Elbette siyaset gereklidir. Çünkü hayatımızın her alanını menfi veya müspet etkileyen ve şekillendiren bir alandır siyaset.

Savaştan barışa, eğitimden kültüre, ekonomiden maaş zammına, hak, hukuk ve adaletten zulme, yatırımdan israfa… kısacası hayatımızın her alanını etkileyen bir alan veya meslektir.

Siyaset, insana hizmetin yapılabildiği bir alan olduğu için esas itibarıyla hayırlı, faziletli ve mübarek bir iştir.

Evet siyaset gerekli ama ne yazık ki kirletilmiş bir meslektir. Çünkü genellikle siyasetle ilgilenen kişiler, yalan konuşan, rüşvet alan, yolsuzluk yapan, laf cambazı, ilke, prensip ve omurga sahibi olmayan siyaseti bir gelir kapısı gibi gören kişiler olmuş.

Bu tipler, siyaset vitrininde ağırlıklı görülmesi, sağlam ve dürüst insanların da uzak durması nedeniyle, siyasetin vatandaşta kabul gören imajı “siyaset, güvensiz, kirli, yalan ve dolan” şeklinde anılır olmuştur.

Bundan dolayı, dürüst ve sağlam kişilere siyaset teklif edildiğinde, “kirlenirim” diye uzak duruyor.

Siyasetin bu şekilde kirlenmiş olması, onun fazilet ve önemini azaltmıyor.

Siyaset bıçağa benzer. Bıçak, aşçının elinde yemek hazırlama aleti, hırsızın elinde soygun aleti olur. Bundan dolayı devleti yönetenlerin sahip oldukları zihniyet çok önemlidir. Çünkü, sosyal bir varlık olan insan, beraber yaşamak zorundadır. Toplu yaşayan insanın, sorunlarını çözecek, ihtiyaçlarını karşılayacak bir organizasyona ihtiyacı vardır. Bu organizasyona devlet diyoruz.

Devlet, soyut bir kurumdur. Devleti idare eden insandır. Devletin, ceberut devlet veya garson devlet olması, devletin idaresini elinde bulunduran kadroların sahip olduğu zihniyete bağlıdır.

Siyaset, iki niyetle yapılır. Başka bir deyişle, devleti iki zihniyetten biri idare eder.

Bir, siyaseti geçim kaynağı yani ticaret görenler. Bunlar, devletin imkânlarını ve kamunun hakkını kendileri ve çevreleri için bir ganimet ve fırsat bilir, babalarının çiftliği gibi kullanırlar.

İki, siyaseti hizmet olarak görenler. Bunlar, devletin imkânlarını kamunun emaneti olarak görür, adalet, ahlâk, istişare, liyakat, şeffaflık, plan ve program dahilinde bu emaneti, sahibi olan halk için kullanırlar.

Siyasîlerin temel görevi, toplumun ihtiyaçlarını doğru tespit edip doğru yatırımlar yapmak, israf ve savurganlıktan kaçınmak, yaşanan toplumsal sıkıntılara çözüm üretmek ve yeni sorunların çıkmaması için gerekli tedbirleri almaktır ki, böylece toplumdaki refah ve kalkınma seviyesi yükselsin, birlik ve beraberlik, huzur ve barış, sağlanmış olsun.

Bugüne kadar devletin idaresini yapanların geneli, birinci maddede tanımladığımız kişiler olmuş, teşhis ve tedavileri yanlış olmuş, sorunlar gittikçe daha da büyümüş ve yeni sorunları beraberinde getirmiştir.

Bu sorunlardan bazılarını sayacak olursak;

Kürt sorunu ve adaletsizlik başta olmak üzere, ırkçılık, inkâr ve asimilasyon, şiddet ve terör, yargının siyasallaşması, insan hakları ihlâlleri, 2008-2020 yılları arasında 3 bin 656 kadın cinayetinin işlenmesi, maden ocakları, inşaat ve betonlaşma ile doğa katliamının yapılması, fikir ve düşüncedeki kısıtlamalar, eğitim, sağlık, can, mal, akıl, nesil ve din emniyetinin tehlikede olması, siyaset, mafya ve medyanın kirli ilişkiler içinde olduğu, iktidar mensuplarının kutuplaştırıcı ve ötekileştirici, kin ve nefret dili kullanması, parti kapatmaları, manevi boşluk, geleceğe dair umutsuzluk, işsizlik, pahalılık, israf ve savurganlık, tarım ve hayvancılıkta ülkenin dışa bağımlı hāle getirilmesi, iflâs eden şirketler ve esnaf gibi birçok sıkıntıyı sayabiliriz ve hep beraber yaşıyoruz.

Siyasîlerin aldıkları kararlarla, vatandaşın refah seviyesini ilgilendiren ekonomideki icraatlarından birkaç örnek verecek olursak;

•       İktidar yanlısı medya patronu Demirören, bir golf arazisini 10 milyona alıyor, 320 milyona Ziraat Bankasına satıyor.

•       Yap-İşlet-Devret modeli ile yapılan tüm köprüler ve havalimanları için verilen yolcu ve araç garantisi ile yapılan vurgunlar.

•       Zafer Havalimanı 2012-2020 için verilen garanti yolcu: 8 milyon 915 bin 411 kişi, uçan yolcu ise, 318 bin 935 kişi.

Zafer Havalimanı 2020 yılı için verilen garanti yolcu 1 milyon 279 bin 352 kişi, uçan yolcu ise sadece 7 bin 429 kişi olmuş. Sadece 2020’deki uçmayan yolcu için halkın parası olan hazineden, IC İçtaş firmasına ödenen para, 6 milyon 738 bin 310 Euro’dur

Zafer Havalimanı, 2021 yılı için verilen yolcu garantisi, 1 milyon 317 bin kişi olduğu halde, ocak-mayıs aylarında uçan kişi sayısı sadece 61 kişi olmuştur.

Zafer Havalimanı, 2012’de 50 milyon euroya mal olmuş, 2044 yılına kadar işletecek olan şirket bu sene maliyeti çıkarıyor. Bundan sonrası hep kâr olmuş olacak.

•       Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı için 8 milyon yolcu garantisi verilmişken ilk 5 ayda sadece 272 bin kişi kullanmış. Buna karşılık, kullanmayan yolcu için, Cengiz-Limak-Kolin’e milletin kesesinden 12 milyon dolar ödeme yapılacak.

Buralardaki vurgunları, yolsuzlukları, şirketler üzerinden zimmete para geçirmeleri görüyor musunuz? Ama esnafa, çiftçiye, işçiye, memura ve emekliye gelince ‘Para yok.’ deniliyor.

Aslında bunun asıl sorumlusu biziz, yani millettir. Çünkü bir hırsız, diyelim ki, 5 yüz TL değerindeki telefonumuzu veya cebimizdeki parayı çalacak olursa, onu kovalar, yakaladığımızda tekme tokat ayağımızın altına alırız. Ama verdiğimiz oy sayesinde bizden yetki alanlar, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi takım elbise ve kravatıyla, ihale adı altında bu hırsızlığı yapar, üstüne memleketimize geldiklerinde baş tacı yapar, meydanlarda alkışlar, onları VIP’ten onlarca araçla alır ve uğurlarız. Maalesef halk olarak bu tipleri yıllarca sırtımızda taşırız…  (Devam edecek.)

Vesselâm.