Ana muhalefet partisinin, mevcut hükümetin uygulamalarını protesto etmek için, kırmızı kart gösterdiğini haberlerden gördük. Oysa milletimizin, kırmızı kartı, ana muhalefet partisinin icraatlarından, beceriksiz açıklamalarından dolayı, ona göstermesi gerekir.

                                   Zira iktidar olanlar rüzgâr estirmesini bilmekte, yaptığı işleri ballandıra ballandıra millete aktarmaktadır. Yanlışlarını da kamufle edebilmektedir. Ana muhalefet ise sadece konuşmaktadır. Derde deva olabilecek hiçbir projesi olmadığı gibi, ülkenin de huzurunu bozmak için elinden geleni yapmaktadır.

                                   Nitekim binlerce insanın katili olan birisinin affını sağlayacak girişimlerde bulunan iktidara karşı kıyameti koparacağı yerde, bir nevi zımnen bu girişime katılmakta olduğunu müşahede ediyoruz. Ayrıca ana muhalefet partisi elan iç disiplinini de düzenleyebilmiş değildir. Çünkü içte ihtilafları devam etmektedir.

                                   Tek övünçleri, ‘Atatürk’ün Partisi’ olduklarını dillendirmeleridir. Anayasa değişikliğine karşı da tabanı teskin edecek bir gayretlerinin olmadığı ortadadır. Oysa bütün gayretler, Sayın Tayyip Erdoğan’ı yeniden cumhurbaşkanı seçtirmek için Anayasa değişikliğini gerçekleştirmeye yöneliktir. Ana muhalefet de bu zokayı yutmuş durumdadır. Hani siz halkçı idiniz? Halkçı olmak, milleti tedirgin eden her harekete karşı dik durmaktır. Ama bunu dahi CHP’de göremiyoruz. Onun için bunlara kırmızı kart göstermek, bir mecburiyet haline gelmiştir.

                                   Diğer muhalefet partilerinin zaten gücü yetmemektedir. İktidar,  onları tüketmek için her türlü kozunu kullanmaktadır. Partilerin içine fit sokarak, milletvekillerini istifaya zorlamakta, böylece 400 milletvekili sayısına ulaşmaya çalışmaktadır. Maalesef bunlardan bazıları da iktidarın gücüne boyun eğmektedir.

                                   Ayrıca bunlardan bazılarının, iktidarları dönemindeki menfi icraatları sebebiyle, bagajları doludur. Geride kalan Saadet Partisi elden geldiğince hem iktidara, hem de muhalefete karşı mücadelesine devam etmektedir. Ama seslerini duyuramamaktadır. Zira bu sese ulusal medya yer vermemekte, yok farz etmektedir.

                                   Ne yazık ki dünyevileşmiş Müslümanlar bu hak davranışı algılayamamaktadır. Zira iktidar tarafından bunlar mankurtlaştırılmıştır. Oysa Milli Görüş partilerinin ortak olduğu tüm hükümetlerde, işçiye, emekliye, bağ-kurluya ziyadesiyle ilaveler yapılarak millet soluklandırılmıştır. Bunu herkes bildiği halde, Milli Görüşe yardım yerine, köstek olmaları aklın alacağı iş midir? Bu konuda alınan oylara değil, hakkın temsil edilip edilmediğine bakmak gerekir.

                                   Çoğunluğu elde edenlerin icraatları sebebiyle insanlar inim inim inlemektedir. Çaresizlik içinde kıvranıp durmaktadır. Hâlâ bunu göremeyen ve suiistimal, zimmet suçunu işleyenleri alkışlayanlara artık söylenecek sözümüz kalmadı. Çünkü bu gibiler, yapılan haksızlıklara müstahaktır. Bunlar iktidarla ana muhalefet arasında yorgunluğa düşüldüğü halde, hâlâ aymazlıklarına devam ediyor. Onun için de hâlâ horoz dövüşünü seyreder haldeyiz.

                                   Milli Görüş partileri dışında, diğer bütün partiler milletin derdiyle hemdert olamamıştır. Bunların iktidarları zaman kaybından başka bir şey değildir. 1950’den beri gelen ve ekseriyeti temsil eden bütün partiler, ülkeyi silkeleyerek sosyal devlet anlayışını hâkim kılamadılar. Çünkü batı medeniyetine yarenlik yapmışlardır. Buna rağmen onlara milletin alâka duyması, akıl tutulması değil de nedir?

                                   Allah buyuruyor ki: “Eğer Allah size yardım ederse, size üstün gelecek hiç kimse olamaz. Şayet sizi yardımsız bırakırsa, size kim yardım edebilir? Öyleyse müminler ancak Allah’a güvenip, dayansınlar.” (Âl-i İmrân/160)

                                   Demek ki iltica kula değil, Allah’adır. Gönülleri yönlendirecek sadece O’dur. Çünkü beşer şaşar haldedir. Bu sebeple gün geçtikçe her türlü huzursuzluk artmaktadır. Birbirimize sarılamıyoruz, onun için de kolay aldatılıyoruz. Her seçimde bunu görüyoruz. İki yanlış arasında koşup duruyoruz. Oysa tarik-i müstakim yol da vardır. Çare de çözüm de tarik-i müstakimdedir. Yani Milli Görüştedir. Çünkü:

                                   Yol O’nun, varlık O’nun, gerisi hep angarya;

                                   Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!                

Rahman ve Rahim,

                                   Kadir ve Muktedir,

                                   Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.          

                                   Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 13.02.2025