Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, TBMM'de düzenlenen Grup Toplantısı'nda gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı.
Arıkan şunları dile getirdi:
İDEOLOJİK TARTIŞMALARIN GÖLGESİNDE 1 MAYIS
Yarın 1 Mayıs, “Emek ve Dayanışma Günü”.
Sözlerimin hemen başında bütün emekçilerin, bütün çalışanların bayramını tebrik ediyorum.
Şüphesiz bu dünyada, “alın teriyle kazanılmış helal lokmadan” daha değerli bir şey yoktur.
Ülke ekonomisinin büyüdüğünü söylüyorlar ama; asgari ücretlilerimiz, emekçilerimiz;
· Kirasını ödeyemez,
· çocuğunu okutamaz,
· tenceresini kaynatamaz, hale geldi.
Ülkenin işçisinin, emekçisinin; maaş ve ücretleri gün geçtikçe küçülüyor.
İşçimiz hak ettiğini alabilmek için, son çare greve başvuruyor.
Bugün, ülkemiz grevler ülkesi haline geldi.
İşçimizin, emekçimizin konuşacak bu kadar sorunu varken;
1 Mayıs hala ideolojik tartışmaların esiri durumunda.
Alın terinin, emeğin, sosyal güvencenin, taşeron işçiliğin, asgari ücretin konuşulması gereken bir gün “Taksim Meydanı” tartışmalarıyla geçiştiriliyor.
Biz isterdik ki,
· 1 Mayıs’ta Taksim’i tartışacağımıza, açlık sınırının altında kalan asgari ücretliyi konuşalım.
· Keyfi uygulamalarla işten çıkarılan işçileri, emekçileri konuşalım.
· 14 yaşında çalışmak zorunda bırakılan, çalışırken hayatını kaybeden çocuklarımızı konuşalım.
Gelin bu sefer “dayanışma” günü olan 1 Mayıs’ı,
“kutuplaşma” günü olmaktan çıkaralım!
Şunu unutmayalım;
Emeğin sömürülüyorsa, akıttığın terin hakkı verilmiyorsa; Sağcı olsan ne olur, Solcu olsan ne olur?
Açlık sınırının altında bir asgari ücrete mahkum ediliyorsan; Sünni olsan ne olur Alevi olsan ne olur?
Yıllarca çalışıp didindikten sonra; 14 bin lira emekli maaşıyla hayatta kalmaya çalışıyorsan; Kürt olsan ne olur, Türk olsan ne olur?
İşçinin, memurun, emeklinin
Asgari değil, insanca yaşama kavuştuğu bir Türkiye mümkün.
Bunun için tek bir şeye ihtiyaç var o da; iktidarın değişmesi!
· Mevcut iktidar gittiğinde,
· Adil bir Düzen kurulduğunda,
· Adil devlet ve adil paylaşım iradesi iktidara geldiğinde,
· Biz iktidara geldiğimizde,
Emek aziz, dayanışma değerli, 1 Mayıs; bayram olacak inşallah!
DEPREMDE “CAN” DEĞİL “GÜVEN” KAYBI OLDU
Değerli arkadaşlar Türkiye sarsılıyor!
Geçen hafta Türkiye’nin doğusundan batısına; özellikle İstanbul’da yürekleri ağza getiren depremler yaşadık.
Çok şükür can kaybı olmadı.
Fakat ciddi anlamda bir güven kaybı oldu.
Özellikle, faturaya gelince dünyanın en pahalı fiyatını sunan GSM operatörleri, hizmete gelince en ufak sarsıntıda yerle bir oldular!
DEPREM VERGİLERİ NEREDE?
En büyük güven kaybı ise, iktidara karşı oldu.
Biliyorsunuz, 99 Marmara Depreminden sonra geçici deprem vergisi getirildi.
Geçici gelen bu vergi Ak Parti ile kalıcı oldu.
Bugüne kadar 40 milyar doların üzerinde deprem vergisi toplandı.
Peki bu vergi nereye gitti?
Dönemin Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek “deprem vergileri duble yollara gidiyor” demişti.
Ne tuhaf değil mi?
Deprem vergilerini “duble yollara” harcayan iktidarın bakanı, deprem olduktan sonra “depremin” bütçeye yük olduğunu söylüyor.
