İslam’daki bütün emir ve yasakların, hikmetine bakıldığında hem birey hem de toplumda huzur, barış ve adaleti sağlamaya, birey ve toplumu eğitmeye, geliştirme ve dönüştürmeye yönelik olduğunu görüyoruz. Bu faydalar, emir ve yasakların yaşanması ve hikmetine uygun davranılması durumunda elde edilebilecektir. Bu anlamda orucu değerlendirecek olursak, Orucu sadece yememek ve içmemek olarak görmemek gerekir.

Oruç, kul hakkına girmemektir. Hak, hukuk ve insan haklarına dikkat etmektir. Adaletsizlik yapmamaktır. “Güçlüyüm” diye birilerini ezmemektir. Irkçılık, kabilecilik, kutuplaştırma, ötekileştirme, kin ve nefrete sebep olacak söylemlerden uzak durmaktır. Kan dökmemek, barıştan yana olmaktır. Oruç, rüşvet, yolsuzluk, torpil, adam kayırma, particilik, yolsuzluk ve hırsızlık yapmamaktır. Mülakat ve dayı ayaklarıyla kimsenin hakkını gasp etmemektir. Kimsenin ekmeğine, suyuna, deresine, ormanına, havasına, işine aşına ve ekmek teknesine engel olmamak. Oruç, ihale kılıfıyla, dört beş yerden maaş alarak, yandaşa peşkeş çekerek, on liralık malı elli liraya veya on liralık ihaleyi elli liraya vererek, kamunun hakkını zimmetine geçirmemek, israf ve savurganlıkla çarçur etmemektir. Oruç, devlet gücünü kullanarak muhalif sesleri kısmamak, haksız ve hukuksuz bir şekilde kişileri işinden attırmamak veya cezaevlerinden süründürmemektir. Oruç, herkese her kesime karşı adil olmak, her yerde ve zamanda adaleti sağlamaktır. “Herhangi bir topluluğa kin duyulsa da adaletten ayrılmamaktır.” Finans oyunlarıyla, (zam, kur, faiz) başkasının emeğini sömürmemektir.

Oruç, Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir. Hak, hukuk, adalet, insan hakları, sevgi, barış, eşitlik, iyilik ve güzelliktan yana olanları sevmek ve yanlarında durmak; zulüm, haksızlık, hırsızlık, yolsuzluk, yalan ve talandan yana olanları sevmemek ve onlara karşı durmaktır. Oruç, din, iman, Kuran, ezan, vatan ve bayrağı istismar edenleri tanımak ve bu çok yüzlülere alet olmamaktır.

Oruç, dil ve ahlaken değişmektir. Yalan, iftira, bühtan, aldatma, ihanet, gıybet, nemime, küçümseme, alay, kibir gibi başkasını her türlü üzücü ve kırıcı söylemlerden kaçınmaktır. Sosyal ilişkilerde saygı, sevgi ve nezaketten ayrılmamaktır. Fikir, siyasi düşünce, yaşam tarzı, ırk, renk ve dil gibi her türlü farklılıklara saygılı olmaktır. Kendimize istediğimizi başkasına istemek, bize yapılmasını istemediğimizi başkasına yapmamaktır.

Oruç, infak ve paylaşmaktır: Aç kalarak, 365 gün aç olanın halini anlayabilmektir. Malından ihtiyaç sahiplerine gösteriş yapmadan paylaşabilmektir. Serveti, kalbine değil cebine ve kasaya koymak, gerektiği zaman gereği kadar harcayabilmektir. Oruç, mala, servete kul köle olmamak, alan el değil veren el, cimri olan değil cömert olmaktır.

Oruç, Kuran ayıdır. Oruç, Kuran-ı okumak, anlamak ve yaşamaktır. Kuran-ı Kerim’i sadece bir okuma kitabı, cenazede, mezarlıkta, açılışlarda veya hafızlardan dinleme hoş sedanın kitabı olarak görmemektir. Kuran-ı Kerim’i hayatımızın her alanını düzenleyen bir hayat nizamı olarak görmektir. Faiz hakkında nas var deyip faizi teşvik etmemek, konut, otomobil veya ticaretinde faizden uzak durmaktır.

Oruç, bir okuldur, bir aylık kurstur: Buradan öğrenilen ve yaşanılan tüm iyilik ve güzellikleri, kaçınılan tüm haram ve kötülükleri hayatı boyunca uygulamak ve hayatın her alanına yaymaktır.

Yoksa Allah muhafaza Rasulüllah (s.a.s) Efendimizin hadisinin muhatabı olmuş oluruz.
“Yalan sözü ve yalan sözle iş yapmayı bırakmayan kişinin, yeyip içmesini terk etmesine Cenab-ı Hak değer vermez, O’nun buna ihtiyacı yoktur.” (Buhari)

“Nice oruç tutanlar vardır ki, tuttukları oruç karşılığında elde ettikleri şey, aç kalmış olmaktan ibarettir. Gecelerini namazla geçiren nice kimseler vardır ki, karşılığında elde ettikleri şey, sadece uykusuz kalmaktır.” (Ibn Mace) 

Vesselam.