Türk havacılığının duayen ismi tayyareci Vecihi Hürkuş, vefatının 53'üncü yılında anılıyor.

Türkiye'nin ilk Türk uçağını yapan, havacılık okulu açan, İstiklal Savaşı'nda ilk ve son uçuşu gerçekleştiren, ilk Türk hava yollarını kuran, Balkan, Birinci Dünya ve Kurtuluş savaşlarında düşmana hem havadan hem karadan saldırarak geçit vermeyen Hürkuş, Türk havacılık tarihine adını adeta altın harflerle yazdırdı.

İstanbul'da 18 Ocak 1896'da doğan Hürkuş, gönüllü katıldığı Balkan Savaşı'ndan sonra İstanbul Ordu Kumandanlığı tarafından Beykoz Serviburun'daki esir kampına kumandan yapıldı. Hayali olan tayyareciliğin eğitimini almak için Tayyare Makinist Mektebi'ne giden Hürkuş, mezun olduktan sonra 1. Dünya Savaşı'nda Bağdat Cephesi'ne makinist olarak gönderildi. 2 Şubat 1916'da bir uçak kazasında yaralanan Hürkuş, iyileştikten sonra Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'nden pilot diplomasıyla mezun oldu.

Hürkuş, 21 Mayıs 1916'da ilk uçuşunu gerçekleştirdikten sonra 1917'de Kafkas Cephesi'ndeki 7. Tayyare Bölüğü'ne katıldı. Burada Rus uçağı düşürerek, Kafkas Cephesi'nde uçak düşüren ilk Türk tayyareci olan Hürkuş, 8 Ekim 1917'de ise kullandığı uçak Ruslar tarafından düşürülünce yaralanandı. Uçağı Rusların eline geçmemesi için yakan Hürkuş, esir düşerek Hazar Denizi'ndeki Nargin Adası'na gönderildi. Buradan Azerbaycanlı Türklerin yardımıyla kaçan Hürkuş, 1. Dünya Savaşı sonlarında İstanbul'a geldi ve İstanbul Hava Müdafaa Bölüğü'ne tayin oldu.

Kurtuluş Savaşı'nda başarılı keşif uçuşları yaparak, Yunan uçağını düşüren Hürkuş, kahramanlıkları nedeniyle üç defa TBMM takdirnamesi verilen tek kişi olarak kırmızı şeritli İstiklal Madalyası kazandı.

Kendi yaptığı uçak 1925'te havalandı

Uçak yapmak isteyen Hürkuş, savaş sırasında Yunanlılardan kalan uçak malzemelerinden yararlanarak ilk Türk uçağı "Vecihi K-VI"yı 1924'te üretti.

Hürkuş'un uçabilirlik sertifikası için toplanan teknik heyette tayyareyi kontrol edecek personel bulunamadı. Sonunda teknik heyetten bir kişinin "Vecihi, biz sana bu lisansı veremeyiz. Uçağına güveniyorsan atla, uç, bizi de kurtar." şeklindeki sözleri üzerine 28 Ocak 1925'te "Vecihi K-VI" ile ilk uçuşunu yaptı.

İzinsiz yapılan bu uçuş nedeniyle cezalandırılan Hürkuş, kendi yazdığı "Bir Tayyarecinin Anıları" kitabında o günleri şöyle anlattı:

"Fabrikada işlerim ilerlemekte iken gecelerimi bile evimde projelerimin teferruatına vermiş, mütemadi bir gayretle günlerimin en az 16 saatini bu işe bağlıyordum. Ara sıra uzak vazifelere gönderildiğim dolayısıyla birkaç gün fabrikadan uzak kalışım bana içten bir üzüntü olmakla beraber bu zamanlarda bile dimağım, inşaat işlerimle meşgul olmaktan hali kalmıyordu. Çünkü bu eser, benim idealim olmakla beraber aynı zamanda yurdumuzda ilk Türk tipi tayyare olacaktı. İşte bunun için bu güzel çalışmadan bir dakika bile uzaklaşmak istemiyordum."

