“Erbakan Hoca yaşasaydı” veya “Erbakan Hocanın kemikleri sızlıyor” diye cümle kuranlara diyoruz ki, Erbakan Hoca, yaşasaydı değil, zaten yaşadı. Tam “85 sene, onurlu, kararlı, azimli ve bereketli bir ömür yaşadı.”

O yapacağını yaptı, ya siz ne yapıyorsunuz?

O söyleyeceğini söyledi ya siz ne söylüyorsunuz?

O hayatı boyunca hep durması gereken yerde dik durdu, ya siz nerede duruyorsunuz ki her gün yeni bir yere savruluyorsunuz?

Evet, o yapacağını yaptı: Ömrü boyunca yerli, milli, yaygın üretim, istihdam ve ihracat dedi ve 1974’te ilk fırsatta 650 proje, 462 temel attı ve 200 tanesini bitirdi. Ya siz? Bırakın yeni fabrika kurmayı, olan fabrikaları sattınız. Her alanda ülkeyi dışa bağımlı ve diğer devletlere pazar haline getirdiniz.

Erbakan, 74 Kıbrıs zaferini gerçekleştirdi. Ya siz, 2004 Annan Planı ile az kaldı Kıbrıs’ı veriyordunuz ki Kıbrıslı Rumlar ‘hayır’ deyince, plan gerçekleşmedi.

Erbakan, denk bütçeyi yaptı. Borç almadan, yeni vergiler koymadan işçiye, memura ve çiftçiye astronomik zamlar yaptı. Esnaf, malını sattı, kâr etti ve tüm ülkeye bereket yağdı. Ya siz? Ülkeyi borç batağına batırdınız. 2002’de Türkiye’nin iç ve dış brüt borcunu 243,1 milyar dolardan, 441,1 milyar dolara çıkarttınız. Neredeyse ülkeyi uçan kuşa borçlu hale getirdiniz. İşçi, memur, emekli, çiftçi… Bütün vatandaşları enflasyona ezdirdiniz, alım güçlerini yok ettiniz. Öyle ki vatandaşı, domates, salatalık, biber ve patlıcanı taneyle, eti gram ile alır hale getirdiniz.

Erbakan, 11 ay gibi kısa bir sürede D-8’i kurarak, askeri, ekonomik, siyasi ve kültürel alanlar başta olmak üzere, her alanda iş birliği yapacak “İslâm Birliği”nin temelini attı. Ya siz? 20 yıldır tek başınıza iktidar olduğunuz halde, D-8i D-9 yapamadınız.

Erbakan, hayatı boyunca Batılı emperyalist güçlerle ve Siyonizm’le mücadele etti, hiçbir şekilde onlara teslim olmadı, Ya siz? Laf, söz ve hamasi nutuklarla karşı imiş gibi yaptınız ama Afganistan, Irak, Suriye ve Libya’da hep bu zalim ve işgalcilerle iş birliği yaptınız. Terör devleti İsrail Cumhurbaşkanlarını en üst seviyede karşıladınız.

Erbakan, ülkenin ve milletin birlik ve beraberliği için, dili, ırkı, fikri, siyasi görüşü ve inancı ne olursa olsun hiç kimseyi ötekileştirmedi, kutuplaştırıcı sözler kullanmadı, hep sevgi ve barış dilini kullandı. Ya siz? İktidarınızı devam ettirmek için, kutuplaştırmaktan, ötekileştirmekten, vatandaşlar arasında kin ve nefret yaratacak söylemlerden hiç çekinmediniz.

Erbakan, sağken söyleyeceğini söyledi. “Erbakan Hoca sağ olsaydı, AKP’nin yanında yer alırdı” veya bu anlama gelecek cümleleri kurmak, Erbakan’ı hiç tanımamaktır. AKP, Erbakan Hocanın vefatı sonrası kurulmuş değil ki.

AKP’nin kuruluş tarihi, 14 Ağustos 2001, Erbakan Hocanın vefatı 27 Şubat 2011. Tam on yıl AKP’nin iktidar dönemini yaşadı ve icraatlarını gördü. Dolaysıyla Erbakan Hoca, on yıl boyunca hem AKP’nin kuruluşunu ve hem de icraatları hakkında görüşlerini sürekli kamuoyuyla paylaştı. Yüzlercesini internette bulmak mümkün.

Erbakan Hoca, AKP’yi ve AKP’yi kuranları gayet iyi tanıyor ve biliyordu ki ona göre açık ve net bir şekilde tavrını koymuştu.

Peki, Erbakan Hocamız sağken AKP için ne demişti? Yüzlerce söylemleri içinden birkaç tanesini hatırlatalım:

“Beni AKP’nin günahlarına ortak etmeyin”

“Saadet Partisi, şu bardağın içindeki süttür. AKP ise ırkçı emperyalizmin yapmış olduğu kireçli sudur. Batılı güçler, millet süte gitmesin diye, bir bardağın içine kireçli su koymuş.”

“AKP’ye oy vermek, Siyonizm’e oy vermektir”

“AKP’yi iş başında tutmak, Siyonizm’in 20. Haçlı seferini hedefine ulaştırmak için ana vazifesidir.”

