İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Vural, TV5’de yayınlanan “Referans” programında Müyesser Anik’in sorularını cevapladı.

“Devlet, ülke yönetiminde üniversitelerin ürettiği bilgiden yeterince faydalanıyor mu?” sorusuna cevap aranan programda, üniversitelerin temel varlık sebebinin ne olduğu da konuşuldu.

Prof. Dr. Murat Vural, üniversitelerin ilk işinin bilimsel bilgi üretmek olduğunu belirterek, üniversitelerde üretilen bilgilerin toplumun, toplumun kurumlarının ve devletin de işine yaradığını söyledi.

Anadolu şehirlerindeki üniversitelerden mezun olan gençlerin, o şehirlerde sağlık, mühendislik, sosyal bilimler, hukuk gibi alanlarda yapabilecekleri çok şey olduğunu ifade eden Vural, bu konuda çok güzel çalışmalar yapan insanlar olduğunu söyledi.

Devletin en çok da bu yıllarda üniversitelerin ürettiği bilgiden ve insan kaynaklarından yararlanma ihtiyacı olduğunu ve yararlandığını belirten Vural, “Keşke devlet, üniversitelerden çok daha fazla yararlansa. Keşke üniversiteleri ve tüm kadrolarını doğrudan bütün toplumsal konuların içinde değerlendirse, buna ilişkin çalışmalar ürettirse ve bunu alıp toplumun hizmetine sundurabilse.” dedi.

Prof. Vural, devlet üniversitelerinin gece bile çalışabileceğini ve çalışması gerektiğini, toplumun buna ihtiyacı olduğunu, bunun önünde bir engel de olmadığını söyledi. Vural, devlette eskisine göre üniversitelerden daha fazla yararlanma eğilimi gördüğünü ancak üniversitelerden daha fazla talepte bulunması gerektiğini dile getirdi. Vural, millî savunma teknolojileri, su ürünleri, ziraat, ormancılık alanlarında devletin üniversitelerin bilgilerinden faydalandığını kaydetti. Vural, sözlerine şöyle devam etti:

“Oralarda üretilen bilginin ne kadar kıymetli olduğunun ve ne kadar gelişmeye açık olduğunun görülebilir olması, konuşulabilir olması gerekir. Problem, şuradan kaynaklanıyor bence: Türkiye, son 35-40 yıldır o kadar yoğun bir şekilde yalnızca siyaset konuşuyor ki, diğer konuları konuşacak alan bulamıyor. (…) Şimdi bu süreç içerisinde o kadar yoğun bir şekilde tek gündem, tek konumuz, tek dünyamız buymuş gibi algılandı ve hepimiz öyle algılıyoruz ki, toplum da bundan dolayı öyle algılıyor ki, örneğin ziraat fakültesinden bir hocamızın geliştirdiği ya da önerdiği bazı unsurlar toplumun gündemine düşüp hep beraber tartışılıp konuşulamıyor. Gurur duyacağımız ya da ‘Bir dakika, ona şöyle bir katkı verebiliriz’ diyenler çıkamıyor; çünkü gündemde değil.”