Arkadaş sohbetlerinde yeri geldikçe hep tekrarlarım; bu ülkede sağ’ın yobazları ile sol’un yobazları arasında nitelik olarak hiçbir fark yok.

Sağ, ne kadar Doğu’cu, sol da ne kadar Batı’cı gözükürse gözüksün, bu iki kesim de farklı renklere boyanmış aynı psikolojik operasyonlara, aynı toplum mühendisliklerine maruz kaldı. Her iki kesim de aynı eğitim sisteminden geçti. Her iki kesim de kendilerinin bilgili ve akıllı, karşı tarafın ise cahil ve aptal olduğuna inandı. Sağcı muhafazakârlara / dindarlara göre solcu laikler din düşmanı ve hain, solcu laiklere göre de sağcı dindarlar gerici, yobaz ve haindi. “Hainlik”, ortak payda… Olacak şey değil! Sağcı dindarlara göre, solcu laikler ülkeyi Batı’ya peşkeş çekmek istiyor; solcu laiklere göre de sağcı dindarlar, ülkeyi Araplaştırmak, Orta Doğu ülkesi haline getirmek istiyordu… Hepsi mi? Olacak şey değil! Yani, herkes “vatanı satmak” mı istiyor? Bu bakış açısıyla çekilen fotoğrafa göre, ülkede “vatansever” kalmamış! Bu, mümkün mü?

Oysa aklını kaçırmış deliler gibi sergilediğimiz olumsuzluklar açısından, birbirimizden pek bir farkımız yok.

Her iki kesimin de kendine özgü hurafeleri, saplantıları, takıntıları, önyargıları, at gözlükleri, cahillikleri var. Eğer böylesi zaaflarınız varsa; takım elbiseli, mini etekli, yüksek topuklu ayakkabılı, sarı saçlı, kot pantolonlu, makyajlı vesaire olmanızla; sarıklı, cüppeli, sakallı, başörtülü, tesettürlü olmanız, sonucu değiştirmiyor.

Şu konuda samimi olmak gerek: Gerçekten kötülüklerle ve kötülerle mi mücadele edeceğiz, yoksa sadece “karşı taraf” olarak gördüğümüz kesimin kötülükleri ve kötüleriyle mi?

***

Son dönemde özellikle 15 Temmuz 2016 tarihinden itibaren, dozajı yavaş yavaş artırılmak suretiyle, “muhafazakâr / dindar” olarak tanımlanan kitlenin tamamına karşı sistemli ve belirgin bir aşağılama, şeytanlaştırma, düşmanlaştırma faaliyeti yürütüldüğü görülüyor.

Çizilen genel tabloya baktığınızda zannedersiniz ki, bütün ahlâksızlıklar, sapıklıklar, taciz ve tecavüz vakaları; bütün “kadına karşı şiddet”, kötü muamele olayları; bütün sonradan görmelikler, kabalıklar, kroluklar, rüküşlükler, pespayelikler, zevksizlikler; medenîleşememek / şehirli olamamak anlamında bütün köylülükler, sadece bu “dindar” kitlede cereyan ediyor…

Gösterilen fotoğrafa bakacak olursanız, bütün dindarları şeytan zannedersiniz. Sanki bu ülkede ahlâklı, görgülü, medenî / şehirli, kibar, erdemli / faziletli, bilgili, akıllı, yetenekli, işinin ehli tek bir dindar kalmamış gibi… Çünkü sadece kötü örnekler sergileniyor.

Eğer mesele gerçekten, dini şahsî çıkarlarına alet eden, kullanan, istismar eden riyakârlarla, yalancılarla, sahtekârlarla mücadele etmekse, buna karşılık, manevî değerleri istismar etmeyen; bilgili, görgülü, kibar, medenî, samimi dindarların da en az aynı oranda topluma takdim edilmesi, görünür hale getirilmesi gerekmez mi? Peki, bu yapılıyor mu? Bu toptancılık niye?

Yani bütün dindar akademisyenler cahil, bütün dindar bürokratlar liyakatsiz; bütün dindar sanatçılar, edebiyatçılar kabiliyetsiz; bütün dindar STK temsilcileri ve gazeteciler yandaş ve yalaka, bütün dindar tüccarlar sahtekâr, bütün dindar siyasetçiler riyakâr ve istismarcı, öyle mi?

Aralarında hiç mi iyi örnek yok? Bu, mümkün mü?