Yetmedi! Çevre ve Şehircilik Bakanı da iki gün önce çıktı dedi ki:
“İstanbul toparlanamayacak bir şehir değil! Birkaç yıl içinde toparlarız.”
Madem bu kadar kolaydı birkaç yılda toparlanırdı. 23 yıldır neden toparlamadınız?
Oysa siz;
· Şafak vakti insanları evlerinden toplamayı biliyorsunuz!
· Muhalif siyasileri, gazetecileri hatta öğrencileri Silivri’de toplamayı biliyorsunuz!
· Afet olunca, iban gönderip milletten para toplamayı biliyorsunuz!
Peki İstanbul’u toparlamak için 23 yıldır neyi beklediniz? Gerçekten yapmak isteyipte yapamadığınız İstanbul’da ne var?
Kimse kusura bakmasın!
Demiri tavında dövmek, hesabı zamanında sormak lazım.
BIRAKIN KAYIKÇI KAVGASINI,
BIRAKIN HOROZ DÖĞÜŞÜNÜ,
ÖNCE BUNLARIN HESABINI VERİN!
Bakınız;
· “beklenen İstanbul Depremi acaba öne mi geldi?”
· “toplanma alanlarının akıbeti ne oldu?”
· “Kanal İstanbul millet için mi yapılıyor, rant için mi yapılıyor?”
tartışmalarının gölgesinde,
Biz yine; İBB’ye dönük operasyonları konuşuyoruz.
HEBA EDİLEN 52 MİLYAR DOLAR
Geçen hafta açıklandı,
19 Mart’ta başlayan sürecin bugüne maliyeti: 52 milyar dolar.
Merkez bankası doları tutabilmek için tam 52 milyar doları heba etti.
Bu para ne demek biliyor musunuz arkadaşlar?
Arkadaşlar, lütfen vereceğim rakamlara dikkat edin; bu para 800.000’in üzerinde sosyal konut demek.
Bu da Türkiye’de ihtiyaç sahibi olan hiçbir ailenin evsiz kalmaması demek.
6 Şubat mağdurlarının tamamının çadırlardan, konteynırlardan kurtarılması demek.
· 2025 bütçesinde çiftçiye destek için ayrılan paranın tam 14 katı demek.
Değerli arkadaşlar Türkiye’de “Çiftçi Kayıt Sistemine” kayıtlı 2 milyon 100 çiftçimiz var.
Bu parayla, her bir çiftçiye 951.809 lira destek verilebilirdi.
Bu dünkü kurla tabi, bugün ne olur bilmiyoruz.
· Önümüz Kurban Bayramı. Bu parayla, bayramda emeklilere;
4.000 tl değil, 1 maaş değil, tam 6,5 maaş ikramiye ödenebilirdi.
Arkadaşlar daha iyi anlaşılsın diye söylüyorum:
52 milyar doları, 100 dolarlık banknotlar halinde uç uca dizseniz,
Dünyanın çevresini 2 defa dönebiliyorsunuz.
Ha şunu da söyleyeyim, aynı rakamı TL’ye çevirince; 200 liralık banknotlardan
Ay’a dört şeritli yol yapıyorsunuz!
MALİYE BAKANININ “YATIRIM” TURLARI
Peki ekonomi yönetimi ne yapıyor?
Sayın Şimşek, Erasmuslu üniversite öğrencisi gibi ülke ülke dolaşıyor.
Sıcak para arıyor, yatırımcılara sesleniyor.
Sayın Şimşek en son, IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları kapsamında Amerika’daydı.
Kendi ifadesiyle söylüyorum:
60’tan fazla kuruluşla görüşmüş, çok çok yoğun ilgi görmüş.
Kim var görüştüğü kuruluşlar arasında?
IMF var, Dünya Bankası var, finans kuruluşları var.
90’lı yılların meşhur şarkısı vardı: “Hey George versene borç?” diye.
Bu durum bana bu şarkıyı hatırlattı.
Şunu baştan söyleyelim,
Bulunan paranın maliyeti bize çoook yüksek olacak. Neden?
Çünkü, Türkiye ancak yüksek faizle borç bulabiliyor.