Milli Savunma Bakanlığının Kayseri'de Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi'ne (TOMTAŞ) ait fabrika kurmak için anlaşmasının ardından kendisine gelen teklifi kabul eden Hürkuş, "Junkers A.20" uçaklarındaki eksikliklerin düzeltilmesi çalışmalarında görev almak için Almanya'ya gitti.

Türkiye'de ilk defa Vecihi Hürkuş'un kullandığı Junkers F-13 uçağı ile paraşütle atlama gösterisi Ankara'da 16 Eylül 1926'da yapıldı.

Yeni uçak model ve tiplerini tasarlamaya devam eden Hürkuş, Kadıköy'de bir keresteci dükkanı kiraladı ve burada üç ay içinde "Vecihi XIV" uçağını imal etti. Bu iki kişilik, tek motorlu spor ve eğitim uçağı ilk uçuşunu büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında 27 Eylül 1930'da Kadıköy'ün Fikirtepe semtinde gerçekleştirdi. Vecihi XIV, Türkiye'nin ilk sivil uçağı, kendisinin de ürettiği ikinci uçak oldu.

Sertifika için uçağı sökerek Prag'a götürdü

İkinci uçağı uçuş izni almak isteyen Hürkuş'a, seyrüsefer vesikası verilmedi. Belgenin alınması için uçağı sökerek demir yoluyla Prag'a gönderen Hürkuş, gerekli sertifikaları Çekoslovakyalı heyetten aldı.

Hürkuş, 25 Nisan 1931'de uçağına binerek hava yoluyla Türkiye'ye döndü. Hürkuş'un 27 Eylül 1932'de kurduğu ilk Türk sivil havacılık okulu Vecihi Sivil Tayyare Mektebi'ne (VSTM) ikisi kız olmak üzere 12 öğrenci kaydoldu.

Deniz uçakları da yapmaya başlayan Hürkuş'un atölyesine gelen iş insanı Nuri Demirağ, uçağın maliyetini ve yapımının kaç gün sürdüğünü sorarak, bir uçak bedeli 5 bin lira yardımda bulundu. "Nuri Bey" adını verdiği tayyareyi 92. günün sonunda bitiren Hürkuş, Beşiktaş'ta Nuri Bey'in konağı üzerinde selamlama uçuşunu gerçekleştirdi.

Yine tek satıhlı "Vecihi XV" uçağını da yapan Hürkuş, 30 Ağustos 1933'te Vecihi XIV ve Vecihi XV uçakları ile "Nuri Bey Vecihi K-XVI" uçağıyla İstanbul'da gösteri uçuşu düzenledi.

Atatürk'ün cevabı

Hürkuş, 1934'te gelen bir teklif üzerine Vecihi Hayat Liselerini açmaya karar verdi ancak çeşitli zorluklarla karşılaştı. Hürkuş, bu konuda bilgi verilen Atatürk'le ilgili anısını kitabında şöyle anlattı:

"(1935 yılı) Cevat Abbas Bey'den dinlediğime göre, İstanbul'da gece ve gündüz her gezdiği yerde havadan yaptığım ziyaret ve tanzim uçuşlarında harekatımı hassasiyetle takip eden Büyük Atamız Ankara'ya dönüşünde Cemiyet Reisi Fuat Bey ile görüşmelerinde kendisinden hakkımda bilgi istiyor. Fuat Bey hakkımda takdirkar lisan kullanıyor. Fakat mevzuatın yardıma imkan vermediğini söylüyor. Bunun üzerine Büyük Atamız 'Ya, öyle mi? O halde Türkkuşu namı ile yeni bir çalışma yolu açın ve Vecihi'den faydalanın' emrini veriyor."

Bunun üzerine Türk Hava Kurumu Başkanı Fuat Bey ile görüşen Hürkuş, "Mahrumiyet içinde yaptığın çalışmaları kalben takdir ettim ve ediyorum. Fakat maalesef mektebine yardım imkanı bulamıyordum. Artık bu mahrumiyetlerin hepsi sona erdi. Şimdi açtığın yolu, meydana gelen Türkkuşu işleyecek ve idealin olan sivil havacılık yurdumuzda süratle meydana gelecektir." cevabını aldı.

