İsmail Müftüoğlu, "Âkil sıfatında budalayız..." başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Bir ülkede siyaset yozlaşırsa, her gün şaibelerle çalkalanırsa, o ülkede istikrar olmaz. Böyle bir ülkede huzur sağlanamaz, refah ve saadet beklenemez. Hele hele iktidar ve muhalefet devamlı birbirini ağır suçlamalarla itham ederse, böyle bir ülkede rahat nefes alınamaz. Böyle bir ülkenin, dış ülkelerde de itibarı olmaz.
İktidarlar ve muhalefet partileri üretken olmak yerine, huzur bozucu açıklamalarla, huzursuzluklara sebebiyet verirse, böyle bir ülkede devlet-millet kaynaşamaz, tam aksi kutuplaşmalar gerçekleşir, didişmeler, isnatlar ziyadeleşir. O zaman da toplumda gerilmeler tavan yapar. Her gün farklı farklı alanlar talan edilir. Çalmalar, soymalar, sömürmeler alkışlanır hale gelir.
Böylece devletin kasaları soyulur, hırsızlık, arsızlık moda haline gelir, utanma buharlaşır. Milletin gözü önünde kepazelikler ziyadeleşir.
Niccolo Machiavelli der ki: “Eğer bir millet, iktidarda bulunan kişilerin şereften, onurdan, ahlaktan yoksun davranışlarını, hırsızlığını yalnızca kendi siyasi görüşünden olduğu için görmezden geliyorsa, o millet erdemini yitirmiştir.
Erdemini yitiren millet bir gün vatanını da yitirir.” Yerle yeksan olur. Böyle bir ülkede adalet çalışamaz hale gelir. O zaman da soygunculuk meslek haline gelir. Millete ait olan imkânlar talan edilir, bazı şirketler de paravan olarak kullanılır, onların önü açılır, fakir fukara unutulur.
Unutmamak gerekir ki, huzurlu bir toplumun teminatı, sağlam ve güçlü bir ahlakla sağlanabilir. Onun için bir toplumda ahlak dip yaparsa, o toplumda arsızlık, ar ve hayâsızlık da tavan yapar. Utanma hissi nasırlaşır. Böylece her alan kepazeleşir.
Kur’an ve sünnetin ortaya koyduğu ahlaki değerlerden uzaklaşıldığında, maalesef helal-haram birbirine karıştırılır. O zaman da huzur, saadet ve selamet buharlaşır, herkes kendi karnını doyurmak için mücadele verir. Böylece dünyevileşme alabildiğine yayılır. Ahlaksızlığın her türlüsü mubah görülmeye başlar.
Oysa kıyamet günü, mizana konan amellerin en ağır olanı, güzel ahlaktır.
Ahlakı güzel olana her taraf vatan
Ahlakı çirkin olana her taraf zindan
denir. Maalesef: “Yurtta sus, cihanda sus / Çiğnendi iffet ve namus.” Onun için, tabanda devamlı her türlü siyasi olaylara şahit oluyor ama susmaya da devam ettiğimiz için iliklerimize kadar soyuluyoruz. Çünkü ahlaksızlık, arsızlık karanlık işlerin dostudur.
Malumdur ki ahlaklı olmanın temel şartı Allah korkusudur. Zira O, hem görendir, hem bilendir, hem de duyandır. Tam anlamıyla gözetleyendir. Herkesin müspet-menfi fiilini defteri kebire kaydettirmektedir. Ahlaki anlayışı çoraklaşmış insanlardan ve bilhassa siyasilerden fayda beklemek serapta su aramaya benzer.
Maalesef ülkemizde perişanlığın envai çeşidini görmekte olduğumuz halde, hâlâ soyanların peşinde koşup, duruyoruz. Oysa Allah: “Bir millet, özündeki (güzel hal ve ahlakı) değiştirmedikçe, Allah da onların halini değiştirmez” (Ra’d/11) buyurmaktadır.
Onun için yöneticiler ahlaklı olmalı, yönettiği kişilere örnek olmalıdır. Yönetiminde adil olmalı, taraf tutmaktan uzak durmalıdır. Onun için Napolyon der ki: “Ahlak olmayan yerde kanun hiçbir şey yapamaz.” Onun için illa edep, illa ahlak meselesinde samimi olmalıyız. Onun için siyasetçileri ahlak terazisinde tartıp, görevlendirmeliyiz. Tartısı menfi olandan uzak durmalı, müspet olanı da kucaklamalıyız. Yani taassupkârane siyasetten vazgeçmeli, yanlış yapanları oylarımızla cezalandırmalıyız ki, millet nefeslenebilsin, düzgün olanlara, çalmayanlara, sömürmeyenlere görev verilsin.
Bir atasözümüzde denir ki: “Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin.” Bütün bunlara rağmen toplumu rahatsız edenlere, maalesef hâlâ alkışlamalar elan devam etmektedir. Çalanların peşinde koşulmakta, çalmayanlar da dikkate alınmamaktadır. Onun için de devletin, milletin can damarları koparılmaktadır. Bu aymazlıkları görenler de maalesef görmemezlikten gelmektedir.
Sonuç olarak Ziya Paşa’nın dediği gibi:
Zâhirde görüp bizleri sanma ukalâyız,
Biz bir sürü âkil sıfatında budalâyız.
Rahman ve Rahim,
Kadir ve Muktedir,
Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.
“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”
Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 29.09.2025