İsmail Müftüoğlu "Söylenenler, yapılanlar..." başlıklı bir yazı kaleme aldı.

İşte yazının tamamı....

“Kim bu dünyada gözü kapalı ise, ahrette de kapalı hatta oradaki şaşkınlığı daha ziyadedir.” (İsrâ/72)

Ülkemizde insanlar, mevcut halini ne zaman değiştirecek, ne zaman aklımızı başımıza alıp, düşüneceğiz, ne zaman taassupkârane siyaset yapmaktan vazgeçip, doğruya yöneleceğiz, ne zaman etrafımızdaki tehlikeleri görüp, gafletten uyanacağız, ne zaman siyaseten cereyan eden olaylara objektif bakacağız, ne zaman didişmelerden kaçınıp, kucaklaşacağız, ne zaman enaniyet taşkınlığımızdan vazgeçip, vatanımızı, milletimizi düşünerek hareket edeceğiz?

Hemen belirtelim ki, şikâyetleri artırmak veya avara kasnak gibi dolaşıp, durmak çözüm için yeterli değildir. Çözüm akıllıca davranıp, gerekli tedbirleri almakla olur. Bunun sağlanabilmesi, peşine takılıp gittiğimiz insanların çözüm gücünün olup, olmadığını tespitle mümkün olur. Ama bizim yaptığımız siyaset objektif değil, partizancadır. Onun için asla sağlıklı düşünemiyor, hayallerin peşinde koşup, duruyoruz. 

Çünkü:

Konuşanlar yalan söylüyor, bizler alkışlıyoruz.

Konuşanlar problem çözme yerine problem üretiyor, bizler aldırmıyoruz.

Konuşanlar muhtevasız ve kısır döngü içinde konuşuyor, bizler anlamamazlıktan geliyoruz, hatta onları alkışlamaya devam ediyoruz. 

Konuşanlar konuşmalarıyla ekonomimizi çökertiyor, bizler bunu bir türlü anlayamıyoruz. 

Konuşanlar ötekileştirici üslup kullanıyor, bizler yanlış konuşuyorsun diyemiyoruz. 

Konuşanlar firavunlar gibi insanları korkutuyor, bizler Musa gibi karşı çıkamıyoruz.

Konuşanlar Karun gibi her gün biraz daha zenginleşiyor, bizler bu kuyunun suyu nereden geliyor diyemiyoruz.

Konuşanların bir bölümü hırsızlık yapıyor ama namaz da kılıyor, yani münafıklık yapıyor, bizler onlara hesap soramıyoruz.

Konuşanlar hacca, umreye gidiyor, affedileceklerini sanıyor, onun için dua ediyor ama dönüşte yanlışlarına devam ediyor, bizler de onlara inanıyoruz.

Konuşanların bir bölümü daire-i İslam dışı konuşmalar yapıyor, bizler de bir bildiği var diyerek adamları alkışlıyoruz. 

Konuşanlar hukuk dinlemeden konuşuyor, bizler de sadece susuyoruz. Böylece siyasi çöplüğün içinde çırpınıp, duruyoruz.     

Ziya Paşa der ki:

Hak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi

Hainlere amma ki riayet yeni çıktı

Yani her ne kadar doğruyu söyleyenler de önceleri nefretle karşılanmışsa da, ancak hainlere uyma yeni çıktı. İnanan insanlar olarak bizlerin de doğru olanların peşinde olmamız gerektiği halde, yanlış yolda olanları alkışlamaya devam ediyoruz maalesef. 

Sirkat çoğalıp lâfz-ı sadâkat modalandı

Nâmus tamam oldu hamiyyet yeni çıktı (Ziya Paşa)

Beyitte ifade ediliyor ki, hırsızlık çoğalıp, sadakat sözü moda haline geldi, namusu bitirdik, hamiyet yeni çıktı. Ülkemizde bu manzaralar ziyadedir. 

Keza Ziya Paşa der ki:

Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efrâz,

Birkaç kuruşu mürtekibin câyi kürektir!

Yani milyonla çalan izzet ve makamında, başlar üstündedir, birkaç kuruş çalan ise kürek cezasına çarptırılır. Maalesef böyle bir dünyada yaşıyoruz. 

Haksızlıklara sesimizi yükseltemiyoruz. Yanlış yapanlara dur diyemiyoruz. Çünkü tüm milli ve manevi değerlerimizden uzaklaştırıldık, böylece dünyevileştik. Hesap gününün olacağını hiç düşünmüyoruz. Gözümüz haramda, nefsimiz zinada yuvarlanıp, gidiyoruz. Dünyanın nimetlerine gözümüzü dikmiş, helal-haram ayrımı yapmayanlarla halay çekiyoruz. Bundan da maalesef iftihar ediyoruz. Sonra da dizimizi dövüyoruz. 

Yine Ziya Paşa der ki:

Ey müftehir-i devlet-i yek-rûze-i dünyâ!

Dünyâ sana mahsûs u müsellem mi sanırsın?

Ey dünyanın geçici nimet ve devletiyle iftihar eden ve övünen! Dünyanın sana tahsis ve teslim edileceğini mi sanıyorsun? Onun için kendini aldatıyorsun, oysa dünya ve ömür fanidir.   

Önemli olan herkes için gök kubbede hoş seda bırakmaktır, milleti düşünerek adil davranmaktır. Sömürmeden ve sömürtmeden idareci olmaya çalışmaktır. Aksi halde çukura atılan bir leşten farkımız kalmaz. Saltanat göz kamaştırıcı olur ama her şey yerle yeksan olacak, unutmamak gerekir. 

Rahman ve Rahim,

Kadir ve Muktedir,

Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.      

Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). Cağaloğlu – 15.02.2024