Maalesef, Türkiye son 21 yıldır, kutuplaştırma, ötekileştirme ve ayrıştırmada  en talihsiz dönemini yaşıyor. 

Kime, niçin oy vereceksin?

Maalesef, Türkiye son 21 yıldır, kutuplaştırma, ötekileştirme ve ayrıştırmada en talihsiz dönemini yaşıyor. 

Erdoğan ve Cumhur ittifakı bileşenlerinin,  kutuplaştırma, ötekileştirme ve ayrıştırma üzerinde yürüttüğü siyaset yüzünden, vatandaşlarımız, iktidarın icraatlarını değerlendirmek ve sorgulamak yerine, oluşturulan algıların etkisinde kalarak, kendisini gördüğü cepheye, oy verme mecburiyetinde görür haline gelmiş. 

Öyle ki, oy verdiği parti veya aday, başarısız, adaletsiz, hırsız, rüşvetçi, yalancı, mafya veya çetelerle ilişkili olsa dahi, kendini onları desteklemek zorunda görüyor.

Halbuki oy verirken, algılara göre değil, gerçeklere ve rakamlara göre oy vermek gerekir. Çünkü verdiğimiz oyla iktidara taşıdıklarımız, geleceğimizi etkilemekte ve şekillendirmektedir.

AKP iktidarı sayesinde, hem ülke hem vatandaş olarak, ithalat, borç, faiz ve enflasyon sarmalı içinde bocalanıp duruyoruz.

Bir kaç örnekle, ülke ve vatandaşın mevcut durumu kısaca hatırlayalım;

21 yıllık AKP/Erdoğan iktidarlarıyla, Türkiye’nin:

DIŞ BORÇ TOPLAMI
2002’de dış borç toplamı: 129.601 Milyar Dolar iken,
30 Eylül 2023 tarihi itibarıyla dış borç toplamı: 482,6 Milyar Dolara çıkmış ve borç stoku, milli gelire oranı, yüzde 44,9 olmuştur.

FAİZ
2024 Bütçesinde faize ayrılan para, tam tamına 1 Trilyon 254 Milyar TL. 
Türkiye, Aralık 2023 itibarıyla dünyada faizin en yüksek olduğu dördüncü ülke oldu.

Dünyada, en yüksek faiz oranlarına sahip, ilk on ülke:
1. Zimbabwe 130
2. Arjantin 100
3. Venezuela 56
4. Türkiye 42,5
5. Gana 30
6. Sudan 287.  Kongo 25
8. Malavi 24
9. Pakistan 22
10. Mısır 20

Avrupa'da, en yüksek faiz oranlarına sahip, ilk on ülke:
1. Türkiye 42,5
2. Rusya 16
3. Ukrayna 15
4. Macaristan 10,8
5. Belarus 9,5
6. İzlanda 9,3
7. Romanya 6
8. Çekya 6,8
9. Sırbistan 6,5
10. Makedonya 6,3

ENFLASYON 
Dünyada, en yüksek enflasyona sahip, 10 ülke içinde Türkiye 5. Sırada.

ÜLKE ENFLASYON ORANI
1. Venezuela: %283
2. Lübnan: % 212
3. Arjantin: % 161
4. Suriye: %79
5. Türkiye: % 64
6. Sudan: % 63,3
7. Sierra Leone: 54
8. Surinam: % 50
9. İran: % 39
10. Gana: %38

G20 ülkeleri arasında en yüksek enflasyona sahip, 10 ülke içinde Türkiye 2. Sırada.

ÜLKE ENFLASYON ORANI
1. Arjantin: %161
2. Türkiye: % 64
3. Rusya: % 7,5
4. Güney Afrika: % 5,5
5. Avustralya: % 5,4
6. Brezilya: % 4,8
7. İngiltere: % 4,6
8. Meksika: % 4,3
9. Güney Kore: % 3,2
10. ABD: % 3,1

Türkiye’de asgari ücret, çoğunluğun ücreti haline gelmiş!

Avrupa'da asgari ücretle çalışan oranı:
1. Türkiye %57
2. Romanya %21
3. Polonya %17
4. Bulgaristan %14
5. Litvanya %13
6. İrlanda %11
7. Hırvatistan %10
8. AB ortalaması %9
9. Almanya %6
10. Hollanda %3

İHRACAT VE İTHALAT
2023 yılı Ocak-Ekim döneminde: 
İhracat: 209 milyar 904 milyon dolar, 
İthalat: 303 milyar 821 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret açığı tam: 93.917 Milyar Dolar.

Diğer taraftan,
ADALET MEKANİZMASI
Adalet sarayları yapılmış içinde adalet yok, yargı sistemi siyasallaştığı için, AHİM ve AYM kararlarına uyulmuyor, yargı mekanizması farklı fikir ve siyasi görüşlere sahip ve hakkı söyleyenleri susturma aracı haline getirilmiş. 

