İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi, Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan Köni, TV5’de yayınlanan “4. Güç” programına katılarak Mustafa Deniz ve Hasan Basri Akdemir’in sorularını cevapladı.

Halep’teki havaalanından Fırat Kalkanı bölgesine balistik füzelerle düzenlenen saldırıyı değerlendiren Hasan Köni, atılan füzelerin kısa menzilli Rus füzeleri olduğunu, saldırının muhalif grupların petrol satış alanlarına düzenlendiğini kaydetti.

Köni, bunun, Suriye rejiminin muhaliflerin petrol satışını önleme çabası olduğunu söyledi. Köni, bombalanan bölgenin yakın çevresinde Türkiye’nin askerî gücünün bulunmadığını ancak Türkiye’nin denetim alanındaki bölge olduğunu kaydetti.

“Biden’a ‘Bize bir telefon edin’ mesajıdır”

Köni, bir soru üzerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Erdoğan, Suriye krizinin 10. yılı dolayısıyla Bloomberg için yazdığı makalede yer alan, “Biden yönetimi, kampanya döneminde verdiği sözleri tutarak, Suriye'deki trajediyi sonlandırmak ve demokrasiyi müdafaa etmek için bizimle birlikte çalışmalıdır” ifadesini de değerlendirdi.

Köni, şunları söyledi:

“Şunu söylüyor. ‘Biz orada sistemi korumaya çalışıyoruz. Siz demokrasilerle birlikte iş birliği yapacaksınız, bize yardım edin’ diyor.  Tabi şöyle bir durum var: Amerika, kimin ne kadar demokrasi olduğunu biliyor. Ne kadar kime yardım edeceğini de biliyor. Orada da muhaliflerin içinde hangi güçlerin olduğunu da biliyor. Şimdi Türkiye, Ruslara müracaat etmesi lâzım, ‘Bu füzeleri vermeyin, bize atıyorlar’ diye; ama Rusya ile birlikte nükleer enerji santrali açıyoruz. S-400 alıyoruz. Şimdi Amerika, bizi Ruslara karşı mı koruyacak? Yahut Suriye rejimine karşı mı koruyacak? O zaman İran ve Rusya’ya karşı biz, Amerika ile birlikte mi olacağız? Bunun gibi zor durumlar var; ama herhalde asıl amaç, ‘Bakın işte biz demokrasiyi koruyoruz. Biz de demokrasiyiz. Siz bize bir telefon edin’ şeklinde dolaylı bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Öyle bir Dışişleri Bakanlığı üzerinden yaklaşım yapıldığını tahmin ediyorum.”

“ABD, artık Türkiye’yi ‘stratejik müttefik’ olarak görmüyor”

Prof. Hasan Köni, “Biden’la birlikte Amerika, Türkiye’yi ‘stratejik müttefik’ olarak görüyor mu?” sorusuna karşılık, “Artık görmüyor” dedi.

Köni, şu değerlendirmede bulundu:

“Şimdi bir haber daha geldi, Hollanda üzerinden. Müttefik güçler, yani orada İngiltere, Fransa, Hollanda filan da var; Amerika, Almanya ile birlikte ‘Bu YPG’ye ne yapacağız? Ne gibi destekleriz?’ diye bir toplantı yapmışlar. Bu durum karşısında dikkat ederseniz Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki ‘Bu YPG teröristlerine karşı maalesef bu batı cephesi bunları terörist görmüyor. Türkiye’nin desteklediği bazı muhalifleri de terörist olarak görüyor. Özellikle İdlib’dekileri. Büyük bir kısmını’. Öyle görüyor. Türkiye de ‘Oradaki demokratik yapıyı savunuyorum’ diyor. Batılıların müttefiklik görüşü ile bizim görüşümüz tutmuyor. Gene Astana sürecinde birlikte olduğumuz İran ve Rusya ile de görüşlerimiz tutmuyor.”