Meselâ, şehirlerin karanlık saatlerinde, pırıltılı ve hınca hınç kalabalık yahut loş ve tenha mekânlarında “gece hayatı” yaşayanların hepsi dindar insanlar mı? Otelleri, garsoniyerleri, stüdyo daireleri hep dindar insanlar mı dolduruyor? Pek çok şehrin pek çok semtinde meyhaneleri dolduran, içip içip her gece çevreyi rahatsız eden, kadeh arkadaşını vuran, bıçaklayan, milletin karısına, kızına sarkıntılık eden, ulu orta küfürler eden, haddi aşan binlerce insan, dindar insanlar mı? Yahut magazin dünyasında onca seviyesizliği, kepazeliği, rezilliği, ahlâksızlığı sergileyenler, dindar insanlar mı? Eşlerini aldatanların, ensest ilişkilere girenlerin hepsi dindar insanlar mı? Yahut eşlerini, çocuklarını dövenlerin, öldürenlerin hepsi dindar insanlar mı?

Dindar / muhafazakâr kitle, yaygın ve sistemli bir şekilde, her gün sadece kötü örnekleri sergileyip, “Ey solcu laikler, işte siz böylesiniz” diye bir kampanya yürütüyor mu?

Yani solcu laiklerin bütün akademisyenleri çok bilgili, bütün bürokratları liyakat sahibi, bütün belediye başkanları başarılı, bütün sanatçıları, edebiyatçıları kabiliyetli, bütün STK’ları, basın yayın organları ve mensupları nitelikli, bütün tüccarları, bütün siyasetçileri dürüst, hepsi sütten çıkmış ak kaşık, hepsi pir ü pak, hepsi ahlâk ve fazilet abidesi mi?

Kimse, bazı tarikatlardaki ve cemaatlerdeki yozlaşmayı inkâr etmiyor. Ama “sağcı dindarların” tarikatları, cemaatleri var da, “solcu laiklerin” tarikatları, cemaatleri yok mu? Hizipler / fraksiyonlar, birtakım kulüpler, vakıflar, dernekler, gizli-açık cemiyetler, teşkilatlar, gruplar yok mu? Yozlaşma, sadece toplumun bir kesiminde mi?

Dürüst olalım. Eğer amacımız gerçekten kötülüklerle ve kötülerle mücadele etmekse, toplumu çirkinliklerden arındırmaksa, hepimiz, işe önce kendi mahallemizden başlayalım. Bu arındırma, ıslah etme, temizleme işi, “tek taraflı bir saldırı” halinde sürdürülür veya öyle algılanırsa, tabii olarak bir süre sonra keskin bir direnç ve karşı saldırıları doğurur.

Yakın dönemde özellikle 2012 yılından bu yana bu toplum, operasyon üzerine operasyona, çalkantı üzerine çalkantıya, seçim üzerine seçime maruz kaldı; gerilimlerden gerilimlere savruldu. Psikolojisi, dengesi, sosyal ve kültürel yapısı bozuldu. Herkes çok yorgun…

Maksat, dindarlarla iktidarı özdeşleştirip, sadece kötü örnekleri öne çıkarmak suretiyle bütün dindarları aşağılayarak, şeytanlaştırarak, düşmanlaştırarak ve hepsini aynı kefeye koyarak iktidarı devirmekse, bu doğru ve başarılı sonuç alınabilecek bir yöntem değil.

Hem, mevcut iktidarın “dindar” bir yönetim olduğunu size kim söyledi?

Gerçekten “dindar” bir yönetim, yolsuzluk, hırsızlık yapılmasına rıza gösterir, müsaade eder mi? İsrafı bir hayat tarzı haline getirir mi? Rüşvet alır mı? Adaletsizlik yapar mı? İşçinin, fakirin, yetimin hakkını yer mi? İnsafsız vergilerle vatandaşını ve tüccarını ezer mi? Üretimin bütün yollarını tıkayıp, tüketimin kapılarını ardına kadar açar mı? “Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa” dedirtecek kadar, gelir dağılımında adaletsizlik yapar mı? Kendisi gibi düşünmeyen veya kendisine itiraz eden herkese hain der mi? Devlet kadrolarına sadece kendi partililerini doldurur mu? İhaleleri sadece kendi taraftarlarına dağıtır mı? Şehirleri yaşanmaz hale getirir mi? Ağaçları yok eder mi?

Mevcut iktidarın “dindar” bir yönetim olduğunu size kim söyledi ki, onu devirmek için bütün dindarları aynı kefeye koyarak aşağılıyor, şeytanlaştırıyor, düşmanlaştırıyorsunuz?

Bayanlar baylar, bu mahalle, bütünüyle sizin bildiğiniz, zannettiğiniz gibi değil… Yanlış işler yapıyor, size de zarar verecek sinsi organizasyonlara, operasyonlara alet oluyorsunuz. Olup bitenlere daha dikkatli bakar, daha mantıklı düşünürseniz, siz de fark edeceksiniz… Sürüklenmekte olduğumuz yer, hiçbirimiz için iyi bir yer değil…