Saadet Partisi 8. Olağan İstanbul İl Kongresi, Haliç Kongre Merkezi'nde büyük bir çoşku ve heyecan ile gerçekleştirildi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin İstanbul İl Teşkilatı tarafından düzenlenen 8. Olağan İstanbul İl Kongresi'ne katıldı.

Arıkan Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak şunları dile getirdi.

Bugün burada, Dünya'nın başkentinde, fetihler şehrinde yeniden DİRİLİŞİN, yeniden ŞAHLANIŞIN, yeniden BÜYÜK TÜRKİYE idealinin bir adımını daha atacağız.

Burada, yalnızca il kongremiz için değil; İstanbul’dan, Saadet iktidarının müjdesini vermek için bir araya geldik!

Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

Merhum Erbakan Hocamızdan, emanet aldığımız bu bayrağı; yere düşürmeden, eğmeden, bükmeden, kirletmeden daha da yükseğe taşıyacağız!

İSTANBUL’UN FETHİ

Değerli dava kardeşlerim, çok önemli olayların yıldönümünde İstanbul’umuzda bir araya geldik.

Tam 572 yıl önce, bugün

· Ayasofya’nın kubbesine “hilal”,

· İslam ordularının yakasına “izzet” nişanı,

· Konstantinapol’ün adına “İslambol” konuldu.

Ben bu vesileyle; çağ açıp çağ kapatan, muzaffer komutan Fatih Sultan Mehmet Han başta olmak üzere kahraman ordumuzu bir kez daha rahmet ve minnetle yâd ediyorum.

Değerli kardeşlerim;

· Coşkuyu akılla,

· kılıcı bilgiyle,

· heyecanı tecrübeyle

birleştirmeyi başaranlar büyük zaferlere imza atarlar.

İstanbul’un fethi;

· heyecanın yanında tecrübe,

· imanın yanında akıl olduğu için gerçekleşti.

İşte Milli Görüş, bu medeniyetin varisidir.

BUGÜNÜN SURLARI AÇILACAK KAPILARI

O şanlı ecdadın, torunları olan bizler bugün şu soruyu sormak zorundayız:

· Çağımızın surları neresidir?

· Bugünün açılacak kapıları hangileridir?

· Çağımızın Ayasofya’sı nedir?

Sözlerime dikkat buyurunuz:

· Bugünün surları;

cehalettir, tembelliktir, umutsuzluktur, dijital esarettir, yozlaşmadır.

· Bugünün açılacak kapıları;

Dünyanın dört bir yanındaki mazlumlara yardım götürecek insani yardım koridorlarının kapılarıdır.

Çağın Ayasofya’sı;

Rüşvete, torpile, adam kayırmaya karşı dik durmaktır.

Yalana, iftiraya, çürümeye karşı; “Önce Ahlak ve Maneviyat” diyebilmektir.

Kul hakkı yemenin, sol elle yemekten çok daha büyük bir günah olduğunu idrak etmektir.

· Çağın İstanbul’u;

Adaleti ayağa kaldırmak, hakkı haykırmak, mazlumu savunmaktır.

İSTANBUL’U BİR KEZ DAHA FETHETMEK

Bugün -maalesef- İstanbul’umuzun

· sokakları uyuşturucu, kumar ve şiddete;

· haneleri deprem, açlık ve umutsuzluğa;

· meydanları rant, talan ve betona esir edilmiştir.

Yani 23 yıllık iktidarın “ihanet ettik” dediği İstanbul, birçok kötülüğün işgali altındadır.

Biliyoruz ki, medeniyet başkentimiz olan bu şehrin bugün yeniden fethedilmeye ihtiyacı vardır.

Ama fetih, bu kez surlardan değil, sokaklardan başlayacaktır.

Kaderine terk edilmiş gençlerin umudundan, polis bile giremez denen mahallelerden başlayacaktır.

· Sandık için değil insanlık için;

· rant için değil mana için;

· yıkmak için değil inşa için

bu şehri gönüllerde yeniden fethedeceğiz inşallah!

CAN SİPERANE ÇALIŞTIĞINIZI BİLİYORUM

Değerli dava kardeşlerim,

İstanbul bir merkezdir.

Asya ile Avrupa’nın kavuştuğu, medeniyetlerin buluştuğu, geçmişle geleceğin el sıkıştığı bir yerdir.