“50 senedir dış politika dersi veriyorum, böyle bir ortam görmedim”



Hasan Köni, “Peki, Rusya Türkiye’yi müttefik olarak görüyor mu?’ sorusunu da “Rusya, sıkıştığında laflarını dinleyen ülke olarak görüyor” diye cevapladı.

Hasan Köni, sözlerine şöyle devam etti:

“Yani müttefik olarak görmesi mümkün değil; çünkü İdlib tarafına bakıyorsunuz, Rusya’dan gelmiş Çeçen savaşçılar var. Putin, bu Çeçenlerle çok boğuştu ve yoğun bir güç kullandı onlara karşı. Çinliler de öyle görmüyor; çünkü ‘Müslüman Türk Tugayları’ denen Uygurlu kardeşlerimiz diyeyim, onlar da var, diğer Müslümanlar var; El Nüsra var, normal muhalifler var. ‘Libya’dan zaten çekiliyoruz Amerika ile birlikte’ diyor. E Kafkaslarda da sesini çıkarmıyor; çünkü kendisi askeri yeni koydu. Ukrayna konusunda da 1956 yılında Kruşçev, Ukrayna’daki Kırım bölgesini Ukrayna’ya hediye etmişti. ‘Biz bölünmeyiz’ diye. Sebebi, bunlar Ortodoks ve Slav olanlar, bir Rus güvenlik çemberi oluşturuyorlar; Beyaz Rusya, Ukrayna, Rusya. Şimdi bunlar Avrupa’ya girmek isteyince Rusya, güç kullanarak burasını geri aldı. Zaten Avrupa Birliği’ne girmek istiyorlardı. Şimdi burada çekişmeler var. Buna rağmen bir NATO ülkesini yanında tutuyor. 2 tane büyük enerji hattı giriyor, biliyorsunuz. Biri Novorossiysk’ten giriyor, öbürü Bulgaristan üzerinden giriyor. Azerbaycan’dan gelen hatta da izin vermişlerdi. O zaman cumhurbaşkanı, başbakandı. O var. Bir de nükleer enerji santrali yapıyoruz. Bir de diyor ki ‘SU-57 uçakları var. F-35 alamazsanız onları da vereyim’ diyor. İmdi bu kadar iç içe geçmiş, karışık bir yapının nasıl olduğunu anlayamıyorum. 50 senedir dış politika dersi veriyorum, böyle bir ortam görmedim. Nasıl çözülür, nasıl yaklaşılır, bu nasıl idare ediliyor, onu da bilemiyorum.”

“İran çekilirse, ABD ile Rusya anlaşabilir”

Prof. Dr. Hasan Köni, ABD ile Rusya’nın Suriye meselesinde anlaşmaya varmaları ihtimali olup olmadığına dair bir soru üzerine de, İran orada olduğu müddetçe Rusya ile Amerika’nın anlaşamayacaklarını, bunun sebebinin de İsrail olduğunu, Orta Doğu’daki bu kadar karışıklığın temelinde de İsrail’in yattığını söyledi.

Prof. Köni, İran’ın çekilmesi hâlinde İsrail’in zaten ABD ve Rusya’dan çekincesi olmadığını, ABD’nin adeta ‘ana-baba’ durumunda, Rus istihbaratının yarısının da Yahudi olduğunu kaydetti.

“Söylenenle var olan durum bütünleşmiyor”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Bloomberg için yazdığı makalede “en makul seçenek ise Batı'nın Türkiye'yi desteklemesi, asgari maliyet ve azami etkiyle Suriye'de çözümün parçası haline gelmesidir” dediğinin hatırlatılarak değerlendirmesinin sorulması üzerine de Köni, şöyle konuştu:

“Böyle bir mesaj verdiğinde düşünün, Ruslar bunu nasıl okuyor? Onların da analizcileri var. ‘Ha, bu bize karşı demek ki Amerika’nın desteğiyle savaşacak; ama bizden silah almaya da devam ediyor.’ Çünkü ‘İkinci grubu da alacağız’ diyor, Sayın Savunma Bakanı. Onun da parası yattı. Yani söylenenle var olan durum arasındaki yapıyı bütünleştiremiyoruz.”