Yani George’un, Micheal’ın verdiği paralar, aslında bu ülkenin yarınlarını esir alıyor.
BİZ ANADOLUDAYDIK!
Sayın Bakan Amerika’dayken, biz de Anadolu’daydık!
Geçen hafta Giresun, Trabzon, Rize, Eskişehir ve Kocaeli illerimizdeydik.
Sayın Bakan New York’ta banka patronları ile görüşürken
Biz de; Rize’de çay üreticileriyle, Giresun’da fındık üreticilileriyle görüşüyorduk.
Sayın Şimşek Washington’a geçip finans patronları ile temaslar kurarken
Biz de; Eskişehir’de esnafımızla, Kocaeli’de işçimizle temas halindeydik.
Ziyaretlerimiz esnasında, Türkiye’nin gerçek fotoğrafını çekme imkânımız oldu.
Buna geçmeden önce, bir ziyaretimizden bahsetmek isterim.
ÇANAKÇI BELEDİYESİ
Giresun Çanakçı’da, Belediye Başkanımız Sn. Tuncay Kasım'ı ziyaret ettim.
Kısıtlı imkânlarla inşa ettikleri sosyal tesislerin açılışını yaptık.
Orada bir kez daha gördük ki: Merkezi hükümet, kendinden olmayan belediyelere ayrımcılık yapmaya devam ediyor.
Ben sınırlı imkanlarla büyük hizmetler yapan Belediye Başkanımız Tuncay Kasım Bey’e buradan bir kez daha teşekkür etmek ediyorum.
Üç dönemdir başarılı bir şekilde hizmet veren Belediye Başkanımız Tuncay Kasım, kıt imkanlarla hem Çanakçı halkının hem de Çanakçı’nın vadisinin, deresinin, ağacının kuşunun, toprağının suyunun, tepesinin yaylasının savunmasını yapmakta.
Başkanımızın ve Çanakçı halkının kapısı herkese açık.
Yolunuz Karadeniz’e düştüğünde geçerken ziyaret ediniz demiyorum, planlı ve programlı bir şekilde bilerek ve isteyerek bu güzel ilçeye gidip eşsiz güzelliklerine tanıklık ediniz diyorum.
FINDIKLIKTA VE ÇAYLIKTA HÜKÜMETE TEPKİ VAR!
Değerli arkadaşlar,
Karadeniz’den size fındık ve çay getirdim!
Şunu rahatça söyleyebilirim:
Giresun’da fındıklıklarda, Rize’de çaylıklarda “Hükümete tepki” zirve yapmış!
· Giresunlular, fındık kabuğunu dolduran ve taşıran sorunların kaynağının
AK Parti olduğuna kanaat getirmiş.
· Rizeliler, demli çay eşliğinde, sıkıntıların kaynağının
Hemşerileri Erdoğan Hükümetleri olduğunu ifade ediyorlar.
Nasıl olmasın ki?
· Dünya’nın en iyi fındığını Giresun’da yetiştiriyoruz.
Ama fındığın borsası Hamburg’tan belirleniyor.
Benim Giresunlu çiftçim de Hansın hesabıyla iş görüyor.
· Dünya’nın en iyi çayını üretiyoruz.
Ama üretici çay alım kotası yüzünden özel sektöre ezdiriliyor.
DIŞARIYI DEĞİL İÇERİYİ GÖRÜN ARTIK
Ben de şimdi buradan Sayın Şimşek’e sesleniyorum:
· Sayın Şimşek Londra’yı, Washington’u, New York‘u, Brüksel‘i dolaştığınız kadar; bir de Giresun’u, Rize‘yi dolaşın!
· Ekonomiye Amerika’daki patronların gözüyle değil Anadolu’daki garibanların gözüyle bakmayı deneyin.
· Bir kere de bahçesine zirai don vurmuş çiftçimizle görüşün.
· Giresun’da fındıklıkta, Rize’de çaylıklarda çalışan çiftçimizle konuşun.
Bakın ilgi nasıl oluyormuş, o zaman çok daha iyi göreceksiniz!
NEXOE MAERSK GEMİSİNİN MERSİN LİMANI PLANI
Değerli arkadaşlar,
Konuşmamın bu bölümünde size bir gemiden bahsetmek istiyorum.