Ve dünyanın birçok yerinden insanların İslam’la ilk defa tanıştığı yer İstanbul’dur.

Buradan yapılan bir çalışma, İstanbul’la sınırlı kalmaz,

Edirne’den Kars’a, Sivas’tan Iğdır'a, Afyon’dan Hakkâri’ye etki eder.

İşte bugün bu salonu güzelleştiren Milli görüşçüler;

Siz böylesi mühim bir beldenin emanetçilerisiniz.

Bu emanete sahip çıkmak için;

· 39 ilçede,

· 964 mahallede

· ve 33.273 sandıkta nasıl muhteşem çalıştığınızı biliyorum.

Bugün salonumuzun büyük bölümünü dolduran ve hiçbir emeğini esirgemeyen kadın kollarımıza bu vesileyle bir teşekkür borçluyuz. Sizler olmazsanız, biz her zaman eksiğiz.

Ve 21. Yüzyılın Fatihleri gençlik kollarımız. Hem partimize hem Türkiye’ye ışık olacak gençlik kollarımız. Sizlere de bir teşekkür borçluyuz. Allah hepinizden razı olsun, Allah yardımcımız olsun!

İBB VE OPERASYONLAR

İstanbul’un yeniden fethedilmesi sadece bir şehir mücadelesi değildir.

Bu, aynı zamanda bir adalet mücadelesidir.

Ve ne yazık ki, bu büyük mücadelenin tam ortasında,

çifte standartlarla, operasyonlarla karşı karşıya kalıyoruz…

Değerli arkadaşlar;

· Ülke ekonomisine bakıyorsunuz tsunami vurmuş.

· Adalete bakıyorsunuz kasırga vurmuş.

· Eğitimde, sağlıkta, sokakta fırtınalar kopuyor;

Ama iktidar dalgalarla gündemi meşgul ediyor.

İstanbul’da 1. Dalga, 2. Dalga, derken 6. Dalga’ya kadar geldik.

Ya insan sormadan edemiyor:

· Niye bu dalgalar hep karşı sahilleri vuruyor?

· Niçin sizin yalılarınızın, villalarınızın, otellerinizin sahillerine uğramıyor?

· Ya niçin bu kasırgalar sizin gemilerinize, gemiciklerinize dokunmuyor?

Hep söyledik yine söylüyoruz:

Biz yolsuzluğu da, hukuksuzluğu da, haksızlığı da karşıyız!

Her koşulda ve herkes için adalet istiyoruz!

Bakın arkadaşlar, bugün Türkiye’de

· 24 belediye kayyumda,

içlerinde bir tane iktidar belediyesi yok.

· Sayısını bilmediğimiz gazeteci ve akademisyen cezaevinde,

içlerinde bir tane iktidar yanlısı yok.

Bu hukuk değil, hukuksuzluktur.

Bu adalet değil, çifte standarttır!

Ve maalesef bugün Türkiye,

Adında “Adalet ve Kalkınma” olan bir partinin iktidarında;

Hem “adalet” hem de “kalkınma” krizi yaşıyor!

TERÖRSÜZ/YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE

Değerli arkadaşlar,

Ülkemiz ve bölgemiz için oldukça kritik günlerden geçiyoruz.

Bir yandan haritalar değişirken diğer yandan küresel güçlerin bilek güreşine sahne olan bir coğrafyanın tam ortasındayız.

Dışarıdan dayatılan planlar bir yana, içeride kardeşliği zedeleyen, toplumsal barışı dinamitleyen uygulamalara karşı dikkatli olmalıyız.

Evet! Milyonlarca insanımız, 100 yılı aşkın bir süredir

· sıkı yönetimlerle, olağanüstü hallerle,

· darbelerle, muhtıralarla, kalkışmalarla,

· kayyımlarla,

· faili meçhullerle,

· parti kapatmalarla ve siyasi yasaklarla

· bir türlü normalleşemeyen bir ülke olmanın faturasını ödedi.

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı aynı gidişatın bir tekrarı olmamalı.

Biz bunun için üzerimize düşeni yapmaya hazırız ve yapacağız da.

Ayrıştıran değil birleştiren, baskılayan değil dinleyen, korkutan değil güven veren bir yönetime ihtiyaç var.

Bu bağlamda hep söyledik, yine söylüyoruz: “Terörsüz Türkiye” müphem bir kavramdır.