“Camide haç çıkarırsanız, size çok fena davranırlar”

Hasan Köni, Rand Corporation’un raporuna göre ABD’nin ekonomik sebeplerle askerî konularda daha sınırlı hareket edeceğini ve diplomasiyi öne çıkaracağını, ilişkilerini demokratik ülkelerle sürdüreceğini belirtti.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın “Ülkemizin geleceğini Avrupa’da görüyoruz” sözüne atıfta bulunan Köni, “Bulunduğumuz kulüp NATO, Batı. O zaman o kulübün belli bir ortamı var. O ortama göre olmak lâzım. Camiye girip de orada haç çıkarırsanız, size çok fena davranırlar. E şimdi Batı kulübünde olup, bir tuhaf demokrasi modeliyle olaya devam etmeniz, sistemin içinde mümkün değil. NATO içinde olup Rusya’dan silah almanız mümkün değil; çünkü bulunduğunuz ortam neyse, o ortama uymak zorundasınız, değil mi? Batı da götüremiyor. Bunu söylüyor size; ‘Hem bu lafları söylüyorsunuz, diyorsunuz ki ‘Namaza geliyorum ama İsa’nın doğum gününü kutlayacağım’. ‘E yuh!’ derler.”

“Doğu Akdeniz konusunda 2019’a kadar ne yapıyordunuz?”

2003, 2007 ve 2010’da Doğu Akdeniz’de anlaşmalar yapıldığını belirten Köni, “Kardeşim, Akdeniz senin en önemli yerin. Kıbrıs orada. Sen, 2019’a kadar ne yapıyordun yahu? Neyle meşguldün? Dışişleri, Deniz Kuvvetleri filan, bunlara sormuyor muydunuz? Ha, onları temizlemekle meşguldü. Şimdi bu hâle geldiğinizde, bütün bu anlaşmalar yapılmış, hadi Mısır’ı tekrar toplama çalış, İsrail’e tekrar yanaş. Peki, İsrail’e tekrar yanaş, Müslüman Kardeşler (İhvân-ı Müslimîn) ne olacak? Filistinliler ne olacak? Nasıl yapacaklar, nasıl olacak?

“Venezüela’nın altınları ve parası Türkiye’de”

Bütün bu çelişkiler ve belirsizliklerin yanı sıra, ABD’nin nefret ettiği Venezüela’nın bütün altın ve parasının Türkiye’de olduğuna işaret eden Köni, “Bunu biliyor musunuz? Adam Venezüela’ya bastırıyor, diyor ki ‘Amerika’da solcu yönetim olamaz’ diyor. Türkiye, Venezüela’yı, solcu yönetimi destekliyor. Biz muhafazakârız burada ve onun altınları ve parası Türkiye’de. Şimdi hangi taraftan tutacaklar? Yani alışık değilim, böyle bir analiz şimdiye kadar yapmadık” diye konuştu.

“Satranç tahtasından daha karmaşık bir yapı ne kadar gider?”

Prof. Dr. Hasan Köni, Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri açısından Türkiye’nin Çin politikasındaki tutarsızlıkların hatırlatılması üzerine, kendisinin de baba tarafından 5 göbek öncesinden Uygur olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

“Çin’den ekonomik beklentileri var herhalde; ama öte yandan İdlib’de Müslüman Türkmen Tugayları var, oradan gelip hem Suriye’ye hem Batıya hem de YPG’ye karşı savaşan; ama aşıyı da Çin’den alıyoruz çünkü öbür taraftaki aşıları alacak malî durum var mı, yok mu, onu da bilemiyorum. Şimdi bu kadar iç içe geçmiş dengelerle bir satranç tahtasından daha karmaşık bir yapı ne kadar gider? İnşallah gider. Niye? Hepimiz bu vatandayız.”