Bombalar sadece üzerimize mi düşüyor? Bombalanan bedenlerimiz mi? Korkunç fikirler, korkunç yorumlar, korkunç söylemler de birer bomba değil mi?

Yazmaya başlamadan sordum kendime ne yazmalıyım? Ne anlatmalıyım, ne söylemeliyim ki yıkmasın, yok etmesin var etsin kendini.

Her bir bilginin adeta bombardımanı altında can verirken beyinlerimiz, savunma siperleri pasif beyinlerimizde yıkılan tarumar olan düşüncelerimiz. Bilginin insana saldırdığı yok ettiği adeta erittiği zaman dilimlerinden geçiyoruz hepimiz. Ne diyor bu arkadaş diyebilirsiniz. Her önüne gelende bir şeyler yazıyor da diyebilirsiniz. Evet sorunumuz tamda bu. Teknolojinin giderek geliştiği ve insanın yerini almaya aday hale geldiği bir dünyada her bir kelimenin, her bir cümlenin, her bir söylemin devasa bir önemi yok mu? Bilgiyi hangi süzgeçten geçirmemiz gerektiği, bilgiyi nasıl işlememiz gerektiği önemsiz mi? Her bilgiyi ölçmeden tartmadan içselleştirmek doğru mu?

Zihinlerimizi ayakta tutacak olan kavramları adeta bilgi bombardımanları altında paramparça etmiyor muyuz? Bir yandan zihinlerimizde bizleri ayakta tutacak olan kavramlarımız tarumar edilirken, diğer yandan bedenlerimiz tarumar edilmiyor mu?

Bugün insanlık iki şekilde parçalanıyor: Üzerlerine bombalar atılarak parçalanan bedenler, diğeri bilgi bombardımanı altında yağmalanan beyinler. Herkes doğru söylüyor, herkes her şeyi en iyi biliyor. Bilenin bu kadar çok olduğu bir dünyada savaşlar bitmiyor.

Aslında hepimizin bildiği bir gerçek var bu dünyada; masum çocuklar ölüyor, masum anneler ölüyor, masum milyonlarca can katlediliyor. Gelişen teknoloji kaybeden insanlık değil mi? Her gün yeni keşifler yapılırken, her saniye her dakika kendini yenilerken yer yüzünün en şerefli yaratığı insan bir o kadar geriye gidiyor.

Yere batsın politik çıkarlarınız, yere batsın bitmeyeceğini düşündüğünüz saltanatlarınız, yere batsın insanlığa hizmet etmeyen çıkarlarınız…

Kavramları bilgiyle doğru inşaa edebilmek, insanı inşaa etmektir. Her bir kavramı olması gerektiği yere, durması gereken yere, hakkının verildiği yere oturtmak insanı inşaa etmektir. İnşaa olan insan ıslah eder, var eder, güzel eyler, tamam eyler…

İnsanın kendini bilmediği ama her şeyi bildiği bir dünyada çatışmaların savaşların yaşanması kaçınılmaz sondur. Yunus Emre’nin dediği gibi “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır.

Öze dönüp hakikatin yolculuğunda olmak veya uğrunda ölmek en güzel son olsa gerek!

Doğruya, hakikate ulaştıracak bilgiye kavuşmanın temennası ile…