Dünyada yaşanan olaylar derinlemesine değerlendirildiğinde karşımıza çıkan gerçek, mevcut dünya düzeni devam ettiği sürece insanlığın huzura kavuşması ve sömürgecilerin sömürüsünün son bulmayacağıdır. Böyle olunca Rahmetli Erbakan Hoca’mın yıllar boyu, dilinden, düşürmediği ve insanlığa göstermek için çırpındığı “Yeniden Büyük Türkiye” ve “Yeni Bir Dünya” söyleminin anlamı çok daha iyi anlaşılıyor. Bir adım daha atarsak yeni bir dünyanın kurulmasının ‘İslam Birliği’nden geçtiği, bu birliği sağlayacak olanın da Türkiye olduğu ortada. Birden bire Yeniden Büyük Türkiye, Yeni Bir Dünya söylemini getirmemin ve hatırlatmamın iki sebebi var. Birincisi, bayram günleri boyunca TV5’te Erbakan Hoca’mın geçmişte yaptığı mücadeleyi anlatan konuşmalarının yayınlanması, beni yıllar öncesine götürdü. Sadece götürmekle kalmadı, heyecanlandırdı. Elbette biraz da üzülmeme sebep oldu. Çünkü insanımız yıllar boyu Hocamı anlamak istemedi. Bugün anlamaya başlamış olması da yeterli olmuyor. Ancak hemen belirteyim ki, Rahmetli Erbakan Hoca’mın fikirlerine ve ideallerine sahip olanların üzerinde bir sorumluluk var. Bir diğer ifadeyle Hocamın idealleri yaşıyor. Önemli olan bu ideallerin hayata geçmesi için hiçbir ümitsizliğe kapılmadan çıktığımız yolda yürümeye devam edilmesidir.

Bu bakımdan Hocamın konuşmalarını dinlerken haklılığını tasdik etmek yeterli değildir. Çünkü dün olduğu gibi bugün de dünyanın emperyalist sömürü düzeninden kurtularak yeni bir dünyanın oluşturulması Erbakan Hoca’mın düşüncelerinin hayata geçirilmesine bağlı. Yoksa hala bir sömürgeciden öbürünün kanatları altına sığınmanın sadece sömürgecilerin işini kolaylaştırdığını görmek durumundayız. Kısacası Yeni Bir Dünya’nın kurulması insanlığın saadeti için şart. Bunun için de öncelikli olarak D-8’lerin hareketlendirilmesi ve ikinci adımın sayılarının artırılarak atılması gerekiyor. Bu ise İslam Birliği’nin sağlanması anlamına geliyor. Çünkü yeryüzünde adaletin ve huzurun temini ancak İslam anlayışı ile sağlanabilecektir. Çünkü zalimler ve sömürgeciler sadece kendi çıkarları doğrultusunda adım atmışlar, kurdukları bir takım oluşumları da hep onlara hizmet edecek şekilde yapılandırmışlardır. Söz gelimi Birleşmiş Milletler’in kuruluşundan bu yana yeryüzünde adaletin ve barışın sağlanması için ne yaptığını hatırlayan var mı? Benim bildiğim BM’nin yaptığı tek şey var, o da dünya üzerinde katliamları seyirci kalarak yaygınlaştırmak ve akan kanlar sonunda hayatını kaybedenlerin çetelesini tutarak arada bir ilan etmekten ibaret. Halbuki dünyanın istatistik bilgilere değil, huzur ve barışa ihtiyacı var. Bu arada dünyanın beşten büyük olduğunu söylemenin de sömürgecileri doğruya yöneltmediği de görülüyor. Bu bakımdan zalimler sahip oldukları güç ile istedikleri düzeni sürdürürlerken onların karşısına dünya üzerinde dengeyi sağlayacak yeni bir güç oluşturulmasına ihtiyaç var, o güç ise İslam Birliği’dir. Bu yönde adım atılmadan yeryüzünde yeni bir güç dengesi oluşturmadan, bir başka ifadeyle mazlumlar ayağa kalkmadan zalimlerin diz çökmeyeceğini sanıyorum söylemeye bile gerek yok.

Olaylara ülkemiz açısından baktığımızda, bölgemizde 40 yıldır faaliyetlerini sürdüren PKK/YPG terör örgütlerinin BM’nin imtiyazlı ülkelerinden destek aldıklarını görmemek mümkün değil. Bir başka ifadeyle Batı’nın her fırsatta kol kanat gerdiği terör örgütü YPG/PKK’nın işlediği insanlık suçlarına arada bir BM raporlarında yer verilerek geçiştiriliyor. Yani akan kanın durmasını sağlamak için kılını kıpırdatmayan emperyalistlerin oluşturduğu örgütlere karşı hiçbir zaman yaptırım uygulanmadığını görmek durumundayız. Bu bakımdan sadece BM değil, adı ister AB, ister NATO olsun uluslararası örgütlerin şu anki varlıklarından çok yoklukları işe yarayabilir. Bu bakımdan yeni bir dünyanın kurulması için vakit geçirilmeden harekete geçilmesi gerekiyor.