İnanılması zor bir süreç yaşıyoruz. Ve uzun bir süre daha yaşayacağımızı gayet iyi biliyoruz.

Korona var mı, yok mu?
Yapay mı, tanrısal mı?
Amerika mı, Çin mi?... derken, akla gelebilecek bütün soruları her birimiz önce kendimize yöneltiyor ardından dışa vuruyoruz.

Ancak, içimizin bildiği dışımızın bilmediği bir şey var. O da, vatandaşın, toplumun veba gibi karşılanacağı ya da karşılandığını düşündüğü korona virüsüne karşılık, virüsle tanıştığını gizlemesi.

Neden gizleniyor olabilir insanoğlu...

Virüse yakalandıktan sonra kasap dükkanında ya da pazarda çalışırken yakalanan insanlarımız var. Ekonomik sebeplerle çalışmak zorundalardı demek (gizlemek zorundalardı),  beni pek tatmin etmiyor. Kaldı ki, kamu kurumlarında, siyasi parti merkezlerinde hatta mecliste de birçok insanda bu virüse yakalandı. Onlarda gizlemeyi tercih etti. Belki bu bir eşitlik değil ancak gizlenen hakikat.

Ekonomik, sosyal ya da siyasi farklılıkları bulunan kesimlerden bu hastalığa yakalananların ortak özelliği, hastalığa yakalandığını gizlemek. Sanki ülkelerin, ülke çıkarlarını korumak için rakamsal verileri düşündükleri gibi kendilerini düşünüyorlar insanlar. Bu menfi düşünce, gizlemekle mi yoksa tedbirle mi kıymetli.

Maske ile sosyal mesafe ile tedbir mi olur, dediğinizi duyar gibiyim. Sizde haklısınız.

Örneğin Konya'da, AK Parti Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay ve Saadet Partisi Konya İl Başkanı Hüseyin Saydam'ın virüse yakalandığını duydunuz mu? Hayır. Tabi ki törenle duyurulmasını da beklemiyoruz. Ama aynı şehrin milletvekili Abdülkadir Karaduman'ın virüse yakalandığından haberdar olduk değil mi. (Her birine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum)

Bu hastalık, bize doğru gelmeye başladığında aile efradımla bir kez daha helalleşmeyi tercih ettim. Semptomları hissetsemde, hastaneden uzak kalmayı tercih ettim. Bulaşı taşıyan olsam gizler miyim? Hayır. 

Bu toplumdaki sorumluluk eksikliğini, darbe girişimi sonrasıda yaşadığımızı hatırlıyorum. Ucundan bir soruşturma geçiren hatta bir eleştiri yapan her kim varsa, herkes o kişi veya kişilere vebalı gibi davranıyordu. Bu ne kadar doğru bir yaklaşım olabilirdi ki.

Bu süreçte; kimimiz en yakınımızı kaybedecek, kimimiz en derinden yara alacağız. Üzerimize düşen, kendimizin ve sorumlu olduğumuz efradımızın bağışıklığını güçlü tutmaya çalışmak. Ancak bu, tatil yörelerinde virüs yok diğer bölgelerde yoğun demek gibi de olmamalı. Bilmem anlatabiliyor muyum?