Bizim ihtiyacımız olan “Yaşanabilir bir Türkiye'dir”.

· Yaşanabilir bir Türkiye'de terör yoktur, kayyım da yoktur.

· Yaşanabilir bir Türkiye'de şiddet yoktur, gözdağı vermeye yönelik gözaltılar da yoktur.

· Yaşanabilir bir Türkiye'de kin ve nefret dili yoktur, inkar ve asimilasyon politikaları da yoktur.

· Yaşanabilir bir Türkiye'de anneler ağlamaz, evlatlar yitirilmez.

· Yaşanabilir bir Türkiye'de hukukun üstünlüğü, emeğe saygı, hakça paylaşım vardır.

Değerli arkadaşlar,

Bir ülkeyi yaşanabilir kılan yalnızca güvenlik politikaları değil, aynı zamanda toplumsal dokusunun sağlamlığıdır.

Eğer bir ülkede aileler dağılmış, gençler umutsuz, çocuklar sahipsizse; orada ne tam anlamıyla bir huzurdan ne de gerçek bir güvenlikten söz edilebilir.

İşte bu yüzden, “Yaşanabilir Türkiye” idealinden söz ederken sadece terörün bitmesini değil, aynı zamanda insanımızın kendini güvende ve değerli hissettiği bir toplum düzenini kastediyoruz.

Bu düzenin temel taşı ise ailedir, gençlerdir, çocuklarımızdır.

Şimdi gelin, hep birlikte bu temel taşın ne halde olduğuna bir bakalım…

AİLE VE NÜFUS 10 YILI

Değerli dava kardeşlerim yıllardır övündüğümüz genç nüfus potansiyelimiz gittikçe düşüyor.

Biz de “nüfus meselesinin” bir “milli güvenlik meselesi” olduğu düşüncesini paylaşıyoruz.

“Aile ve Nüfus” konusunda atılacak her samimi adımı, Saadet Partisi olarak; destekleyeceğimizi buradan bir kez ilan ediyoruz.

Fakat, şunu da ifade etmek isterim; 23 yıldır Türkiye’yi yöneten bir iktidar için gelecek 10 yılı “Aile ve Nüfus Yılı” etmek; bir vaat değil ancak bir itiraf olabilir.

Neyin itirafı biliyor musunuz? 23 yıldır; aileyi ihmal ettiklerinin itirafıdır.

23 yıldır; gençleri

· İş hayatında,

· eğitimde,

· kültürde,

· sosyal politikalarda

yok saydıklarının itirafıdır.

Bunu biz söylemiyoruz, rakamlar söylüyor!

Size meselenin derinliğini göstermesi için 4 önemli rakam vereceğim.

-Altını çiziyorum- bu rakamlar 23 yıllık bir iktidarın karnesidir!

Sizin iktidarınız döneminde 2003 – 2024 yılları arasında boşanma sayısı 2 milyon 839 bin 890. Sadece geçen sene 186 bin 536 çocuğumuz velayete verildi.

Türkiye’de 26 milyon hane var, bu 26 milyon hanenin tam 5.3 milyonu tek kişiden oluşuyor.

Bu mu sizin aileye verdiğiniz değer?

Uyuşturucu kullanım yaşı 15’e sanal bahis oynama yaşı 10’a düştü. Bu mu çocuğa, gence verdiğiniz değer?

İktidarı eleştiren televizyon kanallarını karartan, kapatan, ceza üstüne ceza yağdıran ama aileyi dinamitleyien sabah kuşağı programlarına gelince köre sağıra dilsize dönenler:

Bu mu sizin adalet anlayışınız?

Bu mu sizin kültür anlayışınız?

Bu mu sizin dindar nesil anlayışınız?

Biz yıllardır,

· tablo bu hale gelmeden,

· Aileler parçalanmadan,

· Gençlerimiz savrulmadan önce

önlem alın dedik. Çözüm önerilerimizi teker teker sıraladık.

Ancak iktidar yine bildiğini okudu.

İşte,

· İş bilmez yönetim, tavsiye dinlemez iktidar sebep; Türkiye’nin geldiği nokta sonuçtur!

· Ekonomik belirsizlik, güvencesizlik, adaletsizlik sebep; ailelerin parçalanması sonuçtur!