Dış güçler, Milli Görüşü engellemek için Milli Görüşün partileri içinden sezaryenle bu AKP’yi çıkartmışlar.”

“Bunlar dış güçlerin kontrolündeler. Bunlar kullanılıyor.”

“Dış güçler rejisör, bunlar sadece spikerdir.”

“Siz yapamazsınız, çünkü sizde maya yok. Ben, sizi avucumun içi gibi bilirim.” gibi sözlerle AKP’nin ne olduğunu en iyi bilen Erbakan Hoca, AKP’ye karşı net tavrını koymuştur. Dolaysıyla bırakın AKP’nin yanında durmayı, mevcut duruşlarından dolayı başta Temel Bey olmak üzere tüm Saadet Partili kadroların alınlarından öperdi.

Erbakan Hoca, hep aynı yerde durdu: Bütün hayatı boyunca hakkın, adaletin, doğrunun yanında durdu. Ülkenin ve milletinin faydasını nerede gördüyse hiç çekinmeden orada durdu. Günü geldi CHP ile koalisyon kurdu. Bu dönemde, 3 bin Kuran Kursu, 350 İHL ve 10 Yüksek İslâm Enstitüsünü açtı.  Günü geldi Milliyetçi Cephe ile ve günü geldi DYP ile hükümeti kurdu. Refahyol döneminde 11 aylık kısa bir dönemde “denk bütçe,” “havuz sistemi”, “D-8’i” kurdu. İşçi, memur, emekli ve çiftçiye tarihi zamlar yaptı, herkesin yüzü güldü.

Erbakan Hoca, kiminle ortaklık kurduysa Milli Görüşün ilke ve prensiplerinden ayrılmadı, hep hayra motor, şerre fren oldu. Erbakan Hocayı tanımış, anlamış, onu terk etmemiş ve onun davasına sahip çıkan Saadet Partisinin bugünkü kadroları da aynı mücadeleyi veriyor. Saadet Partisi kadrolarının bugünkü duruşu, makam ve mevki mücadelesi değil, hak, hukuk, adalet ve insan hakları çerçevesinde, Hakk’a ve halka hizmet etme mücadelesidir.

Ya siz? Erbakan Hocayı sağken terk edenlersiniz. Savunduğu ilke ve prensipleri terk ettiniz, gömlek üstüne gömlek değiştirdiniz. Hangi hakla Erbakan’ı terk etmemiş olan ve aynı çizgide devam eden, başta Temel Karamollaoğlu olmak üzere, dava arkadaşlarını ve Saadet Partisini, “Erbakan Hocanın yolundan sapmakla” (!) suçlarsınız?  İnsan, bunları söylemeden önce, döner bir aynaya bakar.

Erbakan Hocamızın duruşu, savunduğu değerler ve söylemlerini çok mu doğru buluyordunuz? O zaman onu neden terk ettiniz? Hangi hata ve kusurundan dolayı terk ettiniz?  Partilerini kapatmakla önünü kesemeyenler, onu lekelemek için tezgâhladıkları trilyon davasını, gerekli düzenlemeler yaparak neden iptal etmediniz? Halbuki siz, işinize yarayan Kamu İhale Yasasını yaklaşık 200 kere ve “Parlamenter Sistemi” bile değiştirdiniz. Yoksa trilyon davası sizin de mi hesabınıza geliyordu?

Temel Bey ve Saadet Partisi’nin bugünkü duruşunu eleştirenlere şaşmamak mümkün değil; çünkü kimisi Erbakan Hocamızın prensip, ilke ve siyasetine hiç inanmamış kişiler, kimisi Erbakan Hocamıza karşı hep tavır almış, mesafeli durmuş, hatta kin ve düşmanlık yapmış kişiler.

Kimisi Erbakan Hocamızın sayesinde siyaset alanında tanınmış ama onu sıkıntılı süreçlerde yalnız bırakmış, güce, konfora, çıkar, menfaat ve makama koşan kişiler.

Hemen hemen bunların hepsi, Erbakan Hoca hayatta iken selâm vermeyen, dönüp yüzüne bakmayan kişiler.

Kısacası siz, Erbakan’ı tanımış, anlamış ve savunduğu Milli Görüş davasına inanmış olsaydınız, onu terk etmezdiniz. Erbakan’ı tanımış, anlamış ve davasına inanmış olduğu için, onu hiç terk etmemiş ve bu davanın mücadelesine en güzel şekilde devam eden muhterem Temel Karamollaoğlu ve onun yol arkadaşlarını hangi yüzle, hangi hakla eleştirmeye kalkarsınız?

Siz kim, Erbakan’ı terk etmemiş Temel Karamollaoğlu’nu, Erbakan Hocanın yol arkadaşlarını ve Saadet Partisini anlamak kim? Siz, bu tür söylemlerle, pak ve temiz olan Saadet Partisi ve kadrolarını kirletemezsiniz. Şunu da biliyoruz: Sizin konuşmalarınızda Erbakan’a yer vermeniz, isminden bahsetmeniz ve geçmişine sahip çıkıyormuş gibi cümleler kurmanız, onu sevdiğinizden değil, siyasi rant beklentisi ve iki yüzlülüktür.

Vesselâm.