Adalet, düzenli ve dengeli davranmak, her şeyin ve herkesin hakkını vermek, haksızlıklardan uzaklaşmak, insaflı ve eşit olmaktır.

Geniş kapsamlı olan adaletin zıttı, zulüm, eziyet ve insafsızlıktır.

İslam'da adalet, hukuk önünde herkese eşit davranmak, kültür, bilgi, makam, mevki, servet gibi farklılıklarından dolayı insanlara farklı davranmamaktır.

İslam, her alanda olduğu gibi, adalet alanında da ferd ve toplum olarak herkesin uyacağı, temel ölçüyü koymuştur. Alınacak kararlarda kişinin istek ve heveslerine, sevgi ve nefretine, dost ve akrabalığına, ırk ve milletine, din ve siyasi görüşüne, zengin veya fakirliğine, kuvvetli veya zayıf oluşuna değil, herkese eşit mesafede olacak, bir adalet anlayışı getirmiştir.

Böylece, kişinin fikri, inancı, siyasi görüşü, ırkı, rengi, dili ve cinsiyeti ne olursa olsun, herkesin toplumda beraber ve güven içinde yaşamanın temel prensip ve adresini ortaya koymuştur.

Adalet, güven, barış, birlik ve beraberlik demektir. Yöneticinin, kin, nefret veya şahsi ihtiraslardan dolayı, "devlet gücünü ve adalet mekanizmasını" kullanarak, farklı siyasi görüş, düşünce veya ırklara sahip kişileri, haksız bir şekilde, gözaltına alması, yargılaması ve tutuklatması, adalet, barış, birlik ve beraberliğe vurduğu en büyük darbedir.

Toplumun huzur ve barışını istediğini iddia edip İslam’ın adaletle ilgili emirlerine kulak tıkayanlar, en büyük yalancı ve toplumu ifsad edenlerdir. Lütfen, kişilerin sözlerine değil, icraatlarına bakınız.

"Ey iman edenler adaleti ayakta tutarak Allah için şahitlik edenler olun..." (Nisa 135)

"Ey iman edenler, …Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin sizi adaletten saptırmasın…" (Maide 8)

Peki Allah (cc) adaleti böyle emrederken, Allah, İslam ve Kuran’ı…,  dillerinden düşürmeyen yöneticilerin, adaleti ayaklar altına almasına ve bu yöneticilere destek verenlere ne demeli!

Hz Ömer’e “Eğer haktan saparsan, seni kılıcımızla düzeltiriz” diyen Sahabe (ra)da bizim gibi aynı Allah’a, aynı Kitaba, aynı Peygambere ve aynı İslama inanıyordu, ondaki inanç ve teslimiyet, bizde niye yok?

Bir devleti devlet yapan, hak ve hukuka bağlı olması ve herkese adil olmasıdır.

Ey idareciler, ey siyasetçiler, ey hakimler, her cuma günü imamı dinleyen ey cemaat!

Her cuma günü İmam Efendinin hutbeyi bitirirken,  “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl 90) okuduğu ayeti hiç üzerinize/üzerimize, aldık mı/aldınız mı? Hiç kendimizi/kendinizi muhatap gördük mü/gördünüz mü? Yoksa İmam Efendi, bana değil diğerlerine söylüyor mu dedik/dediniz?

Unutmayalım, bir ülkede, güçlü, seçilmiş, makam ve mevki sahiplerinin hukuku değil, “hak ve hukuk” üstün olduğu zaman, adalet sağlanır, herkes güven içinde yaşar ve o ülke, güçlü, güvenilir ve tercih edilen bir ülke haline gelir.

Adalet bu kadar önemli olmasaydı, Meşhur  büyük alim Seyyit İbn Tavus (1193-1266) “Adil kafir bir sultanı, Müslüman ama zalim bir sultana tercih ederim” der miydi?

Kısacası, Allahın emri gereği, her zaman ve herkese karşı adaletli davranmak, adil olanı seçmek, mazlumun yanında ve zalimin karşısında olmak zorundayız.

Vesselam