· Eğitimde yozlaşma, istihdamda liyakatsizlik, umutsuzluk sebep; 5 milyon ev genci sonuçtur!

Hiç kimse suçu gençlerimize yüklemesin.

Hiç kimse beceriksizliğinin, öngörüsüzlüğünün cezasını gençlerimize kesmesin.

Bizim gençlerimizin hepsi pırıl pırıl.

YAPILMASI GEREKENLER

Değerli arkadaşlar,

Türkiye için “Demografik Fırsat Penceresi” 2030’larda kapanacak.

Türkiye’nin çok az bir zamanı kaldı.

Bu kısa zaman zarfına Aileyi, gençlerimizi, nüfusu kurtarmak mı istiyorsunuz?

Formülü veriyorum:

ÖNCE AHLÂK VE MANEVİYAT DİYECEKSİNİZ.

Bu mesele;

· ışıltılı salonlarda Aile lansmanları yapmakla çözülmez,

· kamera önünde umut dağıtmakla çözülmez,

samimi icraatlarla, doğru politikalarla çözülür!

ANKARA'NIN VE ANADOLU'NUN GÜNDEMLERİ AYNI DEĞİL!

Değerli dava kardeşlerim,

Tüm Anadolu’yu karış karış geziyoruz.

Çiftçimizin, esnafımızın elini sıkıyoruz,

Gencimizin derdini dinliyor, emeklimizle çay içiyoruz.

Gördüğüm manzara şu!

Ankara’nın gündemiyle Anadolu gündemi aynı değil!

Ankara’dan ülkeyi yönetmeye çalışanlarla,

Anadolu’da ayakta kalmaya çalışanların dertleri aynı değil!

Ankara’da bir Anayasa tartışmasıdır devam ediyor.

Gerçekten merak ediyorum, “Yeni Anayasa” Türkiye’nin hangi sorununa çözüm getirecek?

Eriyen asgari ücret ve emekli maaşını güncelleyecek mi?

Enflasyon canavarını durduracak mı?

Faiz belasını düşürecek mi?

Dağılan aileleri birleştirebilecek mi?

Sizinle, önemli bir kamuoyu yoklamasının sonuçlarını paylaşmak istiyorum.

Türkiye’nin en önemli sorunu nedir diye sorulmuş.

Mayıs 2025 sonuçları nasıl biliyor musunuz?

Ekonomi

47,1

Diğer

21,4

Adaletsizlik

9,5

Hükümetin Başarısız Politikaları

4,6

Eğitim

3,5

Sorun Yok

3,4

Muhalefet Partileri

2,5

İşsizlik/İstihdam

2,2

Fikrim Yok/Cevap Yok

2,1

Terör

2,1

Göç Sorunu/Suriyeli Sığınmacılar

1,6

Bu milletin derdi budur!

Anadolu insanımızın gündemi budur!

Türkiye’nin gerçek gündemi Ekonomidir!

İŞSİZLİK RAKAMLARI

En büyük sorunlardan biri İşsizlik.

Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 32,2'ye çıkmış. Bu da makyajlı TÜİK’in rakamı. Gerçek çok daha vahim.

Bakın, pandemide bile bu oran bu seviyelere çıkmadı.

Sadece Mayıs ayında 1 milyon 200 bin kardeşimiz daha işsizler kervanına katıldı.

Sadece Mayıs ayından bahsediyorum.

Yani, tam 1 milyon 200 bin evde daha, bu ay tencere kaynamadı, çocuklara harçlık verilemedi, faturalar ödenemedi.

Ama Ankara'da hâlâ "ekonomi büyüyor" diyorlar.

Büyüyen halkın ekonomisi değil,

Büyüyen Halkın derdi, halkın borcu, halkın yoksulluğudur.

AYNI DERDİN ORTAKLARI: ÇİFTÇİ, ÜRETİCİ, ÇALIŞAN

Bakın, bir köye giriyoruz.

Çiftçimize bir selam veriyor, bin ah işitiyoruz!

Daha hasat yapmadan, borcunun derdine düşmüş durumda.

Seneye tarlayı sürmekten vazgeçmiş.

Sonra bir üreticiye uğruyoruz...

Üretici de üretmekten vazgeçmiş!

Bakınız bir rakam daha vereyim,

Mayıs ayında imalat sanayinde her 100 tezgahtan 25’inde üretim yapılamadı.

