Erzincan’ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında dün öğleden sonra geniş bir bölgede toprak kayması meydana geldi bölgede milyonlarca metreküp toprak aktı. 9 işçi heyelan altında kaldı ve kurtarma çalışmalarının ikinci gününde henüz iyi haber yok.
Facia öncesinde, 9 işçiden 5’inin bir konteynerde, 3’ünün bir araç içinde, birinin ise bir kamyon içinde olduğu açıklandı. Bakan Yerlikaya, “Arama kurtarma çalışmalarımız aralıksız devam edecek.” dedi.
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Pampal TV5 televizyonunda Ana Haber programında konuya ilişkin Burak Kabakçılı'ya değerlendirmelerde bulundu. Olası bir Fırat Nehri'ne sızacak kirli atıkların Türkiye'yi zor durumda bırakacağını ifade eden Pampal, "Çevreye bu kirli atıklar yayıldı. Bunları bir yere taşıma ve temizleme şansınız yok bunlar doğada kalacak" dedi.
Önemli açıklamalarda bulunan Pampal şöyle konuştu:
"Fırat Nehri'ne sızma olacak"
"Maalesef Fırat Nehri'ne doğru az ya da çok sızma olacak. İnşallah bir felakete yol açmayacak boyutlarda olur muhakkak kirlenme olacak. Fırat Nehri'ne olası bir kirli atık sızarsa bu uluslarası durumda Türkiye'yi de zor durumda bırakacak bir konudur. Güneyde bulunan ülkeler dünya kamuoyuna şikayetlerde bulunacaklardır. Bunlar anormal sonuçlar olur ancak bu ihtimal var maalesef. Şu an Fırat Nehri'nde ölçümleme yapıldı herhangi bir kirletici oluşmadığı gibi açıklamalar yapılıyor ama bu ne kadar sürer? Bu malzeme bir vadi boyunca yayılmış durumda. Siyanürli, sülfirik asitli su aşağıya sızacak o formasyonların içersinden geçecek eğim yönü Fırat olduğu için o tarafa akacak.
Deprem ile beraber toprak kayması olsa ne olurdu?
Diri fay hattı üzerinde bulunan maden sahası yeterince tehlike arz ederken deprem sebebi ile bu toprak kayması yaşansa ne olurdu? sorusu üzerine Pampal, o korktuğumuz şey başımıza gelirdi diyerek sözlerine şöyle devam etti;
Altın içeren siyanür havuzları onlarda patlardı. Ağır hasar görürdü Fırat Nehri o siyanürlü su ile kirlenirdi. O korktuğumuz durum başımıza gelirdi. O kadar hızlı aktı ki ve eğim çok yüksek bu ihtimali düşününce tüylerimiz diken diken oluyordu. Meslek mensubu olarak bunları sık sık gündeme getiriyorduk ancak ciddiye alınmadı. Eğer ciddiye alınsaydı bu durum yaşanmazdı.
