İsmail Müftüoğlu "Tarihteki yerlerini aldılar" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

İşte yazının tamamı....

AK Parti kurulduktan hemen sonra, ilk tepki merhum Erbakan’dan geldi. Erbakan dedi ki: “Tayyip bu partiyi kendi başına kurmadı. Aldığı emirlerle kurdu. Erdoğan niçin bu projenin kuklası olmayı kabul etti? Çünkü makama, paraya ve liderliğe karşı zaafı var… Bu sözümü unutmayın, tarihi bir söz söylüyorum. Siyonizm öyle ustadır ki, kim? Ben mi? Ben hiç Siyonizm’e hizmet edebilir miyim? Marşını söylete söylete seni kendi ordusunda asker gibi kullanır.”

Bu ifadelerin benzerleri, ‘28 Şubat Belgeler konuşuyor / Milli Görüş'te Kırılma’ adlı kitabımızda, detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Bunun aksini söylemek, bugün için mümkün değildir.

Malumdur ki, önce baba Bush Turgut Özal için, daha sonra Obama Tayyip Erdoğan için “Bizim güvendiğimizdir” ifadesini kullanmış ve kucaklaşmışlardır. Bunlara mukabil merhum Erbakan demiştir ki: “Beni hiç Amerikalı ya da Yahudi bir liderle kucaklaşırken gördünüz mü? (Görmediyseniz) O zaman neden AK Parti'nin yolu Erbakan’ın yolu diyerek günahıma giriyorsunuz?” Bu ifadeler meseleyi açıkça ortaya koymaktadır.

Önce Tayyip Erdoğan ve şürekâsı, arkasından Has Parti'yi kuran Numan Kurtulmuş ve en son da oğul Erbakan Yeniden Refah Partisi'ni kurarak, Milli Görüş'ün parçalanmasına sebebiyet vermişlerdir. Bunların siyasi niyetlerinin ne olduğunun arka planını bilenlerdeniz.

Ayrıca merhum Erbakan’ın: “Ben size demedim mi, bu AK Partililer çoluk çocuk takımı, bunlara devletin yönetimi ve idaresi verilemez. Yarın dövünecek diz de bulamayacaksınız” sözü, ülkemizin bugünkü halini tarif etmektedir.

Kanuni Sultan Süleyman buyuruyor ki: “Bir insana yetki vermek için sakın önceki haline güvenmeyesin, nice kimseler vardır ki eline fırsat geçmediği için zühd ve takva yolunda gözükür. Fırsatı ele geçirdiğinde nemrut ve firavun kesilir.” Bu gibi insanlar, ülkelerin siyasetinde ziyadedir. Bunlar sureta becerikli olduğu varsayımı ile ortaya çıkar. Ama beceriksizlikleri anlaşılınca da, sağa sola sataşarak, prim yapmaya çalışırlar.  Bunların yönetiminde her zaman enteresan gelişmelere şahit olunur.

Hemen ifade edelim ki, iktidarların icraatlarına baktığımızda, özetle:

· Maalesef hırsızlar ahlak dersi veriyor.

· Sarayda oturanlar sabır dersi veriyor.

· Küfürbazlar, argo konuşanlar, nezaketi terk edip, nadanlaşanlar edep dersi veriyor.

· Ülkemizin düşmanları, cahil ve cühela tarih dersi veriyor.

· Milli ve dini bayramlarımızı yasaklayanlar, maalesef vatanseverlik dersi veriyor.

· Müptezeller, kepazeler, arsız ve hayâsız olanlar, namus dersi veriyor.

· Ülkenin bütünlüğünü zedeleyici konuşmalar yapanlar, ülkenin demografik yapısını bozanlar, vatanın bölünmezliği hamasatı yapıyor.

· Ülkemizin topraklarını para karşılığı satanlar, vatansever insanlarmış gibi konuşuyor.

· Ülkemizde iç barışı bozanlar, bölünmesi istikametinde gayret gösterenler, kendilerini kahraman gibi gösteriyor.

· Ülkenin dini ve milli değerlerini yozlaştıran, ekonomilerini çökerten insanlara da ehliyet sahibi deniyor.

· Maalesef en önemlisi de, dinsiz, imansız olanlar, milletimize din dersi veriyor.                   

Bu dehşetli durumlardan sonra denilebilir ki: Şeytan inat etti, iblis oldu. Kabil inat etti, katil oldu. Nefis inat etti, helak oldu. Ben, ben diyenler enaniyet tâgûtu oldu. Enaniyet ve tekebbür içinde davrananlar da manen perişan oldu. Maddeten de Karunlaştı. Ne var ki, bütün bunlara rağmen huzura ulaşamadılar. Bu tavırlarıyla tarihteki yerlerini aldılar. 

Rahman ve Rahim,          

Kadir ve Muktedir,

Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.

“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”    

Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). Cağaloğlu – 05.02.2024