
Bugün her ne kadar “kadınlar başımızın tacıdır”, “kadın her şeyin en iyisini hak eder" diyerek nutuklar atılsa da gerçekler bundan farklı.
Bugün;
Yasalar “hamile ve lohusa kadınların cezası ertelenir” diyor,
Ama cezaevlerinde bu durumda yüzlerce kadın ve çocuk var.
Haksız KHK’larla hapse atılan anneler var,
Çocuklarıyla parmaklıklar arasında vedalaşan kadınlar var…
Daha geçen ay, Sümeyra Gelir’in hikâyesini dinledik:
Cezaevindeki bir annenin çığlığı, bir kız çocuğunun susarak gidişini dinledik!
Bir zirai don oluyor; bir emekçi kadınımız, gözü yaşlı “Çocuğu borçla okutup, borçla evlendiriyorsun. Biz ne yapacağız?” diye feryat ediyor.
İki hafta önce Zümrüt isimli bir kızımız bana mektup yazdı:
Her girdiği sınavda derece yapmış…
Ama mülakatta elenmiş. Mektubunda;
“İşçi bir babanın kızı olmaktan gurur duyuyorum” diyor,
Ama “liyakatin” değil “bağlantının” konuştuğu bir düzende zümrüt kızımız
Hakkını alamıyor.
Bir başka annenin adı Emine Şenyaşar.
Evladı için, adalet için…
Tam iki yıldır Adalet Bakanlığı önünde nöbet tutuyor.
Kime ne zarar verdi?
Hiç kimseye.
Ama o da hak ettiği değeri, sesi, karşılığı göremiyor.
Yetkililer her fırsatta “en az üç çocuk” diyor.
Ama doğumhanelerde bebekleri hedef alan “yeni doğan çetesi”ni fark edemiyor.
“İlk 6 ay sadece anne sütü” diyorlar,
Ama anne, bebeği iki aylıkken işe dönmek zorunda kalıyor.
“Ebeveyn ilgisi ilk 3 yıl çok kıymetli” diyorlar,
Ama annenin ücretsiz izni 2 yıl…
Ne kamu kreşi var, ne uygun özel kreş var.
Sabah ezanıyla kalkıp,
Tarlada çalışan,
Evde pişirip pazarda satan kadınlarımız var.
Ama emeklilik yok, sosyal güvence yok, alın terinin karşılığı yok.
Engelli çocuğu olan anneler,
Gecesiyle gündüzüyle evladına adanmış hayatlar yaşıyor.
Ama annenin yanında ne bir destek personeli var,,
Ne bir psikolojik danışman…
Ne de bir kreş.
Değer katan kadınlarımız, maalesef sistemin birçok yerinde değer göremiyor.
Ne çalışma hayatında, ne sağlıkta, ne hukukta, ne eğitimde…
DÜNYA FARKLI MI?
Peki, bu sadece Türkiye’ye mi özgü?
Hayır…
Dünya da farklı değil, belki daha acı…
Gazze’de 50 binden fazla insan şehit oldu.
Biliyor musunuz?
Bunların %70’i kadın ve çocuk.
Suriye’de “Sednaya” zindanlarında yaşananları biliyoruz.
Irak’ta paramparça olmuş aileler hâlâ toparlanamadı.
Arakan’da, Keşmir’de; Ukrayna’da yaşanan dramları görüyoruz.
Birleşmiş Milletler kınıyor, dünya kamuoyu kınıyor, liderler kınıyor…
Kınıyor da ne oluyor?
Hiçbir şey…
Biz gerçekleri konuşalım:
Savaşta erkek bir kez ölür…
Ama kadın, uğradığı zulmün ardından evladıyla ayakta kalmaya çalışırken
Her gün bin kere ölür.
Bu gerçeği kimse değiştiremez.
Bu hakikatten kimse kaçamaz.
BU TABLOYA SEBEP OLAN ŞEY NEDİR?
Değerli misafirler,
İnanın, örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama ne diyordu şair:
“Dinleyip diyecek çok; fakat uzun söze vaktimiz yok.”
O halde en sade hâliyle soralım:
Bütün bu tabloya sebep olan şey nedir?
· Bu bakış açısının çarpıklığıdır.
· Bu sistemin adaletsizliğidir.
· Ve o adaletsizliğin her alana sirayet etmesidir!
Evet! Bugün kadınlarımızın kaynaklara erişememesi de,
İstihdamda geri plana itilmesi de,
Çalışma hayatında ezilmesi de
ADALETSİZLİĞİN sonucudur!
ÇALIŞMA HAYATININ ZORLUKLARI
Kadın, ya iş ile ev arasında sıkışıp kalıyor,
ya da ağır şartlarda, güvencesiz, değersiz bir iş gücüne dönüşüyor.
Çalıştığı saat, ortam, aldığı ücret…
hiçbiri ne fıtratına uygun ne de insanca.
Hal böyle olunca da…
· Kadın mutlu olamıyor,
· ailesinden kopuyor,
· çocuğuna hasret kalıyor.
· Annelik vasfı zedeleniyor.
Bakınız yarın anneler günü.
Bu vesileyle Annelik makamının kutsallığını yeniden hatırlamalıyız.
Çünkü anne, toplumun vicdanı, merhameti ve sevgisidir.
Bir toplum, kadınlarına ve annelerine hak ettikleri değeri vermediği sürece, sağlıklı nesiller yetiştiremez ve geleceğini garanti altına alamaz.
Soruyorum:
Sadece kapitalizmin çarkları dönsün diye, kadını ailesinden koparan bir sistem, bu topluma ne vadedebilir?
Böyle bir sistem, KALKINMA değil İFLAS getirir.
KADINA ŞİDDET!