Türkkuşu çalışmaları için 4'ü kız olmak üzere 74 öğrenci yazılırken, Vecihi XIV ve Vecihi XV tayyarelerini mektebe tahsis eden Hürkuş'un, yetiştirdiği talebelerden bazıları eğitim için Rusya'ya gitti. Başarıların ardından, Türkkuşu'nun İstanbul, Ankara, İzmir, Kayseri ve Adana'da açılan şubelerinde havacılık eğitimi verildi.

Ruhsatname talebi iki kez reddedildi

Uçak mühendisliği eğitimi için 1937'de Türk Hava Kurumu tarafından Almanya'ya gönderilen Hürkuş, 1939'da tayyare ve makina mühendisliği diplomasını aldı.

Tayyare mühendisliği ruhsatnamesi almak için Bayındırlık Bakanlığına başvuran Hürkuş'un, iki sömestirde mühendis olunamayacağı gerekçesiyle talebi reddedildi. İkinci başvurusu da kabul edilmeyen Hürkuş, mahkeme kararıyla 10 Ekim 1940'ta ruhsatnamesine kavuştu.

Hürkuş, 1947'de 5 arkadaşıyla havadan zirai ilaçlama yapmak üzere "Türk Kanadı" şirketini kurdu. 6 Ağustos 1954'te kırkıncı hizmet yılını kutlamak için Yeşilköy Hava Limanı salonlarında Türk Havacılar Bayramı adıyla jübile yapan Hürkuş, 29 Kasım 1954'te Hürkuş Hava Yolları'nı hayata geçirdi. Bankadan kredi çekerek 8 tayyare satın alan Hürkuş, uçuş izni alamadı. Uzun uğraşlar sonucu bazı koşullarda uçuş müsaadesi alabilen Hürkuş'un bir süre sonra önce uçuşları kısıtlandı, sonra tamamen men edildi.

Uçakları meydanda bırakılınca maddi zarara uğratılan Hürkuş, elinde kalan son uçağını "TC-ERK"i Maden Tetkik Arama Enstitüsünün emrinde kullandırarak, Güneydoğu Anadolu'da toryum, uranyum ve fosfat arama çalışmaları yaptırdı.

Bu anıları kitabında şöyle anlatıyor:

"Bu kadar ağır zarardan sonra halen uslanmadığım için elimde kalan tek uçağımla toprak altı milli servetlerimizin çıkarılması yoluna giriştim. Maden Tetkik Arama Enstitüsünün verdiği olanak ile toryum, uranyum ve fosfat gibi radyoaktif madenlerimizi yurdumuzun her köşesinde yerlere sürünürcesine yaptığım arama uçuşları ile meydana çıkararak son vatan hizmetlerimi rekor uçuşumun dalgaları arasına yazdım."

Ömrünün son günlerine kadar Türk havacılığının gelişmesi için mücadele eden Hürkuş, 16 Temmuz 1969'da hayata gözlerini yumdu.

"Hürkuş, dünya havacılık tarihi açısından da önemli bir isim"

Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneği Başkanı Bahadır Gürer, Hürkuş'un sadece Türkler açısından değil, dünya havacılık tarihi bakımından da önemli bir isim olduğunu söyledi.

Gürer, Manş Denizi'ni geçmesi için ilk teklifin Fransızlar tarafından Vecihi Hürkuş'a yapıldığını dile getirerek, "Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü 1994'te, yani kendi kuruluşunun 50. yılında onur madalyası töreni düzenliyor. Türkiye'de Türk sivil havacılığına yaptığı katkılarından ötürü 1994'te Vecihi Hürkuş'a verilen onur madalyası ailesine teslim edildi." ifadelerini kullandı.

Hürkuş'un savaş yıllarında iki kez gazi olduğunu belirten Gürer, şunları kaydetti:

"Birinci gaziliği Kafkas cephesinde yaralanması sonucu oluyor. İkinci gaziliği de Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlarla savaşırken. Vecihi Beyin düşürdüğü uçaklar da var ancak kendi uçağı da yara alıyor. İndiği yer Yunan cephesine yakın. Türk birliklerine sürünerek gidiyor. Ancak arkasına dönüp baktığında uçaktaki yangın sönmüş. Orada bir askerden kibrit alıyor. Tekrar uçağı ateşe veriyor. Düşmanın eline geçmesini istemiyor."