Bir asgari ücretli kardeşime rastlıyoruz.

Enflasyon, kira, borç derken emekçi kardeşim de umudunu yitirmiş!

Hadi gelin buraya bir de vergi adaletini koyalım.

Son 4 ayda bankaların, holdinglerin, dev şirketlerin ödediği Kurumlar Vergisi geliri sadece %11 artmış.

Ama aynı dönemde, ücretli çalışanlardan kesilen “Gelir Vergisi” geliri tam %100,7 artmış!

Bu ne demek biliyor musunuz?

Bankaların ödemediğini; benim emekçi kardeşim ödüyor!

Holdinglerin ödemediğini; işçi kardeşim, esnaf kardeşim ödüyor demek!

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan Ekrem İmamoğlu'na ziyaret
Kemal Kılıçdaroğlu'ndan Ekrem İmamoğlu'na ziyaret
İçeriği Görüntüle

EMEKLİ VE KURBAN

Anadolu’da bir emekli büyüğümüzün elini öpüp hayır duasını almaya gidiyoruz.

Ama orada da durum aynı.

Bugün 17 milyon emeklimiz var.

17 milyonun emeklimizin %85’i açlık sınırının altında bir maaşa mahkûm edilmiş durumda!

4 milyon emekli 14 bin 469 lirayla geçinmeye çalışıyor.

4 gün sonra Kurban Bayramı.

Bayramımız mübarek olsun.

Buradan bir örnek vereyim.

2018 yılında başlatılan bayram ikramiyesi uygulamasıyla emekliye 1.000 TL ödeme yapıldı. Tebrik ediyoruz. Burada bir sıkıntı yok.

Aynı yıl kurban bağış bedelleri:

Türkiye Diyanet Vakfı: 850 TL

Türk Kızılayı: 850 TL

Mehmetçik Vakfı: 950 TL idi.

Emekli, o yıl aldığı ikramiyeyle bağış yapabildi, hatta cebinde parası bile kaldı.

Aradan 7 yıl geçti.

2025 yılına geldiğimizde bayram ikramiyesi 1.000 TL’den 4.000 TL’ye yükseldi.

Kurban bedelleri;

Türkiye Diyanet Vakfı’nda 850 TL’den 13.500 TL’ye

Türk Kızılay’ında 850 TL’den 13.250 TL’ye

Mehmetçik Vakfı’nda 950 TL’den 14.500 TL’ye yükseldi.

7 yılda;

4 kat artan emekli ikramiyesine karşılık,

Tam 15 kat artan kurban bedeliyle emekli büyüğümüz adeta unutuldu.

GİDİLEN YOL YANLIŞ

Değerli arkadaşlar,

Açık söylüyorum: bu anlattıklarımızın adı zulümdür!

Zulmedilen de bizim kardeşimiz, abimiz, annemiz, babamızdır; üreticidir, çalışandır.

İşte bunlar, Türkiye’nin gerçek gündemidir!

Gidilen yol yanlıştır.

Doğru menzile, yanlış yolla varılmaz.

Siz gittiğiniz bu yanlış yolda, yeri geldi

· araç değiştirdiniz,

· Şoför değiştirdiniz,

· Yetmedi tabelayı değiştirdiniz,

· Ama asıl değiştirilmesi gereken şeyi “yolu”, asla değiştirmediniz!

“FAİZSİZ EKONOMİ ÖZLEMİ”

Değerli arkadaşlar,

Konuşmamın başında da dediğim gibi

Türkiye’nin yararına, milletimizin faydasına olacak her samimi adımı destekleriz,

Üzerimize düşen ne varsa yaparız.

Bunu sorumluluğumuz olarak görüyoruz.

Ancak tek bir şartımız var: Samimi olacak, ve adımlar hızla atılacak.

Bu minvalde:

Sayın Cumhurbaşkanının

“Faizsiz ekonomi özlemimi gür bir şekilde dillendireceğim” sözünü kıymetli fakat yetersiz buluyoruz.

Dillendirmek yetmez!

Çözmek için somut adımların derhal atılması gerekir.

Yalnız şu gerçeği hatırlatmak istiyorum:

· 2020 yılında, devletin faiz gideri 142 milyar 38 milyon TL idi.

· 2024’te faiz ödemeleri 1 trilyon 351 milyar TL’ye çıktı.