Gemi bu. Adı, Nexoe Maersk
Bu gemi 2023’ten bugüne düzenli olarak İsrail’e silah ve silah parçası taşıyan “Maersk” şirketinin gemilerinden biri.
Bu gemi 9 Nisan’da Virginia’dan demir alıyor.
New Jersey’den Fas’a, oradan Fransa ve İspanya’ya, ardından Mersin’e ve son olarak Hayfa’ya gitmeyi planlıyor.
Önce bu şirket hakkında bir bilgi vereceğim.
Bu şirketin gemileri, Yalnızca Eylül 2023 ile Eylül 2024 tarihleri arasında İsrail’e tam 2.110 sevkiyat yapmış.
Bu gemiler içerisinde ne mi taşıyor?
Sadece 2.110 sevkiyatta tam 23 milyon ton malzeme taşınmış. Burada ayrıntılı rakamlar mevcut.
Bu 23 milyon ton malzemenin içinde neler var biliyor musunuz?
· Zırhlı Personel Taşıyıcılar
· Taktik Araçlar
· Gelişmiş Hafif Saldırı Araçları
· Top mermileri için mermi gövdeleri,
Mersin Limanına gelmeyi planlayan bu Nexoe Maersk gemisinin içinde şu an F-35 parçaları bulunuyor.
Hani şu Gazze’de taş üstünde taş bırakmayan F-35’lerden bahsediyorum!
Hani Türkiye’nin parasını ödediği halde alamadığı F-35’lerden bahsediyorum!
İsrail’in soykırımına silah taşıyan bu gemi önce İspanya sonra Fas’ta protesto edilmişti.
Geçtiğimiz Pazar günüde milletvekillerimiz ve Genel Başkan Yardımcılarımız Mersin’deydi.
Biz de bu soykırım destekçiliğini protesto ettik.
Bu gemiye tepki gösteren tüm kardeşlerimize, Saadet Partimize, Anadolu Gençlik Derneğimize, Direniş Çadırı üyelerine, Filistin için 1000 Genç üyelerine teşekkür ediyorum.
Nitekim, gemi geçtiğimiz gün rotasını değiştirmek zorunda kaldı!
Yani eğer kimse ses çıkarmasaydı,
Gözaltına alınmayı, yerlerde sürüklenmeyi göze almasaydı;
Bu gemi ülkemizden demir alıp, İsrail’e silah taşıyacaktı.
Şimdi bir düşünün bakalım, bu 2.110 seferin kaçı Mersin’e demirledi?
Kaçı bizim limanlarımızdan kalkıp İsrail’e ulaştı?
En başından beri biz bunu anlatıyoruz.
Bitti mi maalesef bitmedi, bakınız elimde bir liste daha var!
Bunlar da önümüzdeki ay, Mersin limanına gelecek, oradan Hayfa’ya geçecek gemilerin listesi.
Göreceksiniz Gazze sevdalısı olan Necip milletimiz, bu gemilerin Mersin limanına gelmesine müsaade etmeyecekler!
DOĞU AKDENİZ’DE NELER OLUYOR?
Değerli arkadaşlar,
Gazze konusunda iktidar cılız sesler çıkarırken,
Olağanüstü gelişmelerin yaşandığı Kıbrıs konusunda tam olarak sessizliğe bürünmüş durumda.
Doğu Akdeniz kazan gibi kaynıyor!
Ve Kıbrıs, bu kazanın fokurtuları arasında elimizden kayıp gitmek üzere.
Bu kazanda;
· Kaset iddiaları var,
· Mafya iddiaları var,
· İsrail var, İsrail’le normalleşme sinyalleri veren Suriye yönetimi var,
· Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde hızlı bir silahlanma ve yeni bir terör örgütü var,
· “Türkleri Kıbrıs’tan kovmalıyız” diyen patrik var,
· Türkiye’yi adada “işgalci” olarak kabul eden Türki devletler var.
Arkadaşlar Kıbrıs’ta her türlü mihrak ve emperyalist plan var, ama bir tek Türkiye yok.
Biz de soruyoruz;
· Kıbrıs, Türkiye’nin kilidi değil mi?