Öte yandan Türkiye’de “şiddet” literatürü giderek artıyor.
Bakınız;
Bugün eğitim seviyesi artsa da,
kadına şiddetin artması bizleri derinden kaygılandırıyor.
Demek ki bu mesele diploma ile çözülmüyor!
Demek ki mesele, sadece bireysel değil; sistematiktir, derindir.
Medyanın, reklâm dünyasının,
kadın bedenini bir “meta” gibi sunması da
başlı başına bir şiddet biçimidir.
Buna göz yumulması, işin vahametini büyütüyor.
Bu nedenle geçici çözümler değil,
temelden bir değişim şarttır.
Aksi hâlde, her yıl bugün benzer şeyleri konuşmaya devam ederiz.
TEKLİFLERİMİZ
Bu değişim için bizim temel umdelerimiz ve tekliflerimiz var!
Bizim temel hedefimiz
Kadınların temel hak ve özgürlüklerini korumak; onurlu ve şahsiyetli bir yaşam sürmeleri için gerekli düzenlemeleri yapmaktır.
Aile birliği ve mutluluğunu sağlayıcı politikalar yürütmek bizim temel hedeflerimizdendir.
Biz; kadın ve erkeğin birbirine göre farklılıklarını, tamamlayıcı bir özellik olarak değerlendiriyoruz.
Bu zaten “sağlam bir toplumsal yapı oluşturmanın” gereğidir.
Kadınların güvenli çalışmasını, eşit işe eşit ücret almasını, iş-aile dengesini kurmasını sağlayacak yasal düzenlemeleri hayata geçirmeliyiz.
Kadına karşı işlenen suçlarda cezaları caydırıcı hale getirip, indirim ve erteleme uygulamalarına son vermeliyiz.
Emeklilik sistemini yaş değil, hizmet yılı esaslı hale getirip, kadınların 25 yıl çalıştıktan sonra emekli olabilmelerinin önünü açmalıyız.
Çocuklarına bakan annelere sosyal güvenceli “bakım desteği” sağlamalı, evde çalışma ve doğum izni haklarını genişletmeliyiz.
Ev hanımlarını sosyal meslek statüsüne alıp, sigorta güvencesine kavuşturmalıyız.
Medya ve sosyal medyada aile yapısını ve kadın onurunu zedeleyen içeriklere karşı etkin denetim mekanizmaları kurmalıyız.
Bunlar ve daha fazlayı için bir yol haritamız var.
Gerçekleştirmek için, tüm gücümüzle çalışacağız.
BU TOPLANTIDA BİR KEZ DAHA SORUMLULUĞUMUZU ANLIYORUZ
Değerli misafirler, bu önemli programda, bu sorumluklarımızı bir kez daha anlıyoruz.
Hayata değer katan, emeğiyle, sözüyle, duruşuyla iz bırakan kadınlarımızın hakkını teslim etmenin; onlara adil, huzurlu ve onurlu bir yaşam sunmanın, bizim için bir yükümlülük değil, bir borç olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Doğrusu biz;
Çabayı, sabrı ve azmi onlarda görüyor; kararlılığımızı, umudumuzu ve ilhamımızı onlardan alıyoruz.
İLHAM KAYNAKLARIMIZ VE İTHAF
İlhamımızı aldığımız pek çok kıymetli isim var.
Ama bugün, bu anlamlı programın ithaf edildiği TUSAŞ şehidimiz Zahide Güçlü Ekici Hanımefendi’yi özellikle anmak isterim.
Zahide Hanımefendi, bu ülkenin yetiştirdiği bir değerdi.
Memleketimizin faydasına birçok stratejik projeye gönülden katkı sundu.
O, gerçekten de adı gibi “güçlü” bir kadın,
ve hayatın her alanına anlam katan bir şahsiyetti.
Kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.
Ayrıca bir onur ödülümüz var.
Ödülümüz, Filistinli bir kadına, gerçek bir ilham öyküsüne gidecek.
Sadece onlar değil, bugün burada;
· Bilim Akademi alanında
· İyilik alanında
· Girişimcilik – Üreticilik alanında
· Annelik alanında
· Kültür – Sanat – Spor alanında ödül alacak kadınlarımızın her biri; bizim için ayrı birer ilham kaynağıdır.
Dolayısıyla bu programı bir hak teslimi, bir vefa buluşması ve bir farkındalık hareketi olarak da addediyoruz.
İnanıyoruz ki; Kadınlara hak ettiği değeri veren bir toplum, sadece kadınlarını değil, geleceğini de onurlandırmış olur.
Bugün burada ödül alan hanımefendiler, aslında yalnızca bir başarıyı temsil etmiyor;
Bir duruşu, bir emeği, bir mücadeleyi temsil ediyor.
Bu program vesilesiyle bir kez daha gördük ki:
· hayatı anlamlı kılan, kadınların emeği ve fedakârlığıdır.
· toplumu ayakta tutan, kadınların sabrı ve dirayetidir.
· ve bu ülkeye en çok yakışan şey, kadınların huzurla, güvenle ve onurla yaşadığı bir hayattır.
Bu çabanın bir parçası olmaktan onur duyuyoruz.
Bugün burada bulunan
· her misafirimize,
· ödül sahiplerimize,
· kıymetli seçici kurulumuza,
· Kadın Kolları’mızın cefakâr emekçilerine gönülden teşekkür ediyorum.
Rabbim bizleri; adaletten ayrılmayan, emanete sahip çıkan, hakka ve hakikate hizmet eden kullarından eylesin.
· Hayata değer katan kadınların yolu açık,
· İzleri bereketli,
· Güçleri daim olsun inşallah.
Bu vesileyle programımızın bir kez daha hayırlara vesile olmasını temenni ediyor,
Sizlere saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.