· 2025 bütçesinde faiz ödemeleri ne kadar olacak biliyor musunuz?

2 trilyon 23 milyar TL olacak!

Bakınız,

⁠Nisan ayında Cumhuriyet tarihinin en büyük iç borçlanma faizini ödedik.

⁠Son 25 senede ilk defa, 400 milyar TL anapara borcuna karşılık 724 milyar TL faiz ödedik.

Haliyle!

Faiz lobilerine 2 trilyon aktaran bir bütçeyle

Faizsiz bir ekonomiye ancak özlem duyulur!

Bu bozulmuş düzeni düzeltecek olan irade, “özlemi gür bir şekilde söyleyenler” değil 56 yıllık mücadelesiyle Milli Görüş’tür!

GAZZE’DEKİ SON GELİŞMELER

Değerli arkadaşlar;

Siyonist İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım acımasızca, artarak devam ediyor.

Bombadan kurtulanlar, yangında ölüyor.

Yangından kurtulanlar açlıktan ölüyor.

“Ateşkes oldu, olacak. Bitti bitecek” denirken her gün yüzlerce kardeşimiz sistematik bir şekilde şehit edilmeye devam ediyor.

Allah aşkına soruyorum!

İktidar yetkilileri;

· Vanaları kapatmanız için;

daha hangi vahşete tanıklık etmeniz gerekiyor?

· Limanları gemilere kapatmak için;

daha kaç masumun yanması gerekiyor?

· Her gün İsrail’e hayfa limanına milyonlarca mermi, tonlarca bomba girerken Gazze’ye bir çuval un göndermek için

daha kaç çocuğun açlıktan ölmesi gerekiyor.

· Kiev için, Moskova için, Brüksel için, NATO için ortaya koyduğunuz o meşhur “dünya liderliğini” Gazze’de ortaya koymak için daha neyi bekliyorsunuz?

İSRAİL BATI ŞERİA’DA YENİ İŞGALLERİ

İsrail terör örgütü Filistin topraklarında sistematik bir işgal süreci içerisinde.

Netanyahu’nun Mescid-i Aksa’nın altındaki tünellerde, verdiği görüntüleri, mesajları biliyoruz.

Öte yandan geçtiğimiz hafta

İsrail, Batı Şeria’da 22 ayrı yeri daha işgal edeceğini açıkladı.

Bu arada işgalci İsrail hükümetinin önde gelen isimleri,

Gazze’deki Filistin nüfusunun “gönüllü göç” adı altında başka yerlere yerleştirilmesini planlıyor.

Ne hikmetse aynı dönemde Türkiye’de de bir hicret tartışması patlak veriyor.

Hatırlayın! Biz Ensar olacaktık; Gazzeliler, Filistinliler de muhacir olacaktı.

Her yerde bunun asla mümkün olmayacağını; bunun Hicret değil Tehcir olacağını söyledik.

FİLİSTİNLİ SIĞINMACI ANKETİ

Şimdi size Türkiye’de yapılmış çok önemli bir kamuoyu araştırmasını paylaşacağım, tehlikenin boyutlarını göstereceğim.

“Gazze’de yaşayan Filistinlilerin Türkiye’ye getirilmesini onaylar mısınız” sorusu sorulmuş.

Onaylayanların oranı %38,6

Onaylamaların oranı %57,7

Şubattaki verilerle karşılaştırdığımız da ortaya vahim bir sonuç çıkıyor.

Şubat 2025

Mayıs 2025

Evet, onaylarım

27,2

38,6

Hayır, onaylamam

71,2

57,7

Fikrim yok/Cevap yok

1,6

3,7

TOPLAM

100

100

Şubattan itibaren Filistinlilerin Türkiye’ye gelmesiyle ilgili onay artmış,

Reddedenlerin ise sayısı ciddi oranda azalmış.

Türkiye bir kamuoyuna hazırlanıyor.

Bakın buradan, İstanbul’dan tarihi bir uyarı yapacağım!

Sakın ha!

Gazze’nin, Filistin’in insansızlaştırılmasına alet olmayın!

Yoksa 7 ceddiniz alnını secdeden kaldırmasa, bunun vebalini ödeyemezsiniz!

SİZ GETİRİN, BİZ DESTEKLEYİM

Değerli dava kardeşlerim

Türkiye’yi böyle bir vebalin altında bırakmamak için

yoğun bir çaba sarf ediyoruz.

