TV5 Program Müdürü Yunus Emre İşci "AİHM Kararının Düşündürdükleri" başlıklı yazı kaleme aldı. İşte yazının tamamı...

15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası ‘’FETÖ temizliği’’ adı altında yüzbinlerce kişi KHK ile işinden ihraç edildi. Örgüt ile bağlantısı olan veya olduğu iddia eden binlerce kişi içinse cezaevi yolu göründü. Bütün bunlar olurken kim haklı / haksız bakılmadı nerede ise. Malum yapının Gazetesine abone olan, bankada hesabı bulunan veya dershanesine yolu düşen herkese ‘muhtemel suçlu’ gibi davranıldı. Malum yapı ile Ak Partililerin bağlantısı ayrı bir başlık. Ancak devlete vergi veren, denetlenen bir kuruma vatandaş gittiği işlem yaptığı için ceza alması akıl alır gibi değil. Birde gizli tanık iddiası ortaya çıktı ki durum daha da vahim… kimin şikâyet ettiği belli değil, iddia ispatlanamadan suçlu olduğunuza dair hüküm veriliyor. Bir süre sonra da size ‘’Pardon’’ denilip suçsuz olduğunuz söyleniyor. Bu durum ABD’deki evin Strickland’ın yaşadıklarını hatırlattı. Strickland, 18 yaşında üç cinayetten hüküm giyip 42 yıldan fazla hapis yattıktan sonra aklandı ve serbest bırakıldı.

Bu yaşanmışlıklar dururken AİHM’den aslında şaşırılmayan bir karar açıklandı. AİHM; “ByLock kullanmak”, “Bank Asya’da hesabı olmak” suçlamalarıyla gizli bir tanığın ifadesiyle mahkûm olan öğretmen Yüksel Yalçınkaya'nın 2020 yılında açtığı bireysel davada, Türkiye aleyhine ihlal kararı verdi. Karara tepki gösteren Adalet Bakanı Yılmaz Tunç "Ceza hukukunda her şey delildir’’ dedi. Sayın Tunç’un bu ifadesi üzerinden yukarıda ayrı bir başlık dediğim AK Parti – FETÖ bağlantısına geçelim. Yıllar hızlı geçiyor olabilir ama hakikatler gizlenemiyor.

Malum yapıda temizlik görevlisi olmak delil sayılırken, Pensilvanya’dan boy boy verilen fotoğraflar neden delil sayılmıyor?

Bank Asya’da hesabı olmak terör örgütü ile iltisaklı olmaya delil sayılırken, Ak Partili belediyelerle birlikte faaliyet yapmak neden delil sayılmıyor?

Soruları çoğaltmak mümkün ama bugün acilen aileleri huzursuz eden hatta çocuklarının geleceğini etkileyen bu durumu çözmek gerekiyor. 

**

Suç örgütlerine yönelik operasyonlar ne anlama geliyor?

Son günlerde çete-mafya-uyuşturucu satıcılarına yönelik operasyonlar gündemde… İşin siyasi yanı ve tartışmaları bir yana, kimsede çıkıp bu çeteler, suç örgütleri nasıl ve ne zaman büyüdü? Diye sormuyor. Kullanma yaşının 10’a düştüğü uyuşturucu zehrinin neden ve nasıl bu boyuta geldiğinin münazarası yapılmıyor. Dahası sokak ve sokağı yönlendirmesi gereken sivil toplum etkisizleşti. Biraz daha açmak isterim bu konuyu. Çocuğu, genci, aileyi ve toplumu yönlendirmesi gereken sivil toplum kuruluşları neden çözüm merkezi olması gerekirken ortada yok? Belki de artık ‘sivil’ değillerdir?