· Kıbrıs, Doğu Akdeniz’deki varlığımızın teminatı değil mi?
· Kıbrıs gözden çıkarıldı da bizim mi haberimiz yok?
İktidarın Kıbrıs’a bakış açısı milli olmaktan çok uzak!
Son zamanlarda Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs’ta bu kadar gelişme yaşanırken, iktidarın bu kadar suskun olması başka türlü açıklanamaz.
Şunu açık ve net ifade etmek istiyorum;
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs’tan büyüktür.
Ayrıca;
· Kıbrıs demek Erbakan Hocamızın emperyalizme karşı yazdığı destan demektir,
· Kıbrıs mazlumun imdadına yetişmek demektir,
· Kıbrıs demek bizzat Anadolu demektir,
· Kıbrıs demek Milli Görüş demektir.
Sayın Ersin Tatar’ın “Kıbrıs elden giderse Anadolu kuşatılır sözü” gelişigüzel söylenmiş bir söz değil, yaklaşmakta olan tehlikeye işaret ediyor.
Ankara ne ise Trabzon ne ise Diyarbakır ne ise Kıbrıs da bizim için odur!
SURİYE’NİN İSRAİLLE NORMALLEŞMESİ
Doğu Akdeniz’de;
Bir yandan Gazze’yi, Kıbrıs’ı, Yunanistan’ı takip ederken bir yanda da Suriye’yi takip ediyoruz.
Size bir haber göstermek istiyorum.
Haber “The Times of Israil”den. Tarih 24 Nisan 2025. 5 gün önce.
Başlık şöyle:
“Ahmed el-Şaraa, İsrail ile Barış Arayışında, Suriye’yi İbrahim Anlaşmalarına Dahil Etmek İstiyor”
ABD'li Kongre Üyesi Cory Mills Suriye ziyaretinden sonra yaptığı açıklamalara binaen bu haber yapılmış.
Suriye halkı bizim kardeşlerimizdir.
Onların acıları bizim acımız, sevinçleri bizim sevincimizdir.
Fakat görüyoruz ki,
Başta Türkiye olmak üzere, bölge ülkeleri Suriye yönetimine yanlış örnek oluyorlar.
Biz biliyoruz ki, İsrail bölgemizi “istikrarsızlıkla” tehdit ediyor.
Türkiye için “ekonomik istikrarsızlık” söz konusuyken,
Suriye için “toprak bütünlüğü” söz konusu.
Bakınız bu fotoğraf 2020’de Amerika’da imzalanan İbrahim Anlaşmasının fotoğrafı.
Bu anlaşma için “İsrail’le Normalleşme Anlaşması” diyorlar.
Taraflar kim?
Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail. İmzalanan yer neresi? Washington!
Suriye yönetimine diyoruz ki!
İsrail’le normalleşmek demek Siyonizm’le normalleşmek demektir.
Ne Türkiye, Ne Suriye; bölgenin ve İslam dünyasının bekası için bu oyuna gelmemelidir.
Biz:
Türkiye’ye “cent hesabı”,
Suriye’ye “metrekare hesabı” yaptıran tüm anlaşmalara karşıyız.
Biz, Suriye’de:
· Terörizmin legalleşmesine,
· Teröristin sivilleşmesine,
· İsrail’in güçlenmesine karşıyız!
Gazze’ye sahip çıkmak istiyor musunuz?
Ülkenizi seviyor musunuz?
Bölgede istikrar istiyor musunuz?
Cevabınız evet ise tek bir yol var: O da “Askeri” seçenek.
Bu vesileyle “Gazze Barış Gücü” teklifimizi bir kez daha hatırlatıyorum.
Hep söyledik yine söyleyeceğiz: İsrail ancak güçten anlar!
Değerli arkadaşlar,
Bu konuştuklarımızın hepsi, elbette
Bir teslimiyetin değil, bir dirilişin çağrısıdır.
Emeğin hakkı verilene,
Adalet yerini bulana,
Kıbrıs özgür, Gazze hür olana kadar;
Bu yürüyüşümüz sürecek!
Saadet Partisi olarak,
Ne içerideki talanlara ne de dışarıdaki emperyal planlara boyun eğmeyeceğiz!
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Değerli hâzirunu hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.