Bu çerçevede defalarca Meclis Genel Kurulu’nda önergeler verdik.

Meclisin gündemi, her gün onlarca çocuğun, kadının, masumun katledildiği Gazze olsun istedik.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, diğer parlamentolara örnek olsun istedik.

Bizim bu çabamız karşısında;

Galata’da miting, hamburgercide protesto gösterileri yapan

Konuşmaya gelince, mangalda kül bırakmayan, iktidar;

Haydi Mecliste somut bir adım atalım deyince, önergelerimizin hepsini reddetti.

Meclis’te Gazze’yi bugün konuşmayacaksak ne zaman konuşacağız?

Hadi hodri meydan!

Bizim önergelerimizi reddediyorsunuz!

O zaman siz getirin, biz sizin önergenizi, muhalefetin tamamını ikna ederek destekleyelim!

Sayın Erdoğan “dost dost diye nicesine sarıldı”

Gelin bir kez olsun, Trump’a değil; bize kulak verin:

Gazze’de tek bir çözüm, tek bir çare, tek bir yol vardır

O da askeri güçtür, “Gazze Barış Gücüdür”.

Değerli dava kardeşlerim,

Tüm bu vahşet tablolarına rağmen umutsuz değiliz!

Çünkü biz biliyoruz ki, zulüm ile abad olunmaz!

Adalet, er ya da geç galip gelecek; Allah nurunu tamamlayacaktır!

Bugün Gazze’de çocuklar ağlıyor olabilir…

Ama yarın o ağlamalar yerine gülmenin sesi yükselecek!

Bugün yeryüzü zalimlerin tanklarıyla titriyor olabilir…

Ama yarın o tanklar tarihin hurdalığında çürümeye terk edilecek!

Hiç şüpheniz olmasın

Nehirden denize, özgür Filistin yeniden kurulacaktır!

Fakat bunun için

· Milli Görüş’ün,

· Milli Görüşçülerin,

· Saadet Partisinin,

· Saadet Partililerin üzerine çok büyük ve tarihi vazifeler düşmektedir.

GURURLA SÖYLÜYORUM

Değerli dava kardeşlerim,

Büyük bir gururla söylüyorum ki;

Saadet Partisi teşkilatları Türkiye’nin en güçlü teşkilatıdır.

Bunu bilerek ve inanarak söylüyorum!

Çünkü Saadet Partisi, “İman varsa, imkan vardır” diyenlerin partisidir.

İMAN VARSA İMKAN VARDIR

Bu inanç ve samimiyet sayesindedir ki,

Milli Görüş, geçmişte tarihi başarılara imza atmıştır.

Sadece birkaç tanesini hatırlatmak istiyorum:

· Yapamazsınız diyorlardı;

bir gecede Kıbrıs Barış Harekatı’nı yaptık.

· Kuramazsınız diyorlardı;

11 ayda D-8’leri kurduk.

· Bulamazsınız diyorlardı:

tek kuruş borç almadan,

Londra’daki tefecilere baş vurmadan,

sadece denk bütçe ile,

havuz sistemi ile

milyarlarca liralık kaynak bulduk,

Türkiye’yi yaşanabilir hale getirdik.

· Veremezsiniz diyorlardı;

memura %130, Bağ-kur emeklisine %1000 zam verdik.

· Üretemezsiniz diyorlardı;

ağır sanayi hamlesini başlattık. Anadolu’yu fabrikalarla donattık.

· Peki bizim farkımız ne?

Çünkü biz Milli Görüşçüyüz.

Bizde “İMAN VARSA İMKANDA VARDIR”

ANCAK SAADET ÇÖZER

Değerli dava kardeşlerim;

Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki

Bugün de, toplumda yaşanan en ufak sorunu biliyoruz ve bunun için çözümlerimiz hazır.

56 yıllık tecrübeyle

“Yeni Nesil Siyaset”in dinamizmiyle diyoruz ki:

yaşanan her sorunu, dağ gibi büyüyen problemleri - Ancak Saadet Çözer!

· Genç kardeşim,

Üniversiteye gitse kalacak yurt, işe girmek istese iş bulamayan genç kardeşim;

Biz iktidara geldiğimizde,

KYK bursunla dünyayı gezebileceksin.