Yargılamalar eşitlik ve hukuka göre değil, kin ve nefret duygusuyla yapılıyor desek abartmış olmayız. Öyle ki tutuklu aileler de cezalandırılmaktadır. Örneğin ailesi Diyarbakır veya Mardin’de olduğu halde, tutuklu ta Edirne veya Tekirdağ cezaevine gönderiliyor,

Büyük büyük hastane binaları yapılmış ama vatandaş randevu alamıyor, tedavi giderlerini ödeyemiyor,

Okullar, üniversiteler her tarafta açılmış ama eğitimde kalite yok. Okul + dershane zorunluluk haline gelmiş. Fırsat eşitliğinin olmadığı eğitimde, çocuklarımız harcanıyor, eğitim ve öğretim “soru çözme” yarışı haline getirilmiş,

Üniversitelerimiz çoğalmış ancak dünya başarı sıralamasına dereceye giren bir üniversitemiz yok, “diplomalı işsizler ordusu” yetiştirmişiz desek yanlış olmaz, çünkü iş dünyası “kalifiye işçi” sıkıntısı yaşıyor.

İktidar, “büyüyor, zenginleşiyoruz” diyor, ancak belli bir kesimin dışında, millete yansıması yok, vatandaşımız, çocuğuna pantolon, ayakkabı veya eline bir çikolata alamaz hale gelmiş,

Gençler, işsiz ve evlilik masrafından dolayı evlenemiyor, birçok aile boşanıyor, gençler geleceklerini yurt dışına gitmekte görüyor,

Vatandaşımız, bir ömür boyu çalışsa, artık bir ev veya araç alamıyor,

Din istismarı, ahlaki yozlaşma, yolsuzluk, rüşvet, torpil, yalan ve talan sırdan olaylar olmuş,

İktidar, vatandaşa insanca yaşama imkanı sunamadığı için:

* Fakirliğin, şükrün ve sabrın faziletini ve porsiyonların küçültülmesi tavsiye ediyor,
* Din, iman, ezan, bayrak ve vatan edebiyatı yapıyor ve  
* Kutuplaştırma, ötekileştirme ve ayrıştırma dilini kullanarak, vatandaşlara duygusal karar verdirmeye çalışıyor, vatandaşlar arasına kin ve nefret sokuyor…

Maalesef vatandaşımızın bir kısmı, yukardaki bütün gerçekleri yaşadığı halde, tepki vermek ve sorgulamak yerine, oluşturulan “algılar” ve  “bizdendir” zihniyetiyle bugüne kadar oy verdi.

Yerel seçimlere gidiyoruz ve Cumhur ittifakı paydaşları, vatandaştan oy talep ederken, muhtemelen proje, üretim, ehliyet, liyakat ve dürüstlük üzerinden değil, yine din, iman, vatan, bayrak, dış mihraklar, terör, kutuplaştırma ve ötekileştirme üzerinden yapacaktır!

Hepimiz bu ülkeye sahip çıkmak zorundayız. Bir ülkenin bir milletin geleceğini, bir kişiye veya bir partiye bağlamak kadar tehlikeli ve yanlış bir şey olamaz. 

Vatandaşları, bununla korkutmak kadar da büyük bir ihanet olamaz. İktidarlar, biri gider biri gelir, ama ülke ve millet hep kalıcı olacaktır. 

Hiç kimsenin şahsi ve parti çıkarı için gerginlik çıkarma ve toplumun hassas değerleri üzerinde siyaset yapma hakkı yoktur.

Vatandaşlarımız, yukarda bahsettiğimiz konuları, kendileri ve çocuklarının geleceği için düşünmek ve sorgulamak zorundadır. 

Bütün bu sıkıntıların sebebi, icraat makamında oldukları için mevcut iktidardır. Şayet, yerel seçimlerde iktidarın adaylarını destekleyecek olursak, bugüne kadar yaptığı bütün zamları onaylamış ve 31 Mart 2024 sonrası daha yüksek zamları kabullenmiş olacağız. 

Her seçim sonrası “ellerim kırılsaydı vermeseydim” demek bizi sorumluluktan kurtarmadığı gibi, verilen yetkiyi de iptal ettirmiyor.

Kiraların 10-35 bin, açlık sınırının 15 bin, yoksulluk sınırının, 47 bine çıktığı, on beş - yirmi milyon kişi hariç, vatandaşlarımızın mutlu olmadığı bir Türkiye’de yaşıyoruz. 

Ülkeyi bu hale getirenlere halen oy vermeyi düşünüyor muyuz? 

“Çözerse iktidar çözer” gibi bir yanlışa, halen düşer miyiz? 

İnadına veya futbol takımı tutar gibi parti ve kişilere sarılmak, doğru mudur? 

Böyle düşünmenin bizi ne hale getirdiğini yaşamıyor muyuz?

Vatandaşlar olarak, adil, üreten, yaşanabilir bir Türkiye ve güvenli şehirler için hem mahalli, hem de genel seçimlerde Saadet Partisi’ni iktidara taşır, söylem, program ve projelerini uygulama fırsatı verirsek, “rantı değil, hizmet belediyeciliğini” yapacak kadrolarını tercih edersek, mevcut tüm olumsuzlukların giderilmesini sağlamış olacağız. Bu da, elimizde.

Vesselam