İsmail Müftüoğlu, "Kıymet bilmeliyiz..." başlıklı yazı kaleme ele aldı.

İşte yazının tamamı...

Âdemin kadrin memâti bildirir bilmezlere

Meşhûrî (Selanikli)

Yukarıda alıntıladığımız mısrada beyan ediliyor ki: Birçok değerli insanların hayatta iken kıymeti bilinmez de, öldükten sonra nâm ve şanı göklere çıkarılır. 

Böylece vaktiyle onu tanımayanlar da tanımış olur. Maalesef manevi değerlerin çoraklaşmış olmasından dolayı, ülkemizde kadr ü kıymet bilinmez oldu. Oysa önemli olan, takdirin insan hayatta iken esirgenmemesidir. Ama günümüzde bu anlayış bilhassa siyasette buharlaştı. Ancak ölüm zuhur edince insanların aklı başına geliyor, ölenin ardından ağıt yakmaya başlıyor, vahlanıyor, gözyaşı döküyor. Böylece kendini tatmin etmeye çalışıyor.     

İş işten geçtikten, hanümanlar, aşiyanlar yerle yeksan olduktan sonra, feryatların kimseye faydası yoktur. Hâlbuki insan, değeryap olduğunu hayatta iken görünce sevinir. Böylece bıraktığı faydalı eserlerle de yad edilir. Onun için kıymet, hayatın içinde ziyadeleşir. Takdir edilen insan da mesrur ve bahtiyar olur. Ölümden sonra hatırlanmanın kıymeti harbiyesi yoktur. 

Fuzûlî der ki:

Vefa her kimseden kim istedim ondan cefa gördüm

Kimi kim bîvefâ dünyâda gördüm, bîvefâ gördüm

Yani şu vefasız dünyada kimden vefa bekledimse, ondan cefa gördüm. Vefakâr insanlara da rastlamak nasip olmadı.    

Gerçekten dünyamızda manevi değerler yerle yeksan olunca, takdir keyfiyeti de azalmıştır. Çünkü maneviyatı çökmüş insanların kıymet anlayışı da dünyevileşme sebebiyle azalmış, hatır sayılmaz hale gelmiştir. Gözleri ile gördükleri gerçekleri idrak edememek, alınan haram lokmanın sonucudur. 

Bu nevi insanlarda kıskanmak meziyet haline gelmiş, şatafat bellekleri zedelemiş, haset sebebiyle akıl kuraklaşmıştır. Onun için takdir edemiyorlar. Maalesef dost olmanın, vefalı davranmanın güzelliklerinden de nasiptar olunamıyor. Kıskançlık insanların gözlerini görmez ettiği için, yapılan iyi işler de tam olarak görünemiyor. Haset içinde kıvranıp duruluyor. Oysa manen olgunlaşmış insanlar hem vefalıdır, hem de değer bilir. Bunlar haset etmez, takdir özellikleri ziyadedir.

Aziz der ki:

Âhır eder bû dehr-i dûn

Halk-ı cihânı ser-nigûn 

Yani bu ölümlü dünya, önünde sonunda, insanları tepesi aşağı getire(cek.) 

Onun için her türlü tekebbürden uzak durmak, kadr ü kıymet bilmek gerekir. Aksi hal vefasızlıktır.

Keza Bâkî der ki;

Cihân efsânedir aldanma Bâkî 

Gam ü şâdî hayâl ü hâba benzer

Yani: Bu gördüğün kâinat bir masaldan ibarettir, sakın aldanayım deme! Dünyânın kederi de, neş’esi de bir hayâl, bir rüyadan başka bir şey değildir. 

Bu sebeple ömür boyunca değer bilme, takdir etme özelliğini karatmadan, insanların kıymetini bilmek şarttır. Takdir edilmesi gerekenleri takdir etmek, yanlış olanları da reddetmek, insan olmanın gereğidir. 

Sonuç olarak:

Alçağa meyledip su gibi akma

Geçtiğin yerlerde çamur bırakma

Altından olsa da zillet halkası

Onu köpek gibi boynuna takma

Rıza Tevfik Bölükbaşı      

Rahman ve Rahim,          

Kadir ve Muktedir,

Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz. 

“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”      

Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). Cağaloğlu – 25.03.2024