Senin istediğin işi bulman, istihdam edilmen bizim sorumluluğumuzdur!

· Emekçi kardeşim,

Asgarî ücretle günde 12 saat çalışıp, izin gününde ek iş yapan emekçi kardeşim;

Biz iktidara geldiğimizde,

asgari ücret, yoksulluk sınırının altında olmayacak!

· Çiftçi kardeşim,

Tarlasını boş bırakma noktasına gelen, yorulan; çiftçi, köylü kardeşim;

Biz iktidara geldiğimizde,

mazot, gübre, faiz derdin olmayacak.

Seni bankaların borçlusu değil, yeniden milletin efendisi yapacağız.

· Esnaf kardeşim,

Siftah yapmadan kepenk kapatan esnaf kardeşim;

Biz iktidara geldiğimizde,

Piyasadaki tekelleşme eğilimlerini engelleyeceğiz,

İnşallah kepengi sadece tatil yapmak için kapatacaksın.

· Memur kardeşim,

Büyük kentlerde maaşı kirasını bile karşılamayan memur kardeşim;

Biz iktidara geldiğimizde,

seni mobbingden, nepotizmden kurtaracağız.

Verilmeyen haklarını vereceğiz!

· Genç Öğretmenim,

18 yıllık emeği 5 dakikalık mülakatla hiç edilen genç öğretmenim;

Biz iktidar geldiğimizde,

mülakatı kaldıracağız!

· Hanım Kardeşim,

Evlatlarının beslenme çantasına ekmek ve zeytin koyup göndermek zorunda kalan hanım kardeşim;

Biz iktidar geldiğimizde evlatlarımıza,

Kapıda güvenlik

Okulda temizlik

Sınıfta iyi bir eğitim,

Teneffüste iyi bir beslenme sağlayacağız. Bununla bizzat ilgileneceğiz.

· KHK’lı kardeşim,

Hakkı yenen, mahkemelerde mağdur edilen KHK’lı kardeşim;

Biz iktidara geldiğimizde,

“irtibat ve iltisak” gibi

anayasa ve insan haklarına aykırı kavramları içeren

375 sayılı KHK’nin 35. maddesini ilga edeceğiz.

Bu adaletsizliğe, bu zulme tamamen son vereceğiz.

İŞ YİNE BİZE DÜŞÜYOR

Değerli dava kardeşlerim, sözlerimi toparlıyorum.

Bu kongrenin hazırlığı için ne denli büyük bir özveriyle çalıştığınızı yakından biliyorum. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Ancak şunu da unutmamalıyız:

Bugün gerçekleştirdiğimiz kongre, teşkilat çalışmalarımızın yeni bir başlangıcıdır.

Kongrenin ardından ilçe teşkilatımızın yapısını güçlendirmek,

mahalle teşkilatlarını tamamlamak ve sahadaki çalışmalarımızı daha da etkin hâle getirmek için hep birlikte aynı gayretle yolumuza devam edeceğiz.

Dolayısıyla bundan sonra;

· Çalmadık kapı, dokunmadık gönül bırakmayacağız.

· İnsanlarımızı dinleyeceğiz, anlayacağız, dertleriyle hemhal olacağız.

· Görüşü ne olursa olsun sabırlı ve yapıcı bir dilden taviz vermeyeceğiz.

VAR MISINIZ?

Bütün bu söylediklerimi ilk önce Mahmut Arıkan olarak ben yapacağım.

Şimdi İstanbul’da teşkilatımızın inancı, heyecanı ve enerjisini unutmamak adına soruyorum;

· İstanbul’da sokak sokak çalışmaya var mısınız?

· İnsanımıza umut olmaya var mısınız?

· “İman varsa İmkan vardır” diyerek geleceğin destanını yazmaya var mısınız?

· İstanbul’un 39 ilçesine, 964 mahallesine ve 33.273 sandığına saadet getirmeye var mısınız?

· Saadet Partisini iktidara taşımaya var mısınız?

O hâlde Saadet iktidarı hayırlı uğurlu olsun.

Allah’a şükürler olsun ki camiamızda muazzam bir heyecan potansiyeli olduğunu görüyoruz.

İstanbul bu destanın işaret fişeğini bugün buradan atmıştır.

Hayırlı olsun, mübarek olsun.

Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!

Allah’